üç puanlı sistemde topladığı 20 puanla tarihinin en kötü sezonunu yaşayan galatasaray, devrenin son haftasına -3 averajla giriyor
tarihinin en karanlık sezonunu yaşayan galatasaray, efsane stadı ali sami yen stadı'na mağlubiyetle veda ederken rekorları da paramparça etti!
işte sarı kırmızılı takımı dibe vurduran rakamlar: üç puanlı sistemde 16. hafta itibariyle topladığı 20 puanla tarihinin en kötü performansına imza atan g.saray, 1989-90 ve 2006- 07 sezonlarında 27 puan toplamıştı. bu sezon ligde 16. maçta 8. mağlubiyetini alan g.saray, veda sezonunda evi ali sami yen'de 5. kez sahadan yenik ayrıldı. bu sezon deplasman galibiyeti olmayan gençlerbirliği'ne iki golle teslim olan g.saray, ankara ekibine evinde son yenilgisini 2004- 2005 sezonunun 32. haftasında almıştı. o dönem teknik direktör yine hagi idi. maçın başlama düdüğünün ardından 31. saniyede hurşut meriç'in golüyle yenik duruma düşen g.saray, bu sezon ligde en erken golü yiyen takım oldu ve rekoru fenerbahçeli alex'ten 34. saniyede gol yiyen bucaspor'dan teslim aldı. kasımpaşa'yı 3-0 yenip averajını -1'e düşüren g.saray, dün yediği iki golle sezonunun ilk yarısının son haftasına -3 averajla girdi.
g.saray taraftarının dün sahadaki ıslıklamadığı birkaç futbolcudan biri olan sabri sarıoğlu dün maçın ikinci yarısında cidi şekilde sakatlandı. 53. dakikada murat kalkan'la çarpışarak sakatlanan milli futbolcu göğsünü tutarak acı içinde sahayı terk etti. hemen bahçelievler medical park hastanesi'ne kaldırılan sabri'nin 5 ve 6. kaburgasında kırık olduğu açıklandı. yıldız futbolcunun 21 ocak'ta start alacak ligin ikinci yarısına yetiştirilmesine çalışılacağı öğrenildi.
gençlerbirliği, galatasaray'ı yenerek üç büyükler karşısındaki 16 maçlık deplasman galibiyeti hasretini de bitirdi. başkent ekibi, istanbul'daki son galibiyetini 15 mayıs 2005'te 2-1'lik skorla yine galatasaray önünde elde etmişti.
spor yazarlarının bu maç hakkındaki yazdıklarından;
ömer üründül: hagi'nin icraatları güven vermiyor (sabah)
maç adeta santrayla değil de hurşut'un golüyle başladı. bu şok gol zaten üzerlerinde baskı olan galatasaraylı futbolcularda ciddi bir panik yarattı. ilk 5 dakika içinde iki tehlike daha atlatıldı. ardından hırslanarak ve tempoyu yükselterek etkili presle oyunu karşı alana yıktı galatasaray.
galatasaraylı futbolcular gelişigüzel ataklar yapsalar da hırslanarak devre sonuna kadar yoğun baskı kurdular ama pozisyon bulamadılar. çünkü en büyük sorun ileri uçtaydı. kewell çok kırılgandı. bir türlü futbolunda ilerleme kaydedemeyen aydın alışılmış biçimde çok pasifti. kalabalık, alan daraltan savunma kurgusu da bilhassa santrfor oynarsa pino'ya çok ters geliyor.
ikinci yarıya hagi bana göre çok yanlış iki değişiklikle başladı. mehmet batdal zaten bu güne kadar çok az görev yapmış, fizik olarak da maç olarak da hazır değildi. ayrıca aylardır büyük sakatlıkla uğraşan, geçen hafta çok kısa süre görev alan çağlar o atmosfer ve o skor dezavantajında ne yapabilirdi ki? sadece morali bozulurdu. hagi tabii ki bir takım mazeretler öne sürüyor. takımın geneli hakkında ve ilerisi için bazı doğru görüşleri de var. ama şu ana kadar teknik direktörlük icraatları hiç güven verici değil.
levent tüzemen: yenilgiler takımı (sabah)
g.saraylı futbolcular ali sami yen'e 'adam gibi' veda etmesini bile bilemedi. hüzünlü gecede g.saray taraftarı öfkelenmekte yerden göğe kadar haklı. ali sami yen'de büyük zaferleri gördükleri için yaşanan başarısızlıklara tahammüllü olamıyorlar. çünkü galatasaray hiçbir yıl böyle erken lige havlu atmamış, bu kadar çok yenilgiyle tanışmamıştı.
şimdi 16 haftalık tabloya bakalım; rijkaard'la oynanan 8 maçta 4 galibiyet 4 yenilgi var. hagi'li dönemdeki 8 maçta üçü ali sami yen'de olmak üzere 4 yenilgi, iki beraberlik iki de galibiyet var. rijkaard dönemi, hagi'den daha başarılı değil mi? rijkaard'ı göndermek demek ki hataymış. muhalefet "erken seçime git" dese de taraftar ne kadar "yönetim istifa" diye bağırsa da başkan adnan polat, "seçim yok. istifa yok" diyor.
g.saray avrupa'da ve ligde fırtına gibi estiği dönemlerde kalesinde hep simoviç, taffarel ve mondragon gibi yabancı kaleciler vardı.
rıdvan dilmen: bugünü ve yarını düşünenin farkı! (sabah)
galatasaray'ın geçtiğimiz hafta kazandığı kasımpaşa maçı sonrasında adnan polat- adnan sezgin, hagi-tugay kerimoğlu bir araya gelerek önümüzdeki yılın plan ve programını yapmaya başladılar. sahada garip bir görüntü vardı. galatasaraylı futbolcular "gelecek yıl bu takımda kalabilir miyiz?" diye düşünürken gençlerbirliği oyuncuları da "bu sezon düşer miyiz düşmez miyiz?" hesabını yapıyorlardı. yani dün gece her iki kulübün yöneticileri farklı, futbolcuları farklı havadaydılar. gençlerbirliği bugünü, galatasaray ise yarınını düşünerek oynadı.
galatasaray takımı hocası hagi'nin bundan sonraki lig ve kupa maçlarında düşüneceği tek şey rakip takımının santrforlarından çok, arkadan gelen sürpriz oyunculara önlem almak olmalı. galatasaray uzun süre maç kazanamayan takımlara ilaç olmaya devam ediyor. bu durum galatasaray'ın gücüne ve çizgisine de ters bir durum. hakem yunus yıldırım beğendiğim bir hakem. bu sezona sakatlığı nedeniyle geç başladı. ancak yıldırım'ın yıllardır değiştirmediği bir tarzı var. çok abartılı şekilde kart kullanmıyor. dün gençlerbirliği takımında galibiyette rol oynayan oktay, hurşut meriç ve cem can'ı da çok beğendim.
bülent tulun: kıymetli elemanlar (fotomaç)
dünyada büyük takımların bel kemikleri kalecileridir. genelde bu mevkinin adamları lider vasıflı olur. g.saray'da 2006 senesinde mondragon, birçok oyuncuya yapıldığı gibi kovuldu. yerine sırasıyla orkun, de sanctis ve leo franco alındı. bir çuval para ödendi. sadece franco'ya giderken alacaklarının üstüne 1.3 milyon euro verildi.
mehmet topal gibi bir oyuncuyu satıp yerine cana'yı alırsanız ve o adam pas yapması gereken mevkide inanılmaz hatalarla oynarsa yapılacak ne kalır ki? hakan balta'nın bu yıl yaptığı hatalarla kaybedilen paraları hesaplamaya hesap makinesi hafızası yetmeyebilir.
bu arada son 5 senede faturaların hepsi hep teknik adamlara ve yardımcılara kesildi. hatırlatmak istedim... onları getiren, transferleri yapan kıymetli elemanlar ise yerinde duruyor. yönetim kendi ipini çekmeye devam ediyor. galatasaray da sportif olarak batakta. hep bu medya yüzünden! ha bir de hakemler var tabii...
ayhan akbin: acıklı veda! (fotomaç)
maça g.birliği öyle bir başladı ki "biz sizi yeneriz arkadaş" havasında, 32. saniyede golü attılar. hakan balta ve cana, hurşut vuruş yaparken karşısındaki oyunculardı.
adam sol ayaklı sağ tarafta oynuyor, belli ki içeriye girip vuracak artık 5 yaşındaki çocuk bile bu sistemi öğrendi. ama bizimkiler müsaade ettiler ve pozisyon gol oldu. bu esnada kaleci hatalı mı? ben bir şey demiyorum, sizce?
geçen hafta kasımpaşa'yı yenince, şampiyon olmuş gibi ona hava yaptırmışlardı. ne şanslı. futbolculuktan aldığı sevgisini, hiçbir şey yapmadan kullanıyor.
2005'te 5 ay beraberdik. onun futbola olan uzaklığına şaşırmıştım. aradan geçen zamanda kendini hiç geliştirmemiş, yenilememiş...
ama bu defa bombası patladı. bundan sonra g.saray'da olmak şöyle dursun ara sıra geldiği türkiye'ye tatile bile gelmez.o, g.saray'a gerekli hizmeti futbolcuyken fazlasıyla yaptı.
1. dakikada gençlerbirliği 1-0 öne geçti. ceza sahası dışında sağ çaprazda topla buluşan hurşut'un sert vuruşunda, yerden seken meşin yuvarlak, kaleci ufuk'un uzandığı köşeden ağlarla buluştu: 0-1.
4. dakikada ceza sahası önünde billy mehmet, gökhan zan'ın müdahalesine rağmen vuruşunu yaparken, top kaleci ufuk'tan döndü.
10. dakikada sabri'nin pasında sağdan ceza sahasına giren barış'ın sert vuruşunda, top yandan auta gitti.
26. dakikada gençlerbirliği 2-0 öne geçti. hurşut'un ara pasıyla sağ çaprazdan ceza sahasına giren orhan, kaleci ufuk ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda dar açıdan yaptığı vuruşta meşin yuvarlağı filelere yolladı: 0-2.
35. dakikada cana'nın ceza sahası dışında sert vuruşunda top, az farkla üstten auta çıktı.
39. dakikada pino'nun soldan kullandığı serbest vuruşta kale önünde aykut, kafayla topu kornere çelerek, önemli bir tehlikeyi önledi.
41. dakikada ceza sahasında topla buluşan pino, iki gençlerbirliği oyuncusu arasından şık bir şekilde dönüp vuruşunu yaparken, meşin yuvarlak yandan az farkla auta gitti.
48. dakikada barış'ın ceza sahası dışından yerden sert şutunda, top yandan auta gitti.
57. dakikada pino, mehmet batdal'ın ceza sahası dışında önüne indirdiği topa sert vururken, kaleci serdar son anda meşin yuvarlağı kornere çeldi.
61. dakikada pino'nun ceza sahası dışında soldan vuruşunda kaleci serdar, topu yumruklayarak uzaklaştırdı. çağlar, dönen topa ceza sahası dışında yerden sert vurdu. serdar bu kez meşin yuvarlağı kornere attı.
63. dakikada hurşut'un sol çaprazdan sert şutunda top kaleci ufuk'ta kaldı.
68. dakikada neill'in soldan ortasında ceza sahasında arka direkte iyi yükselen gökhan zan, kafa vuruşunu yapamayınca top yandan auta gitti.
71. dakikada cem can'ın ceza sahası dışından kaleye sert vuruşunda, top kaleci ufuk'ta kaldı.
76. dakikada sağdan topla ceza sahasına giren arda'nın yakın mesafeden vuruşunda, top kaleci serdar'dan döndü.
86. dakikada arda'nın sağdan kullandığı korner atışında ceza sahasında aydın'ın kafa vuruşunda top yandan auta gitti.
kalan dakikalarda önemli pozisyon olmadı ve gençlerbirliği karşılaşmadan 2-0 galip ayrıldı.
her takımın haftada bir maç yapmaya başladığı 1966-67 sezonundan bugüne kadar, galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş'ın aynı haftada yenilgiye uğramaları sadece üç kere yaşanmıştı.
2010-11 sezonu 16. haftası bu durum 4. kez yaşandı. beşiktaş, eskişehir'de eskişehirspor'a 2-0, galatasaray, istanbul'da gençlerbirliği'ne 2-0 ve fenerbahçe, ankara'da ankaragücü'ne 2-1 mağlûp oldular.
işin bir garip yanı da 43 sezonda (1977-2009) sadece 2 kere yaşanan bu durumun bu sezon daha 16. haftada 2. kez yaşanması oldu...
daha öncekiler;
1977-1978 sezonu 22. hafta: beşiktaş 0-2 trabzonspor fenerbahçe 1-2 adanaspor ankaragücü 3-1 galatasaray
1980-1981 sezonu 29. hafta: trabzonspor 1-0 beşiktaş boluspor 1-0 fenerbahçe galatasaray 0-2 adana demirspor
2010-2011 sezonu 2. hafta: beşiktaş 0-2 istanbul büyükşehir belediyespor trabzonspor 3-2 fenerbahçe galatasaray 0-2 bursaspor
2010-2011 sezonu 16. hafta: galatasaray 0-2 gençlerbirliği eskişehirspor 2-0 beşiktaş ankaragücü 2-1 fenerbahçe
ali sami yen stadyumu'nun ankara 19 mayıs stadyumu'na uzaklığı: 443 km.
birkaç hafta önce "ali sami yen'deki son lig maçına gidelim" diye düşünmüştük. günler yaklaştıkça hava durumu netleşmeye başladı. bahar gibi giden hava sıcaklıkları cumadan itibaren ciddi düşüyor ve kar yağışı geliyordu. kararımızı verdik ve otobüs biletlerimizi aldık. cuma günü 18.30'daki otobüse yetişmek için 17.15'de turan güneşten dolmuşla yola çıktığımda ankara'da bugüne kadar gördüğüm en sıkışık trafiği gördüm. azcık yağmur yağmıştı ve böyle olmuştu... 20 dakikada turan güneşten sadece atakuleye gelmiştik ve hoşdere tamamen dolu idi... dolmuştan inip karşıya geçip taksiye bindim. taksici "zor yetişiriz" hareketleri yapsa da oran-konya yolu şeklinde büyük bir şans eseri otobüse son dakikada yetiştim. işin en kötü yanı istanbula 35 liraya giderken atakule-aşti arasında da 35 lira vermiş olmamdı...
istanbula vardığımda kafama dank eden ilk şey yanıma gençler atkısı almayı unutuğumdu. neyse ki istanbul'da ki arkadaşım erdim'de (aka pascal nouma) vardı da onu kaptım.
cumartesi günü erdem ve istanbuldan maça geleceklerle taksimde buluşmak için yola koyulduğumda, ara sıra yağan karı bir anda buza çevirip önüne alan ve sert bir şekilde savuran rüzgarla yüzleşiyordum.
cumartesi günü taksimde bile çok seyrek insan olması zaten havanın normal olmadığını gösteriyordu. biletix'den biletimi cebime koyup, kısa bir süre önce istanbul'a taşınan adem'le buluştum. biraz muhabbetin ardından aramıza ankara'dan gelen erdem (aka zeynel soyuer) katıldı. eşim (aka lucarelli) telefonla arayıp "maç öncesi karaegrafi ve gösteri olacakmış" dediğinden 18 gibi stadta olmak üzere yola koyulduk. stada girdiğimizde bir süpriz karşılıyordu bizi. geçen sezon tribünde 30 kişi iken bu sefer sadece 6 kişi idik. istanbul'daki gençlerlilerden sadece 2 tanesi gelmişti. hayıflandık bu duruma...
maçtan önce hem takımın oynadığı oyunu hem de sakatların çokluğunu düşününce hiçbir beklentimiz yoktu. hatta kendi aramızda "keşke 2002-03 sezonundaki takımla buraya gelmiş olsaydık" dedik. sonra da konya maçında kaleyi bol bol şutlayan hurşut'un bu maçta şut çekmesinin tek gol pozisyonumuz olabileceğini konuştuk. maç başladı karşı kaleye doğru saldıran gençlerliler'den top kaleciye gitti. hemen akabinde topu tekrar kazandık ve hurşut çaprazdan çektiği şutla topu filelere gönderdiğinde çılgına dönüyorduk. gol o kadar hızlı olmuştu ki hepimiz şaşkındık. ben hemen dönüp skorboard'a baktım. 43. saniye idi. sonradan öğrendik ki gol 35. saniyede gelmiş... hemen lucarelli'yi arayıp "40. saniye 1-0" dediğimde "o kadar çabuk mu yedik ya" dedi. güldüm "hayır biz attık" dedim :)
kötü oynamıyorduk ama bundan önceki 3 maçta (kasımpaşa-sivas-konya) önce yenik duruma düşüp ardından beraberliği yakalayınca oynadığımız defansif oyunu düşününce tırsmıyor değildik. tribünün önlerinde olduğumuzdan yağan kar tipi şeklinde yüzümüze çarpmaya başlayınca yukarıya doğru çıkmaya karar verdik. tam arkamızı dönüp hızlı hızlı çıkarken "bir şey" oldu (ki bu şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. hissettik sanırım) ve hep birlikte kafamızı çevirdik. orhan (ki biz o anda oktay olduğunu sanıyorduk) çaprazdan kaleye doğru gidiyordu. pas verir diye düşünürken şut çekti ve işte o an hep birlikte tribünlerden aşağı doğru koşuyorduk... galatasaray'ın golünü çekmek için kale arkasına yerleşmiş gazetecilerden birinin dönüp bizi fotoğraflıyordu... mehmet abinin "burası uğurlu, burada izleyelim sözlerine" hep birlikte katılıp aynı yere konuşlandık.
devre arası merdivenlerden inip daha korunaklı olan stad girişine yöneldik. haliyle telefonlar susmuyordu... ankara'dan birkaç arkadaşın "stadtan hatıra getirin" sözlerini düşünüyor ve "ne götürebiliriz ki?" diye geyik yaparken eski açıkdaki taraftarların stadı yıkmaya başladığına şahit olduk. tekmelerde takır tukur koltukları kırıyorlardı. "hatıra" dedik önce...
ikinci yarının başında soğuk artmıştı. bir yandan donuyor bir yandan maçı takip etmeye çalışıyorduk. ama bu arada yapılan makaralar ve eğlence görülmeğe değerdi. tribünde 6 kişi olunca 3 erli gruplara ayrıldık ve 3ümüz "yan taraf yan taraf" diye tezahürat yaptık. diğer 3lü ses verincede ben "siyah" erdem ve mehmet abi ise "gençler gol gol gol" diye bağırınca erdem "ulan 6 kişi organize olamıyoruz" diyince bir kahkahaya boğulduk... mehmet abi'nin önümüzde gol kaçıran billy'nin pozisyonu ardından "hurşut, hurşut" diye bağırmasına "abi iyi de o billy" diyerek güldükten sonra "mehmet abi bizle ta**ak geçiyor" diye tezahürat yapmamızda son derece eğlenceli idi. arada galatasaray taraftarlarının yönetim istifa tezahüratlarına da katıldık...
bir ara galatasaray taraftarı gençlerlilerin paslaşmalarını "oleylemesi", kaleci ufuk ve ayhan'ın topa değdiklerinde ıslıklamaları da enteresandı. daha en teresan olan ise 2. yaırda ayhanın neredeyse hiç topu ayağında tutmaması ve bu yüzden ıslıkların çok garip bir hal alması idi...
ikinci yarının ortalarında gs tribünleri maçı bırakmış koltukları kırıyorlardı. bizim daha önce "hatırla" diye düşündüklerimizin dışında bunları sahaya atmak için sökenlerin olduğu da çok geçmeden anlaşıldı. şeref tribünün karşısındaki tribünden bir koltuk sahaya atıldı. ama bunla da kalmadı. belki dünyanın hiçbir yerinde yaşanmayacak bir olay oldu... ne olursa olsun maç devam ederken tüm tirbünlerden sahanın tartan pistine doğru koltuk yağıyordu. bu duruma ne bir yönetici, ne hakem ne de güvenlik güçleri herhangi bir müdahalede bulunmuyordu...
gökhan zan'ın bir pozsiyonda sinirlenip topu hakeme şutlaması üzerine hakemin sadece sarı kart vermesi de maçın enteresan notlarındandı. zira, son 2-3 haftadır tüm kamuoyu bir refleks olarak hakem kararını "kısaca" alkışlamak ya da kart işareti yapmaya verilen sarı kartları tartışırken böyle bir olayın da sadece sarı ile cezalandırılması garip geldi doğrusu. yani "kart" diye ufak bir hareketle sarı kart görmek yerine hakeme topu nişanlamak daha "amaca yönelik" gibi bir izlenim yarattı bizde...
maçın başında tibüne gelen ve yukarı doğru çıkıp orada maçı takip eden bir turist vardı. maçın heyecanı ile tanışma şansımız olmadı. ikinci yarıda konuşurum demiştim kendi kendime. ikinci yarının başında da maça dalıp unuttum. 80lerde dönüp baktığımda da gitmişti. sonradan çok kızdım kendime zira belli ki istanbula gelen ve oynanan bir maç görünce hemen bilet alıp tribüne gelen bir "futbolsever" di. muhabbet etmek güzel olabilirdi en azından neden bu koltukların sahaya yağdığını az da olsa anlatabilirdim...
maç artık bitmek üzere idi ve telefonum çalmaya başladı. 6 kişilik dev taraftar topluluğumuzu televizyon göstermişti ve onun için arıyorlardı... maç sonunda "armağanımız olsun bu galibiyet size" dedik arayanlara. maçtan sonra taksim'e doğru eğlenmeye giderken içimiz kıpır kıpırdı haliyle. taksim'de sıcak bir şeyler yemek için oturduğumuz yerdeki televizyonda maçın özeti gösteriliyordu. sürekli erdemle birbirimize dönüp "o ha! gençler 2-0 yenmiş olm!" gibi şaşkınlık tepkileri verip ardından kahkahayı basıyorduk. nefis bir gündü!
not: 1987-1988 sezonundan itibaren ligde 3 puanlı sistem uygulanmaya başlandığı için, 1987-1988 sezonundan önceki sezonlarda alınan puanlar, 3 puanlı sisteme çevirilerek tabloya aktarılmıştır.
maç için saat 2 servisiyle sabancı üniversitesi kampusundan hareket ettim. saat 3 buçuk oldu ama hala altunizadeyi geçememiştik ki köprü turnikelerinden geçip hızla taksime yol aldık. adem ve maliyle buluşup karnımızı doyurduk birer de bira içip stada geçtik.
sırt çantamı arayan polis deodarantı alamayacağını söyledi. kenara bırakırsanız ben çıkışta alırım dedim. polis gitti en kuytu yere koydu kutuyu. ben de ya aydınlığa koyun bulmam kolay olsun dediğimde, "yok olmaz çıkışta başkaları alır ordan" dedi. ben de "ne başkasından söz ediyorsunuz içerideki herkesi tanıyorum zaten" dediğimde gençlerbirliği taraftarları olarak alışık olduğumuz bir yüz haline büründü. deodorant maç çıkışı yalan oldu tabi..
içeride 6 kişi artı 1 de tanımadığımız her iki anlamda da yabancı gözüken biri daha vardı. ikinci yarı ortadan kayboldu.
gıcır alkaralar polarının karizmasını ordaki diğer arkadaşlara göstermek pahasına sanırım 6 taraftar arasında en fazla üşüyen ben oldum.
bir de mehmet abi benim holigan yüzümle karşılaştı bu maçta. ağzımı sanırım çok bozdum 90 dk boyunca.
