kasımpaşa maçını metinsiz oynadık ve bir puan kaptırarak sahadan ayrıldık. maçtan sonra çocuklarla hep beraber oturmuş ikinci maçı seyrediyorduk. hepsi de üzgündüler… birden arkamızdan bir ses ortaya bir lâf attı:
galatasaray bugünkü gibi oynarsa yarın hali felâket olur»…
metin önümde oturuyordu âniden döndü ve bana pek alçak bir sesle «baba» dedi. «gelin kimse duymadan ayhanla, kâmili de alıp hemen antrenmana gidelim, ayağımı iyice denemek istiyorum»… diğer çocuklara işâret ettim, staddan ayrılıp mecidiyeköydeki sahamıza koştuk. metin ve ona idman verecek olan ayhanla, kâmil soyundular. topallıya topallıya ve dişini sıkarak ısınmağa girişen metin, ızdırap çeke çeke, büyük bir irade kuvvetiyle bir saate yakın koştu, sıçradı jimnastik yaptı ve iyice ter attı. yavaş yavaş yüzünün acıdan gerilmiş çizgileri gevşiyor, ve artık topallamıyordu. sonra sürat denemelerine girişti.oldukça rahat depar da yapabiliyordu. sıra top çalışmalarına gelmişti. ayhan metin ağabeysinin ayağı yorulmasın diye en hafif bir top seçmiş, onun ayağına yuvarlıyor, kafasına atıyordu.. idman bitip de soyunma odasına girdiğimiz zaman metin: «tamam baba» dedi. « bu ayak beni idare eder, yalnız ne olur ne olmaz siz yanımızda bir novakain iğnesi bulundurun. oyunda eğer fazla bir acı duyarsam hemen çıkar onu vurdurur gene oynarım»…