haftanın en mühim maçı alsancak stadında iddialı altınordu ile fenerbahçe arasında cereyan edecektir. sarı - lacivertli forvetin tekrar golcü hüviyetine bürünmesi, fenerbahçenin kazanma şansını arttırmaktadır.
rüzgâr saniyede elli metre hızla esiyor. hakem, yan hakemlerden çok, seyircinin bağırmasını ikaz sayıyor. şeref gibi, özer gibi elemanlar belki de hayatlarının en kötü futbolunu oynuyorlar. becerikli iki bek umulmaz acemilikler içinde, lefter hemen hemen yok gibi. ama, lâfa gelince hiç susmuyor. işte fenerbahçe bu.
buna karşılık, altınordu da maçı kazanmak için değil beraberlik için oynuyor. rğzgarla beraber oldukları ikinci devrede bile bütün söyliyecekleri kontrataklardan ibaret.
böyle biz maçta ne kadar futbol olabilirse, o kadar vardı.
ilk devrede rüzgârla beraber olan fenerbahçe, rakip sahada çırpındı durdu. gelgelelim oyunun ilk şutunu hüseyin ancak 20. dakikada çekti. bundan sonra da sefer'in kurtardığı tek pozisyon gösterilemez. böylece fenerbahçe maçın bütün avantajını rakibine bırakarak tek devreyi bitirdi.
bu avantajı ikini devrede de altınordu kullanmayı beceremiyecek ve herşeye rağmen beraberlik için oynuyacaktı. bunun zararını da görebilirlerdi. nitekim, iki yan haf tuncay ve avni, sert karakterli futbollarını göstermeye başlayınca oyunun yükü gene altınordu yarı sahasına iniyordu. ama, bundan bir netice çıkmazdı, çünkü fener'in hücumcusu yoktu.
hakem maçı iyi idare etmiyordu ama, 33. dakikada her ikisi de yerde yatarken nedim'i kasden tekmeleyen bek yılmaz'ı oyundan çıkartmayı düşünebiliyor ve bundan sonraki zamanda kanın gövdeyi götürmesine en gel oluyordu.
kısacası şu ki, sarı - lâcivertliler iki puan alamadık diye üzülecek halde de değildiler. tam aksine altınordudan bir puan aldıklarına sevinmeli idiler.