iki golü de pek anlayamadık açıkçası. oyuncular sevinince biz de sevinmeye başladık.
ben ankarada böyle hava görmedim arkadaş.kar yağıyorsa hava umuşak olur diye öğretmedi mi bize coğrafya hocalarımız ve ankara tecrübelerimiz? yüzüme saniyede onlarca toplu iğne yemişiz gibi bir his vardı maç sırasında.maç sonu taksimde otururken adem mali ben, hepimizin yüzü kıpkırmızıydı: rüzgar yanığı...
güzel insanlarla birlikte güzel bir geceyi üşümemek için dip dibe durarak güzel bir şekilde noktaladık! umarım baki olur bu sevincimiz.
ve son: geceyi eski bir arkadaşımla yeni türkü konserinde bitirdim. "geçse de yolumuz bozkırlardan denizlere çıkar sokaklar" dizesini inadına tersine söyledim!
20 ekim 1905... mekteb-i sultani’de mehmet ata bey’in edebiyat dersi sırasında arkadaşlarıyla birlikte galatasaray futbol kulübü’nü kurdu. kulübün 1 numaralı üyesi oldu.
o dönemde yabancıların oynadığı futbolu, türk gençlerinin de kendi takımlarında oynayabileceğinin ilk örneğini verdi.
takım arkadaşlarından çoğu çanakkale’de, kafkasya’da savaşırken, o denizci subay adaylarına öğretmenlik yapıyordu.
şehit abdurrahman robenson’un “bu savaşta ölürsek, bizi hatırlayınız” mesajı taşıyan, cephede bile galatasaray rozeti taktığını belirten mektuplarını, kulübün belgeleri arasına kaydetti.
galatasaray-fenerbahçe rekabetine dostluk mayasını kattı. iki kulüp başkanı ali sami yen ile galip kulaksızoğlu, 1912’de yabancı takımlara karşı bir “güçbirliği” karması oluşturmaya karar verdiler. beyaz zeminde kırmızı yıldızlı formalarla oynayacaklardı. dahası, yabancı takımlarla yaptıkları maçlarda birbirlerine “takviye” oyuncu vermeye de başladılar.
ittihatspor kulübünün merdiven altında, ayda 30 kuruş kira ile tutulan kapalı bir mekan, onların ilk lokali oldu. maçlardan önce yakındaki bir kahvehanede soyunup giyiniyorlardı.
sonradan galatasaray, türkiye’nin en en çok gayrimenkule sahip kulübü oldu. 1938’de yine ali sami yen’in çabalarıyla alınan hasnun galip’teki kulüp binası bunun başlangıcıydı.
1932’de fenerbahçe stadı’nın açılış maçında ortaya bir kupa kondu. fenerbahçe, bu tarihi maça en büyük dostu ve rakibi galatasaray’ı davet etti. açılış mükafatı olarak ortaya konan heykeli, maçı 2-1 kazanan galatasaray aldı.o dönemde iki kulüpte de önemli olan kazanmak değil, birlikte oynamaktı!
türk sporunun tartışmasız 1 numaralı yöneticisidir. sadece galatasaray’ın değil, türkiye idman cemiyetleri ittifakı’nın da başkanlığını yaptı. o ittifak, spor yönetimi konusunda bugün bile büyük bir demokrasi ve kendi kendini yönetme örneği olarak değerini korur.
1924 paris olimpiyat oyunları’na katılan 1 yaşındaki türkiye cumhuriyeti sporcularının da kafile başkanıydı ali sami yen...
adını mecidiyeköy’deki kulüp arsası üzerinde inşa edilen stada verdiler. 20 aralık 1964’de izdiham yüzünden meydana gelen üzücü bir tribün kazasıyla açıldı stat.
futbola gönül vermiş herkesin anılarında bir başyapıt olarak yer aldı ali sami yen. galatasaray’ın özellikle yabancı takımlara karşı kazandığı unutulmaz maçlara ev sahipliği yaptı. 2000’de uefa kupası zaferiyle taçlanan, süper kupa ile ölümsüzleşen muhteşem yürüyüş de orada başladı. sadece galatasaray’ın değil, fenerbahçe ve beşiktaş’ın tarihindeki parlak sayfalarda da yer aldı. milli takım’ın iyi kötü günlerine tanıklık etti ali sami yen... ama en güzeli, avusturya’yı 5 golle yenip 2002’de 48 yıl aradan sonra yeniden dünya kupası finallerine vize aldığımız yolculuğun oradan başlamasıydı.
koltuklar protesto aracı oldu
nice yıldızlar gördü, ne büyük hocalar doğdu orada... krallar, imparator’lar gelip geçti.
cumartesi günü ali sami yen’deki son lig maçını oynadı galatasaray... bir futbol maçında ev sahibi takımın yenilmesi görülmemiş bir şey değildi. hele ki o takım kötü bir sürecin içindeyken...
