sezonun ikinci yarısına antalyaspor deplasman ve akhisar ev galibiyetleri ile skor olarak “bomba gibi” girmiştik. ama skorlardan sıyrılıp oynanan futbola bakarsak durum hiç de öyle iç açıcı değildi.
özellikle, geçen sezon azo - soner aydoğdu ikilisinin ortadan oyun kurma ve takımı kontrol etme yetenekleri bize çok şey kazandırmıştı. çünkü top bu iki futbolcudan birine gelince takım hem her iki kanattan hem de ilerideki forvetin olduğu yerden bindirmeye başlıyor ve rakip takımın afallaması sağlanıyordu. ama bu sezon azo’nun kötü performansı, soner’in satılması, onun yerine alınan petrovic’in de çok kötü performansı derken bir türlü ortadan oyun kuramadık. böyle olunca oyun hep kanatlara sıkıştı. ama geçen yılın en büyük artısı olan hurşut’un rakip takımlarca iyi tutulması ve sol kanatta denenen zec’in olmaması, jimmy’nin inişli çıkışlı grafiği derken oradan da her zaman istenildiği kadar verim alamadık.
uzun sözün kısası bu sezon bir türlü doğru orantılı oyun-skor temposunu yakalayamadık. bunun en büyük sebeplerinden biri de (üstte bahsettiğim gibi) bazı oyuncuların performanslarında yaşadığımız düşüşler.
bugün 3 tane misafirimle birlikte tribündeki yerimizi aldık. biri şirketten irfan abi ve diğerleri iş için ankara’da bulunan aydoğan ve iş yerinden yabancı bir arkadaşı idi. maç başlayana kadar genelde aydoğan ile tribünü, ankara’yı, takımı, futbolcuları, gidişatı konuştuk.
maç başladığında arkamdaki orcan bana seslendi ve “olm bunu sezon boyunca sadece bir ya da iki kere yaşarız, baksana takımlar ters başladılar” dedi! önce anlayamadım. oyuncuların dizilişlerine baktım sonra yanıma dönüp aydoğan’a dizilişlerden bahsederken bizimkilerin kale olarak alışık olduğumuz gecekondu’nun önündeki kaleyi değil saatli önündeki kalede maça başladıklarını fark ettim. “harbi takımlar ters yahu” dedim!
maçın 16’da olması ve güneşin kapalının üstünde olduğu için sahanın yarısının parlak yarısının gölgeli olmasından ötürü aydoğan’a dönüp “sen galatasaray maçlarında bu görüntüye hasret olmalısın baksana güneş var ve tribünde maç izliyorsun” dedim. güldü. “harbi olm ya, adamlar bizim her maçı gece oynatıyorlar!” dedi.
her iki takım da çekingen ve dengeli bir şekilde maça başladı. pozisyonsuz bir şekilde devam ederken 3 numaralı diego angelo’nun yaklaşık 25 metreden attığı şutun ağlarımızla buluşması aklımıza geçen hafta kaleci ramazan’ın orduspor maçında 45 metreden yediği golü getirdi. moralimiz bozuldu. haklı ya da haksız ama kızdık doğrusu!
golden sonra ilk devrenin sonuna kadar hiçbir “ciddi” pozisyon yakalayamadık. sağ kanattaki hurşut’un çizgi üstünde kendisini sıkıştıran iki kişinin arasından defalarca çıkma çabalarının sonuçsuz kalması, solda en ileride bulunana zec’in bir sürü topu ezmesi, ortadan derine doğru düzgün top çıkartamayışımız derken ilk yarı her iki takım için de pozisyon kısırlığı içinde 0-1 sona erdi.
ikinci yarının ilk 15 dakikasında daha derli toplu ve istekli bir gençlerbirliği vardı sahada. özellikle 55-60 arasında ciddi bir baskı kurduk. bu arada tribün de takıma oldukça iyi bir şekilde destek veriyordu. ama bu baskıda bile net bir pozisyon üretemedik. ardından oyun yine kısır bir hal aldı. artık yazmak ve izlemekten bıktığımız gibi hakem her ama her şeye düdük çaldı ve her iki takım için de “oynatmak yerine oynatmamak” üzerine oyunu kurguladı.
bu bölümde jimmy’nin sağ kanattan aldığı topu içe doğru çekip bir anda ileriye havadan paslaması ve azo’nun ceza alanı içinde topu hafifçe geriye bırakarak petrovic’e pozisyon yaratmak istemesi ama hemen arkasında bulunan petrovic’in topu kontrol edememesi ile harcanan pozisyon sanırım tek “ah!” dediğimiz pozisyondu.
maçın 85. dakikasında orta sahada kendisini yaka-paça kontrol etmeye çalışan mehmet güven’e yumruk atan azo kırmızı ile oyun dışında kaldı. bu dakikadan sonra da maç iyice koptu gitti. necati 89’da farkı ikiye çıkarttı sonrasında tello ile 3. golü kaçırdılar ve haftayı yine puansız ve bence daha önemlisi moralsiz kapattık…
maçtan sonra eve geldiğimde eses’li ömer uçar’ın “azo’nun eskişehirle derdi ne hep son dakikalarda kırmızı görüyor” diye bir twit attığını gördüm. önce önemsemedim ama sonra azo’nun bugüne kadar gençlerbirliği forması altında oynadığı 64 maçta 3 kez kırmızı kart gördüğünü ve bu üç maçın da eskişehir maçı olduğunu görüp şaşırdım! enteresan bir ayrıntı idi…