anadolu ajansı'nın geçtiği kadro ve maç anlatımı bilgilerinde billy mehmet'in adı billy osman (ne alaka ise) ve golü atan oktay deli balta yerine ermin zec olarak geçmektedir. hadi ermin zec'i yanlış gördü bu bilgileri geçen arkadaş da, maç öncesi kadro bilgilerine ulaşan arakadaşımız nasıl billy mehmeti, billy osman olarak geçti anlamış değilim. sayesinde süper ligimize verilen önemi bir kere daha görmemizi sağladı...
bucaspor : carlos, landry mulemo, koray çölgeçen, stjepan tomas, orhan ak, ibrahim dağaşan, musa aydın (dk. 85 mehmet polat), jerko leko, erkan taşkıran (dk. 72 sercan kaya), manucho, victor mendy (dk. 61 ragıp başdağ)
teknik direktör : bülent uygun
gençlerbirliği : serdar kulbilge, orhan şam, aykut demir, murat kalkan (dk. 37 alparslan erdem), cem can, debatik curri, labinot harbuzi (dk. 75 hurşut meriç), michael john jedinak "mile jedinak", oktay delibalta, billy mehmet (dk. 75 patiyo tambwe), ermin zec
teknik direktör : thomas doll
goller : dk. 24 orhan ak (a: musa aydın) (1-0) dk. 55 oktay delibalta (1-1) dk. 63 koray çölgeçen (a: musa aydın) (2-1) dk. 90 manucho (a: jerko leko) (3-1)
sarı kartlar : dk. 22 cem can, dk. 78 aykut demir (gençlerbirliği), dk. 59 erkan taşkıran (bucaspor)
bu kadar bozuk, kötü, uyumsuz bir gençlerbirliği'ni izlemek inanın beni futboldan soğuttu. kabus gibi bir 90 dakika idi. doğru dürüst iki pas bile yapmadık. ne ileriye top taşıyabildik ne geride top alabildik. hani sanki biz amatör kümede oynayan ve ilk kez süper lig'den bir takımla türkiye kupası maçı oynayan bir takım hüviyetindeydik...
2006'da risp'in satıldığı günden bugüne kadar 4 sezon geçti ve 4 yıldır bu takım tüm duran toplarda kalesi tehlike yaşadı. duran toplarda adam paylaşmak bu kadar mı zor anlamış değilim. bucaspor'un attığı ilk 2 gol yine duran toptan. son gol evlere şenlik...
yazacak o kadar çok "negatif" durum varki. inanın yazdıkca daha da çok sinirleniyorum. bu nedenle yazmak istemiyorum.
kısacası daha ligin 3. maçı ama bu maçta oynadığımız futbolla biz bu sezon hiç bir takımı ne yenebiliriz, ne de gol atabiliriz.
bu maçta sevindiğim tek şey elbette sezonun ilk golünü atmamız oldu. bunun dışında hiçbir pozitif durum yok...
milli lig arasında bu takım kedine çekidüzen vermezse sezonun başından küme düşmeme mücadelesi veririz... yazık valla çok yazık...
tff'nin internet sitesinde, billy mehmet'in adı resmî olarak "billy osman beyza" şeklinde geçiyor.
büyük bir olasılıkla, ingiltere/irlanda pasaportundaki kimlik bilgileriyle (billy mehmet), türkiye pasaportundaki kimlik bilgileri (billy osman beyza) farklı olduğu için bu tür bir karmaşa yaşanıyor.
colin kazim-richards'ın adının, türkiye pasaportunda kâzım kâzım olması gibi bir durum var sanırım.
gençlerli olmak: garip ama gerçek tanıl bora 19/01/2011 radikal.com.tr
gençlerbirliği'yle ilgili standart ahkâmın vazgeçilmez parçasıdır: 'taraftarı yok.' azdır ama vardır oysa. 'garip ama gerçek' bir varlık...
ligin ilk yarısındaki bucaspor deplasmanında, yarım düzineyi mütecaviz gençlerbirlikli, gururla alsancak’ta yerini almıştı. birbirlerini en azından simaen tanıyan olağan şüpheliler. birkaç yıl önce izmir dolaylarına yerleşen akşit ağabey de oradaydı tabii. babadan gençlerli; 1929-1948 yılları arasında gençlerbirliği’nde oynayan, türkiye şampiyonluğu gören serçe münir’in oğlu. akşit ağabey, daha önce hiç karşılaşmadığı birisinin, sırtında kırmızı-siyah formayla gelip yanlarına oturduğunu anlatmıştı heyecanla. kendi kendine gençlerli oluvermiş, izmirli bir gençmiş. nadir bir vaka.
