siyah-beyazlılar dün galatasarayı arif'in golüyle mağlûp ederek millî lig'deki en mühim bir barajı daha aştılar
g. sarayın büyük kozu metin 1 penaltı kaçırdı
necmi tanyolaç
sadece büyük maç mıydı bu?...
elbette hayır...
büyüklerin maçı demek lâzımdı buna...
beşiktaş şampiyonluk istiyordu... galatasaray da prestij...
fenerbahçe ise ilk defa bir saha mücadelesinde futbolcusundan, taraftarına kadar ezeli rakibinden, sarı -kırmızılı renklerden yana oluyordu. gerçi, görünüşte fenerbahçe taraftarları kapalı tribünün ortasında hareketsiz ve donuk oturuyorlardı. ama, bu hareketsizlik, bu donukluk bile gönüllerde yatan arslanın tâ kendisiydi...
ve beşiktaş taa geçen ağustos ayındanberi kendisine liderdiği temin eden puanların «değirmenden» gelmediğini final turunun hemen başında isbat etti. maç kazanılmıştı çünkü. bu bir milli lig devresi içinde galatasarayın beşiktaşa aynı neticeyle ikinci mağlûbiyetiydi. bu, artık meşru sayılması icabeden bir temenni ile ezeli rakibinden puan isteyen bir fenerbahçenin da ümidini kaybedişiydi. ve bu, en kötümser bir beşiktaş taraftarının dahi cesaretle «artık şampiyon oluyoruz» diyebileceği bir büyük neticeydi...
maçın hikâyesi
beşiktaşlı futbolcular maçın sonunda sahanın ortasında toplanıp birbirlerini kucaklamış ve halkı selamlamışlardı. manzara siyah - beyazlı takımın bundan evvelki galibiyetlerine nazaran değişikti. bir hasretin ifâdesiydi bu. sonra kapalı tribünün kenarına doğru koşmuş ve vefakâr taraftarlarının ellerindeki meşalelerin ışığına terli yüzlerini çevirmişlerdi. bağırıyorlardı. sağol, sağol, sağol... bu, bir mücadelenin sonuydu. ve kapalı tribünün önüne hiç yorulmamış insanların diriliğiyle koşuncaya kadar çok şey olmuştu terkettikleri sahada.. hikâyeyi sarı - kırmızı renkli geniş çubuklu formalarıyla galatasaraylılar açmıştı. başta kaptanları turgay olmak üzere hızla sahanın ortasına koymuş ve büyük tezahüratla karşılanmışlardı. galatasaraylı taraftarın beşiktaş maçında galatasaraydan beklediği şüphesiz sadece galibiyetti... sonra beşiktaşlılar siyah - beyaz formalarıyla çıkış tünelinin başında korunmuş.. ve bir kasırganın koptuğu sanılmıştı...
nihayet hakemler sahada yerlerini aldılar. saat 15.14'u gösteriyordu. kur'ayı nazmi kazandı ve gazhane tarafındaki kaleyi aldı. galatasaray ise rüzgar altındaki karşı kaleye yerleşmişti. kaptanlar öpüştüler. sanki bir dostluk maçı başlıyordu...
dk. 2 - galatasaray iniverdi karşı sahaya. münür topu kornerle kesti. isfendiyarın kornerine solaçık oynayan solbek ismailin sert volesi, top, beşiktaş kalesini yalarken, sarı - kırmızılı taraftarlar takımlarının okunuşundaki hoşnutsuzluğu tekzip eden bir heycanla ayağa fırladılar.
karşılıklı akınlarla vakit ilerliyordu.
dk. 7 - arifin sağdan ortası galatasaray ceza sahası içerisine düşerken ahmet voleye hazırlandı. olmadı, uzattı topu... birol geç kaldı... nazmi de öyle. bir gol böyle gitti. > halbuki pozisyon o kadar müsatti ki.
iki tarafın da uzun paslı bir oyun üzerinde kararlı olduğu görülüyordu.
dk. 11 - beşiktaş bir tehlike atlattı. sabahattin ve tuncay'ın hatâsı sebep oldu buna. necmi çıktı, aldı topu
dk. 13 - bulgar hakem takov birbiriyle didinen tuncayla, ahmetten ikincisine ilk ihtarı verdi.
dk. 24 - beşiktaşa mühim bir fırsat daha geldi. nazmi ortaladı. ahmet topu okkaladı, tarttı adeta ve vurdu. top baraja çarparken, beşiktaş seyircsinin gür temposu: «ahhhh»
beşiktaşta hissedilir bir üstünlük var galatasaray, galatasaray1 tanımayanlar için «açık farklı bir mağlûbiyete müdafaa tedbirleri almiş» bir takıma benziyor. ileride, haddizatında ileri hattın geri kademesinde dolaşan bir metin, hemen her yükselen topu kafayla isfendiyara aktaran bir suat ve münürle harbeden bir isfendiyar var. ismail mi? bu futbolcunun solaçıkta oynatılış sebebinin izahı güç doğrusu. müdafaanın bu kıvrak adamı maçın başında attığı şütün üstüne yatmış gibi ileride küskün, dalgın bekliyor. fakat akla başka bir suat geliyor? galatasaray defansa gücünü vıgmış haliyle kontratak dememeye kalkarsa? beşiktaş ısrarlı yüklenişinin cezasını çeker mi, çekmez mi?
