çamur deryasında ve mahut tempo arasında fenerbahçe beykoz'la berabere kaldı: 0-0
halit kıvanç
dün baktık: mithatpaşa stadının ışıklandırılması faaliyeti, bir hayli ilerlemiş... evet. stad aydınlanacak... ama ortada gene bu saha oldukça,- «futbol» adlı medeni sporun yüzü çamurlar içinde kararmaktan kurtulamayacak.
dün baktık: mithatpaşa stadının yeni tribünlerinin inşa faaliyeti, bir hayli ilerlemiş... evet, tribünler daha fazla dolacak... ama o tribünlerden gene mahut tempo yükseldikçe, içimizden bir şeylerin boşaldığını hissetmekten kurtulamayacağız.
dün baktık: hakemler, yağmurda rahat maç idare edebilmek için, naylon ceketler giymişlerdi... evet, hakemlerimizin kıyafeti daha da güzel olacak... ama o hakemler tekme, tokat girilen oyuncuya ihtar dahi veremiyecek kadar acz gösterdikçe sahadaki takım oyuncusunun yaptığı favlü soldaki takım aleyhine cezalandırkça, seyirciye kızıp do o seyircinin tuttuğu takıma verdiği cezalarda düdüğünü daha sertçe çaldıkça, gene sahanın mı, yoksa hakemlerin mi daha kötü olduğunu düşünmekten kurtulamayacağız..
aslında dünkü maçı yazmak, çok kolay... «mithatpaşa stadının çilekeş sahasın, gene kışlık elbisesini giydi.» demek, maç müdavimlerine herşeyi anlatmak için kafi... yoksa fenerbahçenin «puan kaybına tahammülûmüz yok» derken, bir önemli puanı daha kaybetmesi, sahanın ve onun üstünde çırpınan futbolcuların dünkü acıklı halinden daha önemli değil... ve derhal hakşinaslıkla ilâve etmek gerek: dün o sahaya çıkıp da meşin top pekinde koşmakla. 22 futbolcu da vazifelerini yapmış sayılmalı ve her okuyucu yıldız tablosuna bakarken, her oyuncuya bir de bu fedakârlık için açıklan bir fazla yıldız vermelidir.
ilk hız geçince...
oyun gerçekten süratli başlamıştı. çamur deryası sahaya, durmadan yağan yağmura rağmen, pek hızlı bir başlangıçtı bu... hele can'ın «izle beni. avrupa bunun için istiyor» dercesine yaptığı nefis hareketler... fakat böylesine ağır bir sahada oyunun da ağırlaşması, ayrıca sertleşmesi, en tabii netice olacaktı. oldu da..
fenerbahçe daha 9. dakikada gole kavuşuyordu, basri'nin yandan frikik atışı, sertti. ancak sıtkı bu sert atışın yarattığı tehlikeyi, güç de olsa, önlemeyi başardı beykoz kalecisi 25. dakikada da naci'nin sıkı şutunu aynı güzellikle kurtaracaktı.
fakat bir dakika sonra şerefin atağında sıtkı aynı gayreti gösterememiş ve topu elinden kaçırmıştı. bülent yetişti. sert bir müdahele... top ağlarda.. hakem ise «gol» değil. «favl» çalıyordu. sarı - lacivertliler «arkası nasılsa gelir» ümidiyle olacak, fazla direnmediler, işte can rakip defansı peşpeşe geçerek akmağa devam ediyordu. hele 37. dakikadaki volesi, cidden mükemmeldi.
devre, burnu kanayan kamil'in, tedavi için saha kenarına gitmek istemeyişi ve hakemin de bu otoriteyi sağlayamayınca, oyunu bir an durdurmasından az sonra golsüz kapandı.
ikinci yarı
fenerbahçe şerefi sağiçe, naci'yi sağhafa alarak başladı, ikinci devreye... aslında sarı - lacivertli takım, ligin ortasında hala takım denemeğe devam ediyor ve bu maçla da bir başka tertiple oynuyordu.
rüzgarı arkasına alan fenerbahçeliler, ilk akında can vasıtasiyle tehlike yarattılar. bunu şirzat'ın sıkı bir frikik atışı kovaladı. fakat beykoz santrforu, bu güzel atışından sonra, daha ziyade rakip kovalamayı tercih edecekti.
ikinci yarının en önemli anı. naci'nin nefis şutunun, direğe çarparak kurtulduğu 62. dakikaydı. bu sıralarda saha daha ağırlaşmış favller ise çabuklaşmıştı, işle hakemin bu cezaları çalışında, hatalara düşmesi ve bazılarını da «avantaj» kabul etmekte yanılması, maçı «fenerbahçe - beykoz» karşılaşması olmaktan çok «hakem - fenerbahçe seyircisi arasında bir düello» manzarasına soktu. sahanın bir bataklık halini aldığı son dakikalarda, «gol» şöyle dursun, bir nebaecik «futbol» dahi görmek imkansızlaşmıştı. beykoz alışılan dinamik oyunlarından birini göstermediği halde. fenerbahçeye boyun eğmemiş. sarı - lacivertli takım da tahammülü olmadığı puan kayıplarından bir yenisiyle yüzyüze kalmıştı. herhalde maçtan karlı çıkanların başında, tekrar düzeldiği intibaını veren osman, formunu muhafaza ettiğini gösteren şeref, avrupa seyahati için ümitlenecek hareketleriyle can, kendini tekrar toparladığını farkettiren basri, takımda yeri olduğunu gösteren selim, kendisine verilen fırsatı en iyisiyle kullanarak temayüz eden bülent... bir de başarılı sıtkı'sıyla bir iddialı favoriden puan koparmış beykoz takımı vardı.