siyah – beyazlıların tek golünü göztepe’nin eski oyuncusu nihat 41. dakikada attı. ilk yarı beşiktaş, ikinci yarı izmir takımı baskılı oynadılar…
futbolun iyisini, güzelini, şıkını oynadı beşiktaş.. ama yalnız bir kırkbeş dakika oynadı… bu, güzel futbolun esas yapıcıları da başta güray olmak üzere orta saha adamları, bir de orta hücumcu nihat’tı.
eğer göztepe alıştığımız klâsına yakışır bir futbol oynayabilse, belki de bu maç «unutulmaz» futbol gösterileri arasında her zaman hatırlayacağımız bir tarih olurdu. oysa göztepe'nin ustalıkları tartışılmaz. üç orta saha adamı ağırlıkları ile siliniyorlar ve sahayı da maçı da siyah beyazlılara bırakıyorlardı.
bol hareketli ve zaman zaman kişisel futbol marifetlerini bol bol seyrettiğimiz bir oyun vardı sahada…
macın dakika dakika anlatılacak enstantaneleri o kadar çoktu ki, her iki taraf o kadar çok ve sık anlatılmaya değer futbol hareketleri gösteriyorlardı ki, tek tek anlatılması hemen hemen imkânsızdı.
öte yandan, ikinci devrede mücadele o kadar yavanlaştı, oyunun hızı öylesine kesildi, futbol o kadar az görülmeğe başlandı ki, anlatacak hemen hemen hiçbir şey bulunamazdı.
böylece iki kırkbeş dakikası birbirinden çok farklı bir maç oldu bu…
ilk büyük gol fırsatı beşiktaş'ın eline geçmişti: onikinci dakikada sol taraftan sanlı'dan aldığı bir ara pası ile dalan nihat, karşısına çıkan ali ile burun buruna kaldı. ne o, ne de ali dokunabildiler topa... ve top aheste aheste çıktı gitti.
hemen arkasından fevzi aldığı bir topla sola kayıp, kaleye direk girmeyi deniyor ve top sabri'nin ayağına çarpıp çıkıyordu.
bir dakika sonra solaçık mehmet'in çizgiye kadar sokulup yaptığı ortada top her si aşıyor ve tâ ters tarafta top yere inerken yetişen ertan bekletmeden bir şut patlatıveriyordu. sabri, bu defa topu iyi takip etmenin mükâfatını alıp yerde kapanıveriyordu üstüne.
hızlıydı maç... hareketliydi... canlıydı... ve gollü olacak gibiydi üstelik.
ve oyunun ilk golünü bu son pozisyondan, beş dakika sonra attı nihat...
yazık ki, bu gol oyunun hem ilk, hem de son golüydü: bar in sağdan ceza sahası köşesinin dışından bir frikik attı. ustaca vurdu topa. nefis bir falso alan top kaleye oldukça açıktan gidecek gibi görünüp. yaklaşıverdi ali'nin kalesine nihat —bütün maç boyunca her güç hareketi kolaylıkla basaracak ve her topu en iyi şekilde kovalayacak olan nihat— o kadar çabuk ve öylesine «çaktırmadan» daldı ki topa, ali gibi bir kaleci bile bu topu nihat'tan önce almayı basaramazdı. düşürmedi nihat topu vere volesini patlattı ve attı golünü.
sonra beşiktaş'ın topla rakibinden daha çok oynadığı, sonuca gidecek hareketleri rakibinden daha çok yaptığı, daha iyi bir oyun düzeni kurduğu 35 dakikayı seyrettik.
beşiktaş, ikinci devrenin başlarında oyunda büyük etkisi olan nihat'ı çıkarıyor, orta sahada olgun bir kişilik bulmuş olan davut’u ileri alıyor, vedat'ı oyuna sokup, orta sahada oynatıyordu. eğer nihat'ın çıkışı bir sakatlık sebebiyle değilse bugün için onaylanmayacak bir hatâydı bu…
nitekim, oyun derhal değişti : her an göztepe defansının üzerine oynayarak defansı bunaltan ve göztepe’yi daha o kademede susturmayı başaran nihat çelilip gidince, sarı - kırmızılı defans rahatlamış, hattâ bu rahatlık yavaş kalmış olan orta üçlüsünü de ister istemez oyuna itmişti.
ama göztepe bu avantajı kullanacak durumda değildi.
beşiktaş kazandığı avantajı son dakikalarda oldukça güç de olsa korumayı becerdi. göztepe’nin ise beşiktaş’ın elinden, kazanılmış bir maçı söküp geri alacak gücü yoktu…