gencler.org ve macanilari.com'dan mehmet ali çetinkaya ile gençlerbirliği-beşiktaş maçına gitmek için sözleşmiştik. saat 18.00'de rüzgarlı kapısında buluşacağız. saat 17:30 oldu. işlerimi bitiremedim ama artık yola çıkmam lazım. arabaya atladım, istikamet 19 mayıs. ne zaman 19 mayıs'a gitsem kuralları değişiyordu. m.ali'yi aradım, "arabayla geliyorum, içeride park yeri sorun olur mu? diye sordum. "olur" dedi. ama bir kere arabayı almıştık, yapacak bir şey yok. 15 dk'lık yolu 45 dk'da alıp, gar önüne geldim. (sakın kimse ankara'da da trafik mi var canım demesin, alırım ayağımın altına) m.ali'yi tekrar aradım. "siz beni beklemeyin içeride buluşuruz."
park yeri arıyorum. gar otoparkı dolu. döndüm, stadın etrafında boş bir yer arıyorum. kaldırımlar bile dolu. çaresizlikten, arabayla eve gideyim, arabayı bırakayım, taksiye atlayım geleyim diye düşündüm. insanlar arabalarını yandaki ankara arena'nın boş otoparkına bırakıp, 2 metrelik demirleri tırmanıp, stad tarafına geçme işine girmişler ama gözüm yemedi. 20 yaş genç olsam belki ben de aynısını yapabilirdim. saat 18.30 oldu. ben hala stadın etrafında tur atıyorum, park yeri arıyorum. 19 mayıs'ın giriş kapısındaki otopark için şansımı deneyim dedim. kapatmışlar.
güvenlik görevlisine sordum. -memur bey neden otopark kapalı. -maç nedeniyle kapalı efendim.
arkadaş, bir insan evladı stadyuma ne zaman gelir? maç olduğunda gelir. peki maç olduğunda otopark kapanır mı yoksa açılır mı? açılır. ulan niye kapattınız o zaman?
tam karar verdim, eve dönüp arabayı bırakıp tekrar geleceğim, yol kenarında bir boşluk bulup arabayı bıraktım. artık trafik gelip çekermiş, ceza kesermiş umurumda değil.
hızlı adımlarla stada doğru yol alıyorum. yöneldiğim kapıdaki memur, "diğer taraftan" dedi. olur diğer taraftan geçeriz. basit bir üst aramasından sonra içeri, stadyum sınırlarına girdim. 50 metre ileride bir arama noktası daha var. -biletinizi göreyim. -bilet almaya gidiyorum zaten. -biletiniz olmadan geçemezsiniz. -arkadaş buradan geçemezsem, nasıl bilet alacağımı söyler misin. -stadın etrafını dolaşacaksınız.
var ya, polis molis dinlemeyeceğim, tam dalmak üzereyim. -bak kardeşim, otoparkı kapatmışsınız, 1 saattir park yeri bulacağım diye, stadı ve tüm ulus'u arabayla tavaf ediyorum. şimdi de yürüyerek mi tavaf edeceğim. derken, diğeri ya halime acıdı ya da olay çıkmasın diye, "geç geç" dedi.
neyse maraton önüne geldik. kapılardan birinin arkasında sıraya durdum ama diğer yandan da hala söyleniyorum. kuyruk uzun olunca, öndeki ve arkadakiyle muhabbet açılıyor. sordum. -buradan bilet alıp girebiliyor muyuz? elinde gençler kombinesi olan arkadaş dedi ki; -evet evet buradan alabilirsin. -her geldiğimde uygulama farklı oluyor da, eğer başka bir yerden alınıyorsa, boşuna kuyrukta beklemeyeyim. -yok yok buradan alırsın.
elinde kombine olunca, arkadaşı müdavim sandık. 10 dk sonra sıra bana geldi. baktım bilet satış yeri yok. sadece geçiş. aslında "buradan satılıyor" diyen arkadaşın kombinesi alıp, o arkadaşı bilet almaya göndermek gerekirdi ama maç başlamak üzere. "ben sana demedim mi" diyerek koşa koşa bilet almaya gittim. bilet kuyruğuna girdik.
-abi 1 liran var mı? -ne yapcan lan 1 lirayı? -maça gircez abi. -çalışıyor musun? -iş yok abi.
aslında bunu meslek yapmış haberi yok. -verdim canım tüm bozuklukları arkadaki arkadaşa. -abi n'olur 1 lira yok mu ya.
sinirlerim tepemde, inanılmaz bir soğuk var ama ben terliyorum. bileti koydum cebime, adımlar hızlandı, üçüncü polis kontrol noktasından geçmek üzereyim. ellerimi iki yana açıp, bir polisin karşısına geçtim. polis memuru ne dese beğenirsiniz; -hoşgeldiniz.
