* beşiktaş - galatasaray maçının galibi ya beşiktaş olacaktı ya da fenerbahçe. bir farkla ki, beşiktaşlılar kapanmak için bizzat çalışabilirlerdi. fenerbahçeliler ise, sanki spor - toto kuponlarını doldurup bayie verdikten sonra, ellerini kavuşturarak sonucu bekleyen müşterek bahisçi gibiydiler.
* meteoroloji raporuna göre, dün hava puslu geçecek, en yüksek sıcaklık 10 derece olacaktı. aynen çıktı: uzun müddet maçın havası gayet puslu idi, kimse favoriyi kestiremiyordu. sühunet de galatasaray penaltıyı kazandıpı anda, metinin sırtındaki forma ile «10» a çıkmıştı. fakat top necmiyle kucaklaşıverince, birden serinlik hakim oldu. ve sahada galatasaraylılar, tribünde de fenerbahçeliler titremeğe başladılar.
* penaltı atışından yahut atamayışından sonra saha karıştı. bulgar hakemin ne demek istediği anlaşılamıyordu. aslında hakemlerin çoğunun ne söylediği anlaşılmaz ya... ancak dünkü anlaşmazlık, doğrudan doğru ya dil farkından doğmuştu. evet, dün sahada ayrı dillerde konuşuluyordu. meselâ hakem bulgarca, beşiktaşlılar da şampiyonca galatasarayda ise sadece gol kralının konuşması bekleniyordu ve bir kral konuşunca herkes susardı. ama dün kral da susmuştu.
* gol kralı, penaltısı kaçırıp da arif olü kaçırmayınca, bir beşiktaşlı «normal sonuç. dedi. demokrasi dünyasında yaşıyoruz. krallığa dayanan idareler, cumhuriyetle yaşayan toplumlara boyun eğmek zorundalar.»
* beşiktaş taraftarlarının formülü «arif - nazmi - şenol - birol - gol» dü. fakat arif hesaba kestirmeden gidiverdi. formülü bir yana attı. topu da galatasaray kalesine... beşiktaşlılar artık «gol» diye bağırmak için, dört isim okunmasını beklemeyeceklerdi. formül kısalmıştı «gol'ü mü tarif? işte arif»
* karakartallar karadeniz kıyısında kamp yapmıştı. galatasaraylılar ise yeşilköyde... kara matem, yeşil murat rengiydi. ama dün renklerin mânâsı yer değiştirdi. yeşillenen, beşiktaşın şampiyonluğuydu... ve bir kaç hafta sonra da çiçek açıp meyva vermesi beklenirdi artık...