gürel yurttaş’ın haziran 1995 basımlı “kartal’ın pençesi” adlı kitabından;
tarih 26 haziran 1963’tü. saat 20:00’de başlayacak maç öncesi takımlar inönü stadı’nın soyunma odalarında son hazırlıklarını yapıyorlardı. galatasaray’ı ilk maçta 2-1 yenmişti beşiktaş. şimdi beraberlik dahi yetecek, şampiyonluk siyah-beyazlı takımın olacaktı.
maç öncesi baba hakkı tedirgindi. kulağına bazı söylentiler gelmiş, canını sıkmıştı. beşiktaş’ta efsane olan, “şenol… birol… gol” sloganının dogmasına yol açan şenol ile birol’un fenerbahçe’ye gideceği söyleniyordu. nedendir bilinmez, böylesine bir maç öncesi de dedikodular iyice çoğalmıştı. baba hakkı, kaptan birol’u yanına çağırdı:
-ne oluyor? söylenenler doğru mu? şenolla birlikte gidiyor musunuz?
birol, baba hakkı’nın gönlüne su serpti:
-bunların hepsi dedikodu. bizim şimdi düşündüğümüz tek olay sahaya çıkıp, beşiktaş’ı şampiyon yapmak.
maçın başlangıç anı yaklaştıkça tribünlerde yer alan yaklaşık 40 bin kişinin heyecanı daha da artıyor, tezahüratlar yeri, göğü inletiyordu.
hakem, italya’dan gelmişti: de robio. takımlar da sahaya çıkmıştı:
ilk yarıda her iki takım zaman zaman gole çok yaklaşmış ama beşiktaş kalecisi özcan devleşince, galatasaray’da da turgay’ın yerine kaleye geçen bülent harikalar yaratınca golsüzlük bozulmamıştı.
ikinci yarının başlamasıyla birlikte bastırmıştı galatasaray. 50. dakikada tarık sağdan ortalamış, metin de kafayla tamamlamış, top özcan’ı aşmıştı. gol olmak üzereydi ki yetişen yüksel elleri ile topu çevirdi. karar tartışmasız penaltıydı. atışı metin kullandı ve topu filelere yolladı: 1-0. bitime daha 40 dakika vardı. avantajlı duruma gecen galatasaray, golden sonra hemen kapanmış, adeta kalesinin önünde etten bir duvar örmüştü. 62. dakikada şenol’un şutunda bülent’i geçen top beşiktaşlıları umutlandırmış, hatta “goooll” diye ayağa kaldırmıştı ama… meşin yuvarlak üst direğe çarpıp, geri gelmişti. 90 dakikanın bittiğinde galatasaray mutlu sona ulaşmış oluyordu. beşiktaş’ta o sezonun şampiyonu sayılırdı aslında.