dünkü yazıma "isveçi yenebiliriz. nasıl yenebiliriz billyor musunuz? birkaç hususa riayct ve bir kaç şartı bir arada bulundurmakla" diye başlamış ve futbolcularımıza basit bazı tavsiyelerde bulunmuştum. çocuklar, bu tavsiyelerin mühim bir kısmını yerine getirerek maçı kazandılar ve stockholm'ün öcünü çıkardılar...
otuz, küsur bin meraklının seyrettiği maçıı görenlerin de müşahede ettikleri gibi - doğrusu - sudan kazanmadık...
maç, umumiyet itibariyle güzel oldu. isveçli'er, benim stockholm'da kendilerini seyrettiğim kadar üstün bir oyun çıkaramadılar. böyle olacağını; saha ve seyirci avantajının bizde; buna ilâveten, misafirlerimizin ehemmiyetli bir italya maçından döndükten sonra yorgun bulunacaklarını, geçen günkü yazımda tebarüz ettirmiştim.
nitekim öyle oldu. buna mukabil bizimkiler nefeslerini 45 dakikadan fazla kullanabildiler...
oyunun son çeyreğindeki isveç hâkimiyetinin sebebi; rakiplerimizin fevkalâde oyunundan ziyade, süratli tempoya uzun müddet devam edemememiz oldu. maamafih peşin olarak açıklamak zorundayım ki; dün en kötü durum arzeden oyuncularımız dