ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
rüzgârın oğlu'nun müthiş sürati, efsaneleşmişti - devrim sağıroğlu'nun anlatımıyla: "hiç unutmuyorum, bir gün basri dirimlili topa vurmaya hazırlanırken santra civarından koştu geldi, topu onun ayağından aldı. belki de biz abartıyoruz, ama rüzgârdan hızlı koşuyor denirdi zeynel abi için, 'rüzgâr ne ki, hava!', derlerdi."
süratiyle, çok gelişkin olmayan teknik özelliklerinin açığını da kapatıyordu. sol ayağının gücüyle de sağ ayağının yokluğunu örütüyordu: "sağ ayağım zayıf bile değildi hiç kullanamazdım! tek ayaklıydım, sadece sol ayağımı kullanıyordum iterdi:m miterdim sağla, o kadar... kafaya da çıkmazdım. hayatımda sadece bir kez topa sağ ayağımla vurdum, o da gol oldu! yanlış hatırlamıyorsam vefa'yla burada oynuyorduk, gençlik parkı'nın karşı tarafındaki kalenin önüne doğru akşam güneş batarken ışık düşer. topun ortalandığını gördüm, ama güneş gözüme geldi, sağ ayağımı da sallamış oldum. nasıl gelip oturduysa, gol oldu!v
bir de, o sol ayağıyla çok etkili kornerler atardı zeynel; şükrü gülesin'den sonraki, mustafa denizli'den önceki dönemin "kornerden gol" uzmanı oydu memleket futbolunda. aynı zamanda, açık mevkiinde oynamasına rağmen, skorer bir oyuncuydu.
rüzgârın oğlu zeynel'i herkes bir de efendeliğiyle, nezaketiyle hatırlıyor. 1965/66 döneminde kulüp başkanlığı yapan muslihittin yılmaz mete, onun "iyi insanlığını" şaka yollu şöyle tarif ediyor: "rüzgarın oğlu, çok değişik bir çocuktu. yakından tanımasam, ya da sonradan antrenörlük yapmamış olsa, ben onda bir acayiplik olduğunu düşünürdüm; o kadar saf, o kadar temiz! kimseye karşı hırsı yok, kimsenin aleyhinde değil.."