necmi: yerinde mudahaleleri ile takımının galibiyetine amil olanların başında geliyordu. kurtardığı penaltı için fevkalâde demek doğru olur. gerçi şut hafif gitmişti. amma penaltıyı atan da metin di.
bahattin: bu mevsim alışılan oyunlarından birini çıkardı. ismaili zararsız hale getiemekte müşkilata uğramadı.
münür: durgun, hareketsiz hattâ isteksiz isfendiyar karşısında rahat bir oyun oynadı. topu uzun uzun açışı, ağır ağır form tutmaya başladığına bir işaretti.
tuncay : çelimsiz hattâ fizikman zayıf olmasına rağmen bir makine intizamı içinde çalıştı. en müşkül anlarda kalesini o koruyor ve her gedik veren yere yetişiyordu.
sabahattin : metinin karşısında ne yapacağı merak ediliyordu. maçın başlarındaki bir iki falsolu hareketi hariç tutulursa onu da vazifesini yapanlar içine dahil etmek mümküğn olacaktır.
kaya: suat ile çok sert bir mücadeleye tutuştuç fakat ne suat onu ne de o suatı yıpratabildi.
arif : sinsi takipçi, bu maçta da altın gollerinden birini attıç gole kadar ve golden sonra da forvetin en çalışkanlarından biri idi.
nazmi : ileri geri çalıştı. her hali ile gemisini kurtaran kaptan'dı.
şenol : atak ve şarjlı futbolcu ile galatasaray defansını zorlayanlardan bir tanesi oldu. bilhassa havadan ergun gibi bir santrahafa daima faikiyet gösterdi.
birol: ince ve zarif hareketleri ile dikkati çekti. yalnız gol hazırlayıcı olarak vazife görmesi bu futbolcunun gün geçtikçe şüt atmak hassasını kaybettiriyordu.
ahmet: uzun boylu iş düşmedi. yalnız bir defa dalışı ve güç pozisyonda attığı şüt nefisti. golün hazurlayıcılarındandı.
galatasaray
turgay: kritik maçın asabi havasında kendini kurtaramadı. arif'in attığı golde biraz ağır hareket ettiği söylenebilir. kaldı ki, blokajlarında da mütereddir olduğu görülüyordu.
candemir: topa ve rakibine sert girmesine rağmen müdafaanın en güvenilen elemanı, takımın en iyisi olarak gözüktü. çabuk adam oluşu karşısındaki ahmet'e faydalı olmak imkânını vermedi.
saim: sağ ayağı daha kuvvetli olan bu futbolcunun solbeke konulması hatalı olmuştur. topu iyi takip eden arif karşısında ekseriya bu sebeple güç durumlara düştü.
mustafa: maçın başlarında tutunamadı. fakar dakikalar ilerledikçe kendisine geldi. birol gibi seyyal bir insaytın karşısında hem rakibi zararsız hale getirmek ve hem de forvete top taşınması imkansız oluyordu.
ergun : şenol karşısında bir hayli zorlandı. cüsseli ve yapılı olmasına rağmen sarjlı futbol oynayan santraforlar karşısında çabuk bozulan erdun dün şenola bilhassa havadan gelen toplarda mağlûp oldu.
nuri: ergun'a yardımcı olmak isterken çok zaman yerini kaybetti.
isfendiyar: cevval, hareketli sağaçık olmak meziyetinden çok uzaktı. sağaçıkta adeta makhsur kalmıştı. bütün topların metinde toplanışına biraz da bu sebep oldu.
suat: takımın en çalışkan elamanı idi. 90 dakika ileri geri koştu, didindi. bu hali taraftarlarının da gözünden kaçmamıl olacak ki maçın sonlarına doğru hep bir ağızdan galatasaray tribününden «suat, suat çok yaşa» sesleri yükseliyordu.
ahmet: eski takımına karşı arzulu oynayışı moral bozucu bir tezahürat ile karşılaşmasına sebep oldu.
metin: varlığı ile yokluğu birdi. penaltıyı ayağını toprağa vurarak kaçırışı için bir talihsizlik demek icabedecektir. ama toplara girmeyişi isteksiz hali için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir.
ismail: eğer eski günlerin ismaili olsaydı, öyle tahmin edilir ki hiç kimse onun solaçık mevkiine konuşundan bu derece şikâyet etmeyecekti. tek kelime ile maç kabiliyetini kaybetmiş.