telefon numarasını almıştım akşit ağabey’den, geçen hafta aradım bu izmirli gençlerliyi. 26 yaşındaymış, bornova’da bir gazete-tekel bayiinde işçi olarak çalışıyormuş. gençlerbirliği’ni ankara’da sadece bir defa izleyebilmiş, o da geçen sezon bursa maçında. patrondan izin alamadığı için buca kupa maçına gidemediğine yanıyordu. kendini bildi bileli gençlerbirliği’ni tuttuğunu söylüyor. izmir takımlarına hiç ısınamamış, “hepsi birbiriyle kavgalı. ben kavga istemiyorum ağabey, kardeşlik istiyorum” diyor. “peki neden başkası değil de gençlerbirliği” diye sordum. üç neden saydı. birincisi, “türkiye’deki en efendi kulüp, kimseyle bir derdi yok.” sonra, “ankara sevdalısı” imiş, ankaralıları, anıtkabir’i seviyormuş. “bir de abi”, dedi, “gelincik çiçeğini çok severim ben.” gelincik renginden, kırmızı-siyahtan ötürü gönlü kaymış gençler’e.
gençlerlilik böyledir işte: garip ama gerçek... geçen sene, ayaküstü sohbet ettiğimiz bir başka taraftar, nasıl gençlerbirlikli olduğunu anlattıydı. kırşehir’de okurken, orta sonda mı ne, âşık olduğu bir kız varmış, adı şirin. o sıralar gençlerbirliği’nde de şirin adlı bir oyuncunun olması, hikmetli bir tesadüf gibi görünmüş ona (şirin berberoğlu, 1984-90). “benim takımım işte bu!” demiş. bir nevi ergen fanatizmi. iki haftada bir kırşehir’den atlayıp gençler maçına gelmeye başlamış. geliş o geliş. o kız, şirin, hayatından çıkmış, şirin berberoğlu futbolu bırakmış ama gençlerbirliği muhabbeti kalmış.
garip ama gerçek hikâyeler
bir futbol meraklısının ‘galatasaray, fener, beşiktaş’lı olması veya vilayetinin takımına yazılması ne kadar ‘enteresan’ olabilir ki? ama gençlerli olmak, enteresandır. babadan-ağabeyden devralanları bir yana bırakırsak, birçoğunun taraftarlığının kendi ‘garip ama gerçek’ hikâyesi vardır. bizzat o hikâyelerin, onları dinleyenler için de bir sadakat faktörü olduğuna inanın. yoksa, sahadaki gençlerbirliği’nin son beş yıldaki haliyle, tribündeki o az taraftar bile olsa (üstelik azar azar artarak), kalır mıydı?
sadakat puanı
ingiliz kulüplerinin ‘loyality point’ uygulamasını duymuş musunuzdur? ‘sadakat puanı’ demek. taraftarın sadakat sicilidir. sanırım esasen kombine bilet sahiplerine uygulanıyor. maçlar üç kategoriye ayrılıyor. ‘büyüklerle’ ve ezelî rakiplerle oynanan, harareti yüksek maçlara ve derbilere gelenlere 1’er sadakat puanı veriliyor. diğer premiership maçlarının sadakat değeri 3’er puan. federasyon kupası, carling kupası maçları ise 5’er puan.
sadakat puanı, örneğin kotanın kıt olduğu bazı deplasman maçlarında işe yarıyor. bol sadakat puanı biriktirmiş taraftarlara öncelik hakkı tanınıyor. ayrıca, taraftarlar için övünç meselesi tabii. mesela arsenal taraftar forumunda birisinin, ‘sadakat puanım bu sene 32’den 5’e düştü’ diye günah çıkardığını okudum.
türkiye’de sadakat puanı uygulamasının manası olur muydu? tribünlerin doluluk (yani boşluk) oranları düşünüldüğünde, pratik işlevinin olmayacağı açık. ayrıca, gençlerbirliği’nin ‘sunduğu’ futbol için mesela, stada gelen herkese bonus sadakat puanı vermek gerektiğini düşünürüm. ‘lüzumsuz’ veya ‘hafif’ sayılan bir maça giden her futbolsever, ekstra sadakat puanı hak eder, genel olarak. her neyse... bu sezon üç süperlig ve iki kupa maçında yok yazılmıştım. yeni malatyaspor maçına gittim de sadakat puanlarımı azıcık telafi ettim. takribi bin kişiydik, cemaat-i sadıkadan.