ama görülmemiş şeyler yaşandı orada... başlangıçta çoğu seyircinin evlerine hatıra olarak götürmek üzere söktüğü koltuklar, protesto aracı olarak sahaya atıldı. her türlü anlayışsızlığın, saygısızlığın ve sınır tanımaz hoyrat bir öfkenin gösteri alanına dönüştü ali sami yen...
endüstriyel futbol, çağın koşulları, evet orayı terk etmeyi, yeni bir stada taşınmayı dayatıyordu.
ama bu işler yapılırken, ali sami yen, hak ettiği saygıyı görmedi. adını, yeni stadın da içinde yer alacağı bir spor kompleksine vererek geçiştirdiler.
veda maçı çok güzel bir şenliğe dönüştürülebilirdi. amerika’yı, avrupa’yı yeniden keşfetmeye de gerek kalmadan hem de... isteyenlere anı olarak o koltuklar küçük bir ücret karşılığı anlamlı bir yazıyla süslenip şık bir paketle gönderilir, hatta stadın çimleri bile parça parça dağıtılabilirdi. biliyorum, orada son bir kupa maçı oynanacak ama, bu işler önceden organize edilir, taraftarlara duyurulurdu. son maçlara müzikle, şarkılarla gelirdi futbolseverler.
çok daha kalıcı şeyler yapılabilirdi.
mesela ali sami yen stadı’nın tarihi bir kitapta toplanır, orada oynanan maçların fotoğraflı dökümü yapılır, ilginç anılar derlenebilirdi. orada oynanmış maçların cd’leri hazırlanıp satışa sunulsa milyon satardı.
hayır yapmadılar. kimse ali sami yen’e saygı göstermedi. varsa yoksa yeni stat... gelsin yeni kombine gelirleri! yaşasın endüstriyel futbolun yolu!
...ve şimdi size bir soru: ali sami yen kaç kere öldü?
profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 16.12.2010 tarih ve 43 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.
- galatasaray a.ş.'nin, 11.12.2010 tarihinde oynanan galatasaray a.ş. - gençlerbirliği spor toto süper lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 50.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
aynı müsabakada galatasaray a.ş.'nin, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle takdiren 30.000.- tl para cezası ile cezalandırılmasına,
aynı müsabakada galatasaray a.ş. 'nin, müsabaka sonrasında yapılan flaş röportaja en az üç futbolcu katılımını sağlayamamasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 5.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
cezaların birleştirilmesi suretiyle galatasaray a.ş. 'nin, toplam 85.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
gençlerbirliği'nin galatasaray'a karşı lig tarihinde 20. galibiyetini aldığı maç...
bu maçla birlikte gençlerbirliği, (trabzonspor dışında) galatasaray'ı lig tarihinde en çok yenen anadolu takımı olma özelliğini bursaspor ile ortak olmuştur. her iki takımda galatasaray'a karşı lig tarihinde 20'şer galibiyetleri vardır.
gençlerbirliği teknik direktörü ralf zumdick'e göre ilk yarının 'en'leri:
-yıldızı emanuel emenike
-hakemi hakemleri değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. zaman zaman hatalar da oluyor, ancak art niyetli davranış sergilediklerini düşünmüyorum.
-unutamadığı maç trabzonspor ve galatasaray. trabzonspor maçının ilk yarısında çok güzel futbol sergilememize karşın ikinci yarıdaki kötü oyunumuz yüzünden mağlup olduk. galatasaray maçına ise takımım çok iyi motive oldu. sahada savaşan, mücadele eden oyuncularım haklı bir galibiyet elde etmişti.
-en iyi çıkış yapan isim kendi takımımdan oktay delibalta ve soner aydoğdu.
-hayal kırıklığı ligde oynadığımız birçok karşılaşmada iyi futbol ortaya koymamıza rağmen hakettiğimiz puanları hanemize yazdıramadık.
bu maçtan sonra doping kontrolü için idrar örneği alınan gençlerbirliği oyuncusu orhan şam'ın a numunesinde doping maddesi bulunduğu bildirildi. orhan şam, federasyona başvuruda bulunup b numunesinin de incelenmesini istedi. böyle bir işe girişmeyeceğini söyleyen orhan'ın b numunesi 6 ocak günü incelenecek...
orhan'ın b numunesi de dopingli çıkarsa 2.5 yıla kadar futboldan men cezası alabilecek...
gençlerbirliği'nde kanında yasaklı maddeye rastlanan genç oyuncu orhan şam açıklamalarda bulundu.
gençlerbirliği'nin spor toto süper lig'in ilk yarısında galatasaray ile deplasmanda yaptığı ve sahadan galibiyetle ayrıldığı maç sonrasında a numunesi alınan ve kanında yasaklı maddeye rastlanan başarılı defans oyuncusu orhan şam'ın yapılan testler sonucu b numunesi ile ilgili açıklamanın tff tarafından yarın yapılacağı belirtildi.
