hakan dilek'in takımdan ayrı düz koşu kitabında yer alan "che kaledeydi" başlıklı yazısından;
dile kolay 18 yaşında bir genç, galatasaray takımının kalesini korumak için transfer ediliyor. o zamanlar göztepeli ali artuner'i de düşlerindeki kaleci. yasin özdenak, o sene avrupa şampiyonu olan genç milli takımı'nda başarılı bir grafik çiziyor olmasına rağmen galatasaray kalesinin ağırlığı altında ezilir. gençtir, tecrübesizdir...
galatasaray'ın kaleci problemi yaşadığı bir dönemdir. galatasaray varol ve nihat'ın transferleriyle rahatlamaya çalışılır. yasin ise, takımda yer bulamayacağını düşünerek askere gitti. bakın yasin'in kalede bulunduğu kadroda kimler var: (orhan ayhan'ı, radyodan kadroyu okurken duyar gibiyim) kalede varol, geri dörtlüde bekir, doğan, mustafa, talat, orta sahada turhan, yılmaz, ergün, ileri üçlüde suphi, metin ve uğur... klasik taktik 4-3-3...
yasin 1970 yılında varol'un kaçak olduğu iddia edilen bir volkswagen otomobil davası yüzünden hapse düşmesiyle yeniden kadroya çağırıldı. askerdeyken idmanlara devam etmesinin semeresini de takıma döndüğü zaman gördü. bir eskişehirspor maçında belki de geleceğinin yolunu çizen futbolu oynadı. o maçta galatasaray 1-0 mağlup oldu ama yasin kalesinin nihat'tan devraldı ve bir kez daha formasını çıkartmadı. aynı yılın bitiminde kaleperoviç'ten boşalan teknik kadro coşkun özarı-ingiliz brian birch ikilisiyle dolduruldu ve cimbom'un altın yılları başladı. lapacı, cıva gibi bir kaleciydi artık. korner atışlarında topu en yüksekte yakalayıp bekletmeden tek elle yaptığı uzun degajları, halen gözümün önünde...
1973 yılında... v yakalı, düz yeşik kaleci kazağı, beyaz şort ve beyaz ya da siyah konçlarıyla, uzun saçları, gür sakalıyla fizik olarak oldukça etkileyiciydi yasin. fotoğrafları çoğu genç kızın defter kapaklarını süslüyordu.
milli hakem necdet arığ'a göre hakemlik sabır ve sinir jimnastiği işi. o yüzden önce sabır diyor kendisi. 22 yılını hakemliğe adamış biri olarak yeni nesil hakemlere birkaç tavsiye de bulunuyor. hakemliğin çok koşmak değil, topa yakın durmak olduğunu söylüyor. "çok düdük çalmak marifet değil, marifet mümkünse düdük çalmamaktır." diye de ekliyor.
fifa kokartlı veli hoca, eskişehirspor - galatasaray maçında hakemlik hayatının en ilginç olayını yaşar. günümüzde tribünlerden pet şişe atılırken o dönemler sahaya atılan portakallar veli hoca'nın hem hafızasında hem de midesinde yer eder! milli hakem, "eskişehirspor'un es-es olduğu günlerdi o zamanlar" diyerek başlıyor söze. tansiyonu yüksek maçlardan birini yönetmenin heyecanını anlatıyor. eskişehirspor iki sezon boyunca sarı kırmızılı kaleye gol atamaz. bu yüzden de maç onlar için 'tarihî'dir. maçın ilk yarısında eskişehirspor galatasaray'a gol atınca taraftarlar sahaya portakal atmaya başlar sevinç gösterisi olarak. veli hoca santraya giderken sahadaki portakala gözü ilişir. birisi üzerine basar, ayağı kayıp düşebilir düşüncesiyle portakalı yerden alır ve yer. tribünlerden "hocam biraz daha gönderelim mi?" diye tezahürat yapılır. maç sonunda ise iki kasa portakal ile ankara'ya döner veli hoca.
necdet arığ'ın unutamadığı anılarından biri de dönemin fifa başkanı sir stanley rous'la ilgili. akdeniz oyunlarını izlemek için türkiye'ye gelen rous, necdet arığ'ı ziyaret ederek yönettiği maçlardan dolayı kendisini tebrik eder. kulağına doğru eğilerek "dünyada bu şekilde tebrik ettiğim üçüncü hakem sizsiniz." der.
(not: anıda geçen eskişehirspor 2 sezon g.saray'a gol atamadı sözü üzerine ve hakemi de veli hoca olduğu için anıyı buraya yazdım.)