another 10 pm kick-off and another summer's evening at the beer bus. things couldn't get better, and obviously they didn't.
bucaspor 3 - 1 genclerbirligi
spine joined me for the beers saturday night and the beer bus got itself a good crowd for the late night kick-off but yet again we were dissapointed with a gencler team that hardly had any shots on goal.
ermin zec went close at about the 20th minute with a shot that hit the post but that was about it for the first half. instead buca went ahead in the 24th with a nice header from a free kick that left serdar rooted to the spot.
trailing 1 - 0 at half-time but spirits were still high amongst the gencler fans, probably thanks to a mixture of alcohol and the fact that we are pretty much resigned to being dissapointed on the field. afterall, might as well enjoy the misery.
second half and nothing much was happening and while i was in the loo a roar went up and we had drawn level. i didn't manage to see a replay of oktay's goal so i can't describe what happened.
a few minutes later though buca went back in front with a nother header and then right at the death they sank the third.
gencler were pretty bad and if we continue to play this way we don't stand a chance of staying in the top flight. oh dear, oh dear.
'alsancak stadı'na devrildiler' tanıl bora 18/07/2011 radikal.com.tr
istanbul'un öksürüğüyle nezle olan memlekette hep inönü konuşuluyor. beri yanda, futbolumuzun bir tarihsel sit alanı: alsancak da tehdit altında.
1 eylül 2010’daki bu sütunda alsancak stadı’na değinmişim, şöyle: “hayırsever bir futbol gezgini, ‘türkiye’nin en güzel küçük statları’ kitabı hazırlayacak olsa, akla ilk burası gelir. şehrin göbeğinde. tribünler sahaya ingiliz; açık tribündekiler, bir yandan çiğdem çitlerken, diyeceklerini derler hakeme, oyunculara. kapalı tribünün üstündeki balkon, dev bir kaçak kat estetiğidir; ama onun da kendi folkloru var (misafir tribünü orası). bir kale arkası duvar, önünde sıra sıra ağaçlar, sanki küçük bir gezi parkuru. öteki kale arkasında, kunt gençlik spor il müdürlüğü binası. apartman arasında, avluda, bahçede top oynanıyor sanki… ta 1910’da futbol sahasıydı burası, stat inşası 1929’a uzanıyor. ev sahibi altay, zaten adı altay alsancak stadı idi. 15 bin nüfus barındırabilen tarihi stat, tam buca-gençler maçının oynandığı gün, bir yıllığına ‘folkart arena’ adını aldı, iyi mi?...”
yine iyiymiş. şimdi alsancak’ın yenilenmesi filan da değil, yıkılıp gitmesi gündemde.
burasının, memleketin ayakta kalmış en eski stadı olduğunu biliyor musunuz? 1910’ların başında düzlenip küçük bir ahşap tribün inşa edilerek futbol sahasına dönüştürülmüş. mahallin o zamanki adıyla punta (burun) sahası. panionios kulübünün yuvasıymış (panionios sanatını el’an yunanistan’da sürdürmekte). 1929’da karşılıklı kapalı ve açık tribünler inşa edilerek tekâmül ettirilmiş. malum, bu stadın hususiyetlerinden biri, kale arkalarında tribün olmaması. portekiz’de braga’da var böylesi; orada kale arkaları kayalık. ‘cukurcumatimes’ adlı blog yazarı, nezaket mizahıyla, “seyirciye saygıdan olsa gerek” diye yorumluyor bunu! benim memlekette ilk maç seyrettiğim stat da, alsancak. 1975’in terli bir yaz gecesinde altay-fener hazırlık maçıydı, hafızam yanıltmıyorsa.
