maçtaki futbol kalitesi bir yana, eğer son on beş dakikadaki hız ve heyecan da olmasa yazık olacaktı bir buçuk saatlik beklemeğe...
ne iki büyük şampiyon adayından biri olan galatasaray, ne de genç ve dinamik kadrolu ankaragücü bir lig maçı yapar gibiydiler... hırs denilen şey yok mu, hani... hani o, sporcuya mücadele azmini, kazanmak gücünü veren kömür, onu kaybetmişiz dostlar... hem topyekûn kaybetmişiz. eğer bu maçta sarı - kırmızının sağ hafına gönül rahatlığı ile üç yıldız verdikse bu, hakikatte ondaki bu «hırs» ın hakkı idi.
halbuki, oyunda arada sırada güzel hareketlere de şahit olmuştuk. meselâ yedinci dakikada recebin soldan avut çizgisine yakın bir noktadan attığı frikike metinin vurduğu kafa ve şerefin uçarak el koyup kornere çıkarışı... meselâ, dokuzuncu dakikada gene metinin attığı ilk golde gol kralının müdafaayı) şöyle sağdan sola harmanlayıp süzülüşü ve direğe çarptırıp ağlara topu takışı... meselâ, 35 inci dakikada niyazinin kornerinden gelen topa b. ahmetin yapıştırdığı vole ve bunu gene şerefin fırlayıp kornere atışı... ve atılan diğer iki gol... var daha birkaç pozisyon böyle sıralanabilecek, var ama... 90 dakikalık futbol maçı da böyle birkaç pozisyon demek değil ya...
nedendir tatsızlık?
bize öyle gelir ki, galatasarayın recep'i, metin'i yani golcüleri dünkü maçta «gol arayan adam» vasfında değildiler. forvet biraz da bu yüzden beceriksiz intibaını veriyordu. geride ise sağ müdafaa kanadı oyunun hakkını verirken bahri anlaşılmaz bir tutukluk içinde idi. hele oyunun son on beş dakikasındaki ankaragücü canlanmasında en büyük hisse galiba galatasaray solbekinindi. halbuki ankaragücü sağ hafını metinin başına dikmiş, sağ içini de gerilere kaydırıp haf gibi oynatıyordu. dört forvet ileriye kaydılar mı oralarda yığınak yapıp kalıyorlar, ağır ertan insayt mevkiinde daha çok orta akıncı gibi davranıyordu.. tabii iyi bir futbol beynine sahip olan b. ahmet orta sahada krallığı kimseye bırakmadı. eee! gel de kızma gelde hayret etme: orta sahada bir akıllı futbol adamı. ileride recep gibi, metin gibi virtüozlar ve iki hızlı kaçan açık... neden galatasaray forveti rahat değli... dedik ya, bu maçta hırsı yoktu çocukların.
galiba sarı - kırmızılı onbirin en dikkati çekici adamı gene turgay'dı. fazla zorlanmadı ama havalardan öyle rahat, öyle «ustalara yakışır» stilde toplar alışı vardı ki...
buna karşılık çok çalışan, çok koşan hattâ futbol anlayışının çerçevesi içinde delikanlı bir sertliği kendisine pek yakıştıran ankaragücü neden bir şeyler yapamadı? çünkü onlarda da etof yoktu maalesef... hele candan gibi bir «iyi futbolcu» kıpırdamaz olursa... bereket versin oyunun sonuna doğru soliçe geçti de biraz varlığını hissettik.
gollere söz yok
hülâsa dünkü maç onuncu sınıf bir maç gibi idi. en güzel hareketler de gollerdi denebilir.
hüsamettin kendi onsekizine yakın bir yerde lüzumsuz, top tutarak kaptırdı ayağından. metine yuvarladılar. sağa kaymış olan metin aldı. durdu. müdafaayı bir baştan bir başa şöyle sağdan sola doğru harmanlayarak sıyrıldı. kaleye paralel ve ceza sahasının dışında koşarken solunu yapıştırıverdi. nefis bir falso alan top. gidip şerefin kalesinin sağ direğinin dibine vurdu ve girdi içeriye. (dk. 9)
devrenin bitmesine üç dakika kala, ankaragücü en ümit edilmeyen bir anda golünü llayrlıün kafası ile kazandı. candan korner köşesine yakın bir noktadan ortasını yaptı. bütün müdafaa seyredince turgay da kontrpiyede kaldı ve top sağ taraftan hayrinin önüne düştü. rahat ve terniz bir vuruşla turgay mağlûp oluyordu. ama o. daha evvel topu kesmemekle mağlûp olmuştu. halbuki dünkü turgay için o topu havada kesmek çok kolay olmalıydı. (dk. 42)
recebin yaptığı bir endirek atışta samim topu kafa ile kale ağzına indirdi. şeref nedense bekledi ve araya dalan uğur öylesine patlattı ki,.. (dk. 60)