galatasaray dün tam bir milli lig lideri gibi oynadı. bilhassa ilk devrede sarı – kırmızılıların çıkardığı oyun bir klâs ifâde ediyordu. iki yan haf – suat ve mustafa – sadece kendi bölgelerinde değil, bütün sahayı ören bir dinamizm ve ustalıkla galatasarayı devleştiriyor, solbekte ahmet berman büyük bir futbol oynuyor, metini, bahrisi, recebi, metesi ve niyazisi ile kusursuz bir hücum hattı seyrediliyordu.
ikinci devrede beşiktaş maça hâkim olmuştu. siyah – beyazlılar ilk devredeki gibi rakip forvete hücum serbestisi tanımıyor ve âni toplarla gol şanslarını arıyorlardı. beşiktaşta dün üç ortaya gelen fırsatlardan herhangi birini topa vurmasını bilen bir futbolcu değerlendirebilirdi. netice olarak beşiktaş umumi görünüşü vasatın üzerinde seyreden bir mücadeleden mağlûp, fakat ezilmeden çıktı. galatasaray ise bir «takım beraberliği»halinde bu neticeyi sağlamış ve ilk devreyi önde bitirmişti. biraz geriye gidenler, galatasarayın 38 haftalık yolun yarısında yaptığı bu atağın zor pozisyonda başarılmış ve hedefini bulmuş bir atak olduğunu kabul edeceklerdir. zira, sarı – kırmızılı takım bundan bir buçuk ay evveline kadar fenerbahçeyi 5 puan farkla tâkip eden bir takımdı.
metinin ceza evine girişi, sakatlıklar, cezalılar… bütün bunlar milli ligde şampiyonluk iddiasını taşıya bir takım için – hele en hareketli bi devrede – aşılması kolay engeller değildir. ama, galatasaray menecerinden, antrenörüne, en genç futbolcusundan en yaşlısına kadar bir moral harbini kazanmanın lüzumunu inanmış ve başarıyı bir samimiyet havası içerisinde temin etmiştir. elindeki bütün kozları teker teker harcayan, avantajlarını, bitmeyeceğine inanılan servet gibi israf eden bir diğer büyük kulübümüzün hali ortadadır. bu sebeple galatasarayın milli ligin ilk devresi sonunda kazandığı liderliği, üzerinde durulacak bir hâdise kabul ediyoruz.