dk. 26 - işte metin bir âni pasa daldı. arkasından da 4 kişi bahattin, tuncay, sabahattin ve kaya. kaybetti topu tabii.
dk. 27 - suatın kafa ile aşırdığı topa metin vuramadı. sabahattin ıskalamış. necmi ikinci bir tehlikeye refleksiyle mâni olmuştu.
metin penaltı kaçırıyor
kim derdi ki baskı altında oynayan galatasaray tam 32 nci dakikada bir penaltı kazanacak?
ve kim derdi ki maçın kaderini değiştirebilecek olan bu penaltıyı türkiyenin en iyi bir penaltı atıcısı değil, fakat topa en iyi vuran adamı metin kaçıracak?
evet, dak. dak. 32 - suat topla beşiktaş ceza sahasına girerken münür'ün müdahalesiyle karşılaştı. tam çizgi üzerindeydi, sert hareketin tesiri ile içeriye düştü. hakem suat'ın düştüğü yere bakti ve sonra eliyle penaltı noktasını gösterdi. karar ağırdı doğrusu. bir iki ufak itiraz oldu. o kadar. metin geldi topun başına. beşiktaş taraftarları biran sonra fileleri kaldıracak olan bombardımanın gürültüsünü duyar gibiydi...
ve metin topa vurdu o kadar. buna en hafif şekliyle dahi vuruş demek zordu. metin gol kralı olduğu topraklarda hayatının en kötü vuruşunu yapıyor ve kaleci necmi penaltı noktasından gelen topu rahatça bloke ediyordu...
şimdi nüktedan beşiktaş seyircicisini dinleyelim « metin. metin çok yaşa.»
bir maçın, bir milli ligin her şeyini değiştirebilirdi bu penaltı. ve beşiktaş penaltıdan kurtulan her takım gibi saldırıverdi rakibine. galatasarayın geri hatlarındaki canlılık. beşiktaş üstünlüğünü perdelerken devre golsüz bitiyordu...
ikinci devre ve gol
maçın ikinci yarısı metin'in futbol hayatında çok talihsiz bir 45 dakika olarak ifade edilebilir. tribünler pek kötü bir gününde olan genç futbolcuya gözünü dikmişti bir kere. hele o galatasaray taraftarlarından yediği sertt darbe. metin'i kendi kulübünün taraftarları protesto ediyor ve o her protestoda oyundan biraz daha uzaklaşıyor. kaçıyor, penaltıda toprağa vurduğu ayağının galatasaraya kazandırdığı golleri neredeyse haram edecek hale geliyordu. oyunun sonuna kadar kaçırdığı penaltının üzüntüsü ile silindi, silindi ve değil şut atmak, değil pas vermek, hareket ve teşebbüs kabiliyetini elinden kaçırdı. beşiktaşlılar. galatasaraylı futbolcularla. galatasaraylı taraftarlar arasında cereyan eden bu sessiz harpten habersiz, aradıklarını bulmak mecburiyetindeydiler. şimdi daha iyi oynamaya ve maça asılmaya başlamışlardı.
bir 20 dakika daha böyle geçti. galatasaray müdafaa gayreti ile ayakta durmaya çalışıyordu. bir de ileride hırsla eski takımına gol atmaya çalışan ahmet berman'ın yaptığı izzeti nefis mücadelesiyle...
büyük maçların golcüsü
beşiktaşlı taraftarlar sahadaki siyah-beyazlı «onbir» in bastırışından keyiflenmişti. şarkılar söyleniyor, «şenol, birol, goool» sloganının bu defa bestesi kulakları dolduruyordu. ve bu tempo arasında ismi duyulmayan sarışın genç, şenol'ların, birolların, büyük gollerin arkadaşı arif bu büyük maçın son sözünü söyledi. doğrusu aranılırsa yaptığı, bundan evvelkilerden pek farklı değildi. tşte yine takımı büyük bir maç oynuyor ve tam 70 inci dakikanın dolduğu sırada meşin yuvarlağı mayk hammer takipciliği ile galatasaray ağlarına takıyordu. milliyet arife boş uere «mayk hammer» dememişti. küçük ahmedin ustaca çizgi kenarından sürükleyip soldan sağa aktardığı topu. şenol de mükemmel bir hareketle sağdan ortalamış ve işte arif ortada dâvayı halletmişti. galatasarayın dünkü en iyi adamı candemirin ahmet tarafından geçilişinin gole kadar gitmesi, cendemir hesabına büyük talihsizlikti. arif ise talihini kendi yaratmış, mayk hammer'liğinin mükafatını görmüştü.
«1-0» galibiyet demekti. «1-0» belki de şampiyonluk demekti, «1-0» her şey demekti beşiktaş için siyah-beyazlı lider şampiyonluk koşusunda finişe kalkmıştı artık. ve dün döndüğü viraj da, onu varış ipine çok yaklaştırmıştı.