kulüp doktoru savaş kudaş ve şam'ın menajeri batur altıparmak, sabah saatlerinde ve öğleden sonra hacettepe hastanesi doping kontrol merkezi'nde, orhan şam'ın b numunesinin açılışında hazır bulundu. b numunesinin sonucunun ise öğleden sonra belli olacağı ifade edildi. bunun üzerine hastaneden ayrılan şam, saat 15:00 sularında sonucu öğrenmek için tekrar hastaneye geldi. hastaneden ayrılan şam ve menajeri altıparmak'ın moralinin bir hayli bozuk olduğu gözlenirken b numunesinin sonucunun tff tarafından açıklanacağı ifade edildi.
konu hakkında gazetecilerin sorularını yanıtlayan menajer batur altıparmak, "numune bizim gözümüzün önünde açıldı ve biz de şahit olduk. sonuç tff'ye bildirilecek ve oradan yarın sabah bir açıklama gelecek. ümidimiz b numunesinin negatif çıkması yönünde ama bu tür durumlarda %99 iki numune de aynı çıkar. orhan'ın morali çok bozuk. ortada bir hata olduğunu düşünüyoruz. sonuç açıklandıktan sonra mutlaka gereken yapılacaktır" ifadelerini kullandı.
kanında yasaklı maddeye rastlanmasına kendisinin de bir anlam veremediğini belirten genç oyuncu orhan şam ise dha muhabirine yaptığı açıklamada, "bu gelişmeleri ben de şaşkınlık içerisinde takip ediyorum. 1 haftadır şoktayım. bilerek veya isteyerek bu maddeyi kullanacak bir sporcu değilim. bundan sonraki süreci ben de merak ediyorum. ama herşeye rağmen kimse kendi ekmeğine ihanet etmez" şeklinde konuştu.
süper lig tarihinin en genç kaptanı ünvanını taşıyan 24 yaşındaki başarılı oyuncu orhan şam'ın milli takım kariyeri ise şu şekilde:
gençlerbirliği paf takımında oynarken u-17 takımına çağrılan orhan şam, 13 mart 2002'de mısır u-17 ile oynanan maçta ilk kez bir milli maça çıktı. o tarihden beri 76 kez milli takımlara çağrılan orhan şam, türkiye u-17, u-18, u-19, u-20 ve u-21 milli takımlarında toplamda 76 kez milli formayı giydi ve müsabakalarda 1 gol kaydeti. akabinde (a2) milli takımına çağırılan şam, antrenman sırasında yaşadığı sakatlık sebebiyle forma giyemeden kulübüne döndü.
orhan şam'ın gençlerbirliği formasını giydiği ilk günden beri 10larca kez maçını çıplak gözle izledim. bu maçta da tribünlerdeydim.
takımın en kötü gününde de, en iyi gününde de sahada varını yoğunu ortaya koyan bir futbolcu olarak gördüm orhan'ı hep. özellikle son 2 sezonda sürekli kendini geliştiren bir orhan saç vardı sahada. eskiden ezbere ileri çıkışlar yapan orhan bir süre sonra oyunu daha iyi okuyan, top taşıyan, verkaça giren, bindirme yapan bir oyuncu oldu. bu maçta attığı golde buna benzer bir organizasyonla geldi.
kendi kişisel görüşümdür ve elbette ki emin olamam ama uzaktan gördüğüm orhan'ın bu tarz işlere girmeyeceğidir. umarım tahminim doğrudur ve orhan bir şekilde kendini aklar...
26. dakikada gençlerbirlikli orhan şam'ın attığı gol, ali sami yen stadı'nda oynanan lig maçlarında atılan son goldür.
lig maçlarındaki ilk gol ise bu maçtan tam 44 yıl, 11 ay, 10 gün önce oynanan beykoz-ankaragücü maçında ve ilginçtir ki yine 20'li dakikalarda (20. dakikada) beykozlu niyazi camgöz tarafından atılmıştır.
profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 17.02.2011 tarih ve 67 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.
- gençlerbirliği spor kulübü sporcusu orhan şam hakkında, 11.12.2010 tarihinde oynanan galatasaray a.ş. - gençlerbirliği spor toto süper lig müsabakasında, a ve b örneğinde "modafinil" adlı yasaklı maddeye rastlanılmasından dolayı kurulumuza tedbirli olarak sevk yapılmış olup, türkiye doping kontrol merkezi'nin 27.12.2010 tarihli a ve 07.01.2011 tarihli b numunelerine ilişkin analiz sertifikalarının geçersizliğini bildiren 15.02.2011 tarihli analiz sertifikaları uyarınca hukuk müşavirliği tarafından 30.12.2010 tarihinde verilmiş bulunan idari tedbir kararının kaldırılmasına,