millî futbol takımımız bu akşam yataklı trenle ankara'dan hareket edecek ve yarın sabah şehrimizde olacaktır. belçikalılar ise bugün motörlü tren le şehrimize gelecekler ve yarın salı günü uçakla brüksel'e döneceklerdir.
antrenöre göre şanssızlık da mühim rol oynamış. belçikalıların attıkları tek şüt de gol olmuştu
yavuz bayraktar ankara'dan bildiriyor
türkiye - belçika milli maçından sonra futbolcularımız, durgun ve üzgün görünüyorlardı.
federasyon reisi trabzon meb'usu hasan polat ve mesai arkadaşlarında ise, takımımızın çok güzel ve kaliteli bir maç oynadığı kanaati hâkimdi. nitekim hasan polat şöyle konuştu : «takımımız kaliteli bir oyun çıkardı. biraz şanslı olsaydı ve ele geçen sırsatlardan yarısını kullanabilseydi muhakkak ki netice daha memnuniyet verici olacaktı. belçika, hiç de söylendiği gibi boş bir takım değil. ben şahsen belçikalıların çok nefesli, iyi futbol oynayan ve müdafaayı çok iyi becerebilen bir takım olduğunu müşahede ettim. netice olarak, bugünkü maçın kaliteli olduğunu söyleyebilirim. federasyon reisi olarak işe başladığımız zaman, ilk milli maçın neticesi 0-0 idi can'ın attığı golle son milli maçımı da 1-1 beraberlikle kapadım.»
antrenör szekelly de üzgün görünüyordu. o, daha ziyade kaçan galibiyete üzülüyor ve arada sırada derin derin ofluyordu. szekelly dedi ki : «fena, sahada kaçan fırsatlara doğrusu üzülmemek elden gelmiyor. açık farkla galip geleceğimiz maçı berabere bitirdik. kapalı müdafaa yapan belçikalılar tehlikeli bir şüt attılar ve o da gol oldu. bu şansızlık değil de nedir? 90 dakikanın 70 dakikasını hücumda geçirdik. takımımız iyi oynadı. fakat çok gol kaçırdı.»
tek secici eşfak aytaç da kendiline maç intibalarını soran gazetecilere şu cevabı verdi: «her şeyden evvel, futbol olarak ankaralıları tatmin ettiğimizi, fakat netice olarak da bunun aksi cereyan ettiği kanaatindeyim. saha kötü idi. bunu fırsat bilen belçikalılar bundan azami şekilde istifade ettiler. belçikalıları umduğumuz gibi bulduk. misafirler daha ziyade defansid oynadılar. müdafaada çok muvaffak oluyorlardı. şans da yaver gitmeyince kazandığımız galibiyeti berabere bitirdik.»
turgay şeren «son derece fena bir sahada kaçırdığımız bu galibiyet, bizleri çok üzdü. doğrusu bu netice hakkımız değildi. arkadaşlarım vazifelerini yapmışlardır. çok şanssız bir günümüzdeydik. belçikalılar hücumdan ziyade açılıp kapanan bir müdafaa ssitemine başvurdular ve bunda da muvaffak oldular» demiştir
can: oynadığı milli maçların ve takımımızın yegane golünü atan can bartu da oldukça mes'ut görünüyordu. şöyle konuştu: «oynadığım milli maçlarımda ilk defa gol attığım için sevinçliyim. ama kazandığımız galibiyeti kaçırdığımıza üzgünüm. sahanın çok fena oluşu, daha iyi futbol oynamamıza mâni oldu.»
kadri: «fena sahaya kaçırılan fırsatları da ilâve edersek bundan iyisi olmaz, galibiyeti kaçırdığımıza üzülüyorum.»
saat 13.30 da 19 mayıs stadı gişelerinin önünden geçen bir mill'i maç meraksının gözleri dehşetten büyüdü. «biletler satıldı» haberi yüzünden karaborsaya bir maratın için tam 125 lira ödemişti. aldandığını anladı. işte gişeler üzerindeki levhalarda numaralı hariç, bütün biletlerin serbestçe satıldığı esas fiatları ile yazlı idi.
