ilk devrede işi ciddi tutan sarı - kırmızılılar, nuri ve kaptan metin'in (2) golleri ile iki puan aldılar
namık sevik
galatasaray, altayı çok, ama çok rahat mağlûp etti. daha sahaya çıkışlarında ellerini kaldırarak rakibine teslim olan izmirli siyah - beyazlı takım o eski alışılmış mücadeleci hüviyetinden bir zerresini dahi gösteremedi. kısaca uzandı, yatıverdi sere serpe...
nuri'nin 20. dakikada patlattığı vole beyaz bayrak çekisin bir müjdecisi olmuştu. ona metin'in biri köşeyi bulan hafif, diğeri ise, şahane vole golleri takip etti.
3-0 dile kolay bu.. kapatılması imkansız bir skor. hele cahit'in de sakatlanarak oyundan çıkısından sonra altay'lı futbolcular adeta operada hayaleti oynar gibi, sahada, maksatsız dolaşıp durdular. her zaman izmir sarı - siyahlı takımının istanbol deplasmanında kapalı bir müdafaa ve yakın markajla oynadığına şahit olmuştuk. nedense bu defa altaylılar uzun paslı, havadan ve açık oyunu tercih ettiler. bu yola gidişte belki de altay'ın idaresini elinde tutanlar bir galibiyet beklemişlerdi. ama, evdeki hesabın çarşıya uymadığınıherhalde maçtan sonra anlamış olmalıdırlar...
ikinci yarı, galatasaray'ın oyunu rolantiye alışı, tempoyu düşürmesi ve altay'ın da şahsi akınları ile geçti. 54 üncü dakikada hikmet bir kafa şutu ile bülent'in bir anlık tereddüdünden faydalanmasını bildi 3-1.
bu arada tarık ısrarla ofsayte düşmemiş olsaydı gol adedinin beşe veya altıya yükselmesi işten bile olmayacaktı. maçın son dakikalarında zihinlerde kalan parlak nokta metin'in üç pastan attığı bomba gibi şutu varol'un o eski real madrid kahramanı varol gibi fevkâlade bir refleksle dışarı çıkarışı oldu.