‘cukurcumatimes’ blogcusu, izmir takımlarının birinci ligde oynadığı güzel zamanların anıtı olarak yad ediyor burayı: “televizyondan izlediğimiz altay veya karşıyaka maçlarında, gençlik ve spor il müdürlüğü binasının balkonunda masa kurup maç izleyen, boş boş dolaşan insanları görünce hep şaşırırdım. kimine bir tarafı apartman, diğer tarafı bostan dandik bir stat gibi gelebilir, ama türkiye’nin gerçek futbol başkenti izmir’in şatafatlı günlerini hatırlatan son kaledir alsancak…”
güngörmüş mahallelere, ziynet binalara tasallut eden ‘kentsel dönüşüm’ ekonomi-politiği, statlardan da gözünü alamıyor. 2008’de, alsancak stadı’nın gaziemir’de ‘benzeri’ inşa edilip yerine iş merkezi ve rezidans yapılması projesinden bahis açılmıştı. bu mayıs sonunda, stadın iki yıl içinde yıkılıp alışveriş merkezi yapılmak üzere toki’ye devredileceği haberi yayımlandı.
büyükşehir belediye başkanı aziz kocaoğlu, “kentin bir değeridir” diyerek, bu projeye karşı çıktığını açıkladı. 3 haziran’da altay, göztepe, karşıyaka ve bucaspor’un bazı taraftar grupları ‘alsancak stadı yok edilemez’ sloganıyla basın toplantısı düzenlediler. ertesi gün, göztepe’nin efsane takımının sembol isimlerinden fevzi zemzem, televizyon yayınında alsancak stadın’daki hatıralarını anlattı. gözgöz’ün 1968/69’da fuar şehirleri kupası’ndaki sarhoş mutluluğunun sahnesiydi ya burası! 10 haziran’da altay, göztepe, karşıyaka, buca’ya ilaveten altınordulu, izmirsporlu, damlacıksporlu taraftarlar, alsancak hareketi derneği’nin de katılımıyla bir yürüyüş düzenlediler. bu kampanyanın derdini davasını http://alsancakstadi.org/ adresinden öğrenebilirsiniz.
sıkı altaylı orhan berent, blogunda, “gelmişler gençliğimizin ve ölmüşlerimizin ruhlarının üstüne alış veriş merkezi dikmek istiyorlar” diye söyleniyor.
futbolcular, teknik direktörler gözlerini belertip ‘futbolda dün yoktur’ derler ama futbolseverin bir ayağı hep dündedir. futbol, biraz da hatıradır, hatıralara sadakattir. tarihsel mirasına hürmet ve muhabbet duymayan bir futbol ortamı, ‘futbol kültürü’ olmaz, lümpen bir futbol endüstrisi olur.
attilâ ilhan’ın ‘bela çiçeği’nin ilk dizeleridir: “alsancak garı’na devrildiler/ gece garın saati belâ çiçeği.” alsancak stadı’na devrilmesinler…
folkart arena... hamdi türkmen 27/08/2010 milliyet.com
karşıyaka maçını geçen pazar televizyondan izledim. ne kadar kahrolduğumu bir bilseniz. alsancak stadı, çepeçevre reklam panoları bomboş!... bir tek kemal zorlu’nun ege yıldız reklamı... o da “çürük diş” gibi sırıtan boş panoların içinde kalan tek-tük “sağlam diş” gibiydi. herhalde çok pahalı olmalı diye düşündüm, yine meraktan ertesi gün altay kulübü başkanı ahmet taşpınar’a sordum. meğer 10 metrelik reklam panosunun koskoca bir yıllık kirası 10 bin liraymış... boştu, diye sorunca, söylemediğini bırakmadı. günlerdir izmir’de başvurmadığı firma, kuruluş, kapısını çalmadığı marka kalmamış. “dilenci gibi tek tek dolaştım” dedi. sonuç: sıfıra sıfır; elde var sıfır!...
* * *
daha da üzüldüm. neyimize len bizim süper lig? demediysem nah böyle olayım (!) izmir futbolda küme düşmüşmüş. milletin şöyle stadı, böyle takımı varmış... geçin hepsini beyler, geçin... süper lig’e çıkmak için mücadele eden altay gibi anlı-şanlı geçmişi olan izmir’in bu köklü kulübüne 10 bin lira gelir sağlayacak bir reklam panosu için para vermeyen izmir’in neyine ki futbol? neyine ki süper lig? her şeyde olduğu gibi, yine kendimiz pişirir, kendimiz yeriz... birinci-ikinci-üçüncü, hatta amatör liglerde, iddiasız, ezik, oradan buradan devşirme futbolcularla çift kale maç yaparız o kadar.. izmir’e çok bile çooooooookkkkkkk!...
* * *
ama dün, dünyalar benim oldu... koskoca izmir’in... izmirli sanayici ve işadamlarının... uluslararası marka olmuş, izmir’den trilyonlar kazananların yapamadığını... 2006’da sessiz-sedasız istanbul’dan izmir’e gelen, dört yılda izmir’e 400 milyon (400 trilyon) lira yatırım yapan gencecik bir işadamı, folkart’ın sahibi mesut sancak, tek başına yaptı. kendi adıma değil ama, izmir adına utanmadım desem yalan olur. mesut sancak, altay’ın hem stat sponsoru oldu, hem de takımın formasına bir yıllık reklam vererek hepimizi utandırdı. alsancak stadı’nın 2010-2011 futbol sezonunda adı artık, “folkart arena” oldu. altay da sahalara bir sezon boyunca göğsünde “folkart” reklamıyla çıkacak. helal olsun sana mesut sancak... bu kentte, dört yılda tüm izmirlilerden daha çok izmirli oldun... beş kuruş verip, yüz kuruşluk konuşanların yanında, yüz kuruş verip, bir kuruşluk dahi konuşmayan, tüm sosyal ve kültürel projelere destek vererek folkart’ı izmir’in yüz akı bir markası haline dönüştürdün. tek dileğim, izmir’de mesut sancak gibi girişimci, yatırımcı, kazandığını, doğduğu değil, karnının doyduğu kentte harcayan ve onunla paylaşan işadamlarımızın sayısının kısa sürede artmasıdır. çünkü mesut sancak gibi insanlar her kentte lazım. hem de bir tane değil, mümkün olduğunca çok sayıda lazım...
altay spor kulübü ile yapı sektöründe faaliyet gösteren folkart arasında sponsorluk anlaşması yapıldı.
altay alsancak stadı'ndaki kulüp binasında düzenlenen törende, altay'ın 2010-2011 sezonu için forma göğüs reklamı ve stat ismini içeren protokol imzalandı.
protokole göre, altay futbol takımı 2010-2011 sezonunda bank asya 1. lig, ziraat türkiye kupası ve özel maçlarda göğsünde folkart logosunu bulunduğu formalarla mücadele edecek.
ayrıca altay alsancak stadının ismi 1 yıllığına ''folkart arena'' olarak değiştirildi.
törende konuşan kulüp başkanı ahmet taşpınar, ''geçen sezon şampiyon olan bursaspor'un bile şu anda göğüs reklamı yok. onun dışında spor toto süper lig'de oynayan birçok kulübün de göğüs reklamı bulunmadığı halde biz altay olarak folkart ile yaptığımız bu sponsorluk anlaşmasıyla önemli bir başarıya imza attık'' dedi.
folkart yönetim kurulu başkanı mesut sancak ise altay'ı seçmelerinde kendisinin daha önce altay'da yönetim kurulu üyeliği yapmış olmasının da payı bulunduğunu ifade etti.
sancak, ''izmir'in ve türkiye'nin köklü kulüplerinden biri olan altay'ın forma ve stat sponsoru olmak bize mutluluk vermektedir. spor camiasında altay en önemli kulüplerden biri. umarım bu anlaşmayla hayırlı bir iş yapmış oluruz'' diye konuştu.
altay başkanı ahmet taşpınar, folkart yönetim kurulu başkanı mesut sancak, altay yönetim kurulu üyeleri, altay kalecisi cenk tekelioğlu ve futbolculardan yiğitcan erdoğan, törenin ardından statta basın mensuplarına fotoğraf çektirdi.
temsilci: cemil dönmez, olgun alp, hüseyin korkusuz
bucaspor: carlos alberto fernandes, stjepan tomas, koray çölgecen, landry mulemo, orhan ak, musa aydın (dk. 84 mehmet polat), ibrahim dağaşan, mateus contreiras alberto, victor mendy (dk. 61 ragıp basdağ), erkan taşkıran (dk. 72 sercan kaya), jerko leko
gençlerbirliği: serdar kulbilge, orhan şam, aykut demir, debatik curri, murat kalkan (dk. 35 alparslan erdem), cem can, labinot harbuzi (dk. 75 hurşut meriç), michael john jedinak, oktay delibalta, ermin zec, billy osman beyza (dk. 75 patiyo tambwe)
yedekler: özkan karabulut, ante kulusic, soner aydoğdu, mahmut boz
teknik direktör: thomas jens uwe doll
goller: (1-0) dk. 24 orhan ak (kafa) (1-1) dk. 55 oktay delibalta (ayakla) (2-1) dk. 63 koray çölgecen (kafa) (3-1) dk. 89 mateus contreiras alberto (ayakla)
sarı kartlar: dk. 58 erkan taşkıran (bucaspor) dk. 21 cem can, dk. 77 aykut demir (gençlerbirliği)