milli ligin 3. haftası izmirlilerin başarısı ile kapandı
f. bahçe altay'a da mağlûp
rakiplerinin mükemmel oyunu karşısında çözülen sarı - lacivertliler müsabakayı 3 -1 kaybettiler
esen kaftan izmir'den bildiriyor
belki de, sarı . lâcivertli takım deplasmanı ilk defa puansız kapatıyor. fenerbahçe dün altay'a maçı beşinci dakikada vermiş. 18. dakika dolarken ikinci gole mani olamamış. ikinci devrede bir ara 2-1 den maçı kurtarmaya çalışırken üçüncü golü de yiyip iki farklı mağlûbiyete boyun eğmişti.
fenerbahçe çok mu kötü oynamıştı?.. hayır, sadece rakibi ondan iyi oynamıştı.
altay fırsat kovalıyor ve değerlendiriyordu. kalede bir varol vardı. 6 pastan köşelere gönderilen topları mükemmel reflekslerle önlüyor, kendisi şahlanırken, arkadaşlarını da kamçılıyor, teşvik ediyordu.
en sıkışık anlarda defansta doğan, kâzım, ertan triosu bilerek kapanıyor, forvete en iyi şekilde top aktarmaya çalışıyor. onların temposuna iki bek. numan ile yılmaz da uyunca, forvete gol atmak düşüyordu. nitekim hücum hattı da fırsatları gole çevirirken sahada altayın başarısını alkışlıyordu seyirci...
işte böyle iyi oynayan bir rakip karşısında fenerbahçe tutunamamış ve mağlûbiyete boyun eğmişti. sarı -lâcivertli defans bir iki oyuncu müstesna volesini yapmıştı. ama forvetin hali düşündürücü idi. elbette 6 pastan ağları göremiyecek kadar kısır forvet için düşünmek ve tedbir almak lüzumluydu.
başlangıç ve gol
dakika .5. coşkun'un sola aktardığı topa cengiz fırladı. ismaili üzerine çektikten sonra çizgi üzerinden ortasını yaptı. nail önce topa hâkim olmak istedi ama daha iyi pozisyonda ali bekliyordu. ali koşarak oylesine topa vurdu ki. şükru'ye sağ köşeden ağlarla kucaklaşan topu kaleden çıkarmak düşüyor.
bu gol altaya ümit kapısını açtığı kadar fenerbahçeyi de hareketlendirmişti. 13 üncü dakikada hilmi'nin mükemmel ara pasını kadri kovaladı. 18 içinde, fakat böyle şut olurmu ki, top direğin üstünden avut.
ikinci gol
altayı yeni bir akın tazelerken seyrediyoruz: doğan'ın pasını ali ceza sahası içerisinde yakalıyor, şutunu çekiyor, fakat top yan direğe çarparak kurtulurken yetişen coşkun topu birden filelere gönderiyor. bu ikinci goldür.
işin şaka götüren tarafı kalmadığını anlayan fenerbahçe birden açılıyor. sarı - lâcivertliler bastırıyor ama karşıda varol var. işte, tam 30 uncu dakikada kadrinin 6 pastan çektiği gollük şut da varol'un ellerinde eriyor. altay kalecisi 8 dakika sonra lefterin, 9 dakika sonra tekrar kadrinin, seyircileri (gol) diye yerinden fırlatan iki şutunu da aynı başarı ile bertaraf ediyor.
ikinci devre
ikinci yarıya 2-0 mağlûp başlayan fenerbahçe hareketli ve azimli. tam deyimiyle asılıyor maça.
fenerbahçe baskısı her an gol kokuyor ve nihayet sarı - lâcivertliler izmirdeki ilk gollerini atıyorlar: ceza sahası içersinde bir çift vuruş. lefter topu alıyor, dikiyor, hesaplıyor ve şandelliyor. şeref havadan süzülen topu kafayla sola düşürünce selime yakından bir tek vuruş yapmak kalıyor. varol ilk defadır ki meşin yuvarlağa yetişemiyor.
fenerbahçeliler ümitleniyor. bir gol daha bir puan demek. amma o bir golü atmak da gene altaya kısmet. ani bir kontratak sarı - lacivertlilerin bütün ümidini kırıyor. cengiz soldan kaçıyor, ortalıyor. nail var orada. ve nail aldığı topu düzelttikten sonra herkese (günün en güzel golü) dedirtir şekilde şükrünün plonjonuna rağmen ağlara gönderiyor. fenerbahçe 1 altay 3.
evet. fenerbahçe izmir deplasmanından puansız dönüyor, ama hiç değilse golsüz dönmüyor. altaya attıkları şeref golü, sarı - lacivertlilerin milli ligdeki izmir seyahatlerinde başarı hanelerine yazılan tek rakam. ancak bu rakam da puan ifâdesi değil. fenerbahçeliler kadere boyun eğmiş sahayı terkederken, izmir halkı, hakkındaki ithamları haksız çıkarır bir olgunluk içinde takımını alkışlıyor, hâdise yok. tatsızlık yok. altay taraftarları bir yanda varolu öte yanda emektarları antrenör bayram'ı omuzlarına alıyorlar. ve bunda da haklılar. attay sadece bir galibiyet değil, hem kıymetli, hem net, hem de oyun oynayarak bir galibiyet almıştır.