halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
1959-1960 karakartalların yılıydı. slyah-beyazlıların şampiyonluğa giden yolda büyük bir engeli aştıkları maçta mikrofon basındaydım.
o zaman lig maçlarının çoğu için yabancı ülkelerden hakem getiriliyordu. o gün de (6 nisan 1960) istanbul'da 30 bine yakın seyircili beşiktaş-galatasaray maçında hakem, bulgar takov'du... maçın 32. dakikasında hakem takov'un düdüğü bir hayli sert ötmüştü. penaltıyı ilan ediyordu hakem... münir'in suat'ı düşürmesinden doğan penaltıyı, o günlerin "penaltı kralı" metin çekecekti... ve de gol olacaktı tabiî... çünkü metin oktay'ın penaltı kaçırdığı görülmüş işitilmiş değildi. ve işte top dikildi. metin vurdu. stad şaşırmıştı. top necmi'deydi. beşiktaş kalecisi öylesine rahat bloke etmişti ki. metin'in böylesine hafif vurmasına da şaşılmıştı. bu tehlikeyi atlatan beşiktaş açılmış, hele seyircisinin "şenol-birol-gol" temposuyla iyice coşmuştu. siyah-beyazlı takımda bir forvet oyuncusu arif vardı. bir detektif gibi hiç görünmeden topu izler ve golü atardı. işte bu arif, o gün de hafiyeliğini göstermiş, hiç belli etmeden ortaya çıkmış ve maçın tek golünü atmıştı.
0 akşam matbaaya geldiğimde foto ilhan demirel, "bak," dedi, "sana ilginç bir not... maçtan önce beşiktaş kaptanı nazmi bilge geldi. bıyıklarımla oynadı, önemsemedim. fakat maçtan sonra bütün takım sevinç içindeyken, yine nazmi bana koştu. bıyıklarımı okşadı yine... ve dedi ki, ilhan, sen farkında değilsin ama geçenlerde bir maçtan önce senin bıyıklarına dokunmuştum. o gün kazanmıştık. bugün de aynı uğuru denedim. yine uğur getirdin. bundan sonra maçlarımızdan önce bana görünmezsen karışmam. işte bugünkü maçın sırrı benim bu kaytan bıyıklarımdan geçti. tamam mı?"