doğrusunu isterseniz bir millî maç için 19 mayıs stadındaki dış manzara hayret verici idi. demek ki, tahminler tutmamış, kadının yaşı gibi... istiab hacmi saklanan stada göre istanbul'daki gibi polis ve itfaiye kuvvetini davet ettirecek bir tehacüm olmamıştır. hâtta, maçın oynandığı saatlerde dahi biletleri gişeden almak mümkün olduğuna göre, başkentteki milli maç tansiyonunun, istanbul'dan düşük olduğu bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
* * *
saat 13.45 te sahaya evvelâ italyan hakemleri çıktılar, fakat sivil olarak içeri girerken ayakkabıları pırıl pırıldı. sahadan çıkarken ise tanıyamadık. saha çok bozulmuştu. evvelâ sulanmış, sonra ağırlaşarak bir tarlaya benzemişti.
meraklılar sabahın çok erken saatlerinden itibaren tribünleri doldurmuştu. halka en iyi eğlencenin kar topu oyunu olduğu dikkati çekiyordu. hatta maçın başlamasına doğru, tel örgüsüz engellerden sahaya atlayan bir kaç yüz meraklı polis marifetiyle yerlerine iade edilirken, tribünlerden protesto edildi ve kar topu hücumuna uğradılar. maamafih bu grup izinle pistin dış kenarındaki karlar üzerine oturup hastalanma pahasına maçı takip ettiler.
* * *
seremoniye ankara valisi kemal aygün ile futbol federasyonunu temsilen selahattin belliren iştirak ettiler. gözler futbol federasyonuna yarın veda edecek olan trabzon mebusu hasan polat'ı arıyordu. belliren'in yeni federasyon reisliği için adeta bir provaya çıktığı lafı sık sık kulağa geldi.
* * *
türkiye, seyirci rekoru kırılan maçta, sahanın etrafı panayır gibiydi. bir yığın alâkasız şahsın çatık kaşlı ve sert dilli ziya ozan'ın gözünden nasıl kaçtıpını hayret ettik. aynı zat, millî takım idmanında tribünde bulunanlar için polis çağırtmış. «atın şunları» diye bağırıp durmuştu.
milli maçın seyirci yekûnu da bir türlü anlaşılamadı. resmi makamlar davetiyeler de dahil 38-39 bin civarındaydı. stad idaresinin sifahi beyanlarına göre de 50-55 bin kişi stada girmişti.
hiç farkı yok... sanki hep türkiye'de oynuyormuşum da, bir milli kadroya seçilmişim gibi... italya'dan geldiğimi bile unuttum desem inanın. işte etrafımda şerefler, metinler, ismail'ler, necmi'ler, ogün'ler, hep eski dostlarım, eski saha ve takım arkadaşlarım. kimi, neyi yadırgayacağım?
heyecanım da farksız... tıpkı eski milli maçlar öncesindeki hava içindeyim.
maçın ankara'da oluşunu, bir güzel tesadüfle birleştirip daha da ümitleniyorum. belçika milli maçını hatırlıyorum. 1957’nin son ayındaydı. gene 19 mayıs stadına çıkmıştık. ve 1-1 biten maçta milli takımımıza bir gol kazandırmıştım. ankara gene uğur getirir, hem bu defa galip çıkarız diye düşünmekten kendimi alamıyorum. elbette gol atmak güzel şey, ama şimdi golü, golleri atmak kadar arttırmak arzusu içindeyim. yıllar sonra bana değer vererek çağıranları mahçup etmemek için çalışacağım.
f. bahçeden aldığı beraberlikle tur atladığına inanan
anderlecht zafer sevinciyle gitti
(...)
anderlecht'in dünyaca ünlü, gözlüklü, aynı zamanda sevimli ve terbiyeli kaptanı jurion, 1957'de ankara'daki millî maçta beraberlik golünü atan futbolcuydu. «ne hikmetse, türkiye'den hep berabere kalıp ayrılıyoruz» dedi. «ama 8 yıl öncesiyle arada büyük bir fark var: türkler o zaman çok sertti, şimdi ise gayet temiz oynuyorlar.» göğsünde fenerbahçe rozeti vardı jurion’un... «bir tranafer hazırlıklığı mı?» sorumuza güldü: «sadeca hâtıra... fenerbahçe'nin temiz oyununu, ondan da çok türk seyircsinin centilmenliğini daima hatırlatacak bir sembol. bir de futbol oynamağa müsaade edecek çim sahanız olsa...»