şoktayım. adama baktım, harbiden polis. "hoşgeldiniz" dedi bana. inanamıyorum. şaşırmak için bile vakit yok. dumur vaziyette stad kapısına yöneldim. tekrar kuyruğa girdim. çevreme bakıyorum, beşiktaşlı taraftarlar da benimle aynı kuyrukta. ulan dedim, yanlış kapıda mı bekliyoruz, yine mi kuyruktan çıkacağız. bilete baktım, kapı numarası 10-11 yazıyor. 11 nolu kapıda kuyruktayım. ehh o zaman doğrudur dedim. iyi de beşiktaşlılar neden kuyrukta o zaman? içeri girdim. ama ben gençler tarafına mı girdim emin değilim. sonra anladım ki, sol taraf gençler, sağ taraf beşiktaş taraftarı. "allahım sana geliyorum, bu nasıl bir güvenlik anlayışı" diye diye, m.ali'nin yanına gittim. buluşma saatimizden tam 1 saat gecikmiştim. kız olsam, benden ayrılırdı, "seninle evlenilir mi" derdi :) en azından başlama düdüğünü görmenin hazzıyla maçı seyretmeye başladık.
özetle evden çıkıp, maça girmem 1,5 saat sürmüştü. bunun nedeni ankara emniyeti'nin aldığı önlemlerdi. kendilerine göre haklı gerekçeleri vardı. ankaragücü ile beşiktaş taraftarı arasındaki gerginliği bilmeyen yoktur. iyi de, gerçekten önlem almak istiyorlarsa, o akşam bir araya gelmemesi gereken iki taraftar grubunu, nasıl olur da aynı tribüne sokabilirler? hiçbir izahı yok bunun. dışarıda, olay çıkmasın, iki taraftar grubu karşı karşıya gelmesin diye, maçı izlemeye gelen herkese, ayırt etmeksizin her türlü zorluğu çıkart, sonra tribünde yan yana oturt. neyin kafası şimdi bu.
yıllardır gençlerbirliği taraftarlarıyla birlikte maçlar izledim. gençlerbirliği taraftarı gerçekten küfür etmiyor, ettirmiyor. gençlerbirliği taraftarı gerçekten saygıdeğer insanlar topluluğu. gençlerbirliği taraftarı gerçekten de bu ligin üzerinde bir kültür yapısına sahip. ama sen bu adamlar efendidir, ses çıkarmazlar diye, onların tribünlerine adam alırsan, bu iyi niyeti suistimalden başka birşey değildir.
kapalı tribünde konuşulanlar geldi kulağıma. buna cavcav izin vermiş diye. evet cavcav, oradan 3 kuruş fazla kazanayım diye buna izin verecek altyapıya sahiptir ama gerçekten buna izin vermiş olamaz diye düşünüyorum. en azından böyle olmasını diliyorum. ama emniyet nasıl buna göz yumar? cavcav'ın tamam demesiyle olacak iş değil ki.
sonuçta bir grup, maçı bıraktı, taarruza geçti. maksat oraya gidip, misafir taraftarları (onlar rakip demiyor, hay sizin kibarlığınıza e mi) dışarı atmak gibi yapmak. gibi diyorum çünkü tepkisiz kalmadıklarını göstermek istiyorlar. mesele beşiktaş taraftarı da değil. fb, gs ve ts maçlarında da aynısı oluyormuş. ve gençler taraftarı artık bu işten rahatsız. "ses çıkarmıyoruz diye oluyor bunlar" şeklinde düşünüyorlar. bu iş hem maratondaki gençler taraftarı hem de, maratonun yanında konuşlanan, kombineli başka takım taraftarları için de sakıncalı bir durum. ankara emniyeti'nin bu konuya sağlıklı bir çözüm bulması gerekiyor. federasyonun gerekli uyarıları yapması gerekiyor. gençlerbirliği kulübünü yönetenlerin, taraftarlarının haklarına sahip çıkıyor olmaları gerekiyor.
bu ülkede futbolsever kalmak zor. bu ülkede medeni bir şekilde maça gidip, efendi gibi futbol maçı izlemeniz mümkün değil. ne kulüpler, ne emniyet, ne tff, futbolsever kesimin layıkıyla bir maça gitmesini sağlayacak imkanları hazırlayamıyor.
işin açıkcası, şöyle bir taraftar topluluğunu dahi şiddetin içine çeken bir anlayışla yönetiliyoruz. büyük bir karadelik var. çekim gücü muazzam. eğer gençler taraftarını dahi bu karadeliğe çekmeye zorluyorsak, bizi elimizden tutup kim çıkaracak oralardan. soru bu, cevabını yetkililer versin.
tamam adamlar efendiler, güzel çocuklar, okumuşlar, bilgi, görgü hepsi var ama içlerinden yavaş yavaş bu işe başkaldıranlar olduğunu da görmüyor değiliz. "hepimiz orospu çocuğuyuz" diye grup bile kurulmuş durumda. ayağınızı denk alın, benden söylemesi :)
evet, bir futbol maçı izlemek için çok çile çektim ama öyle bir adamın elini sıktım ki, hepsine değdi. o da bende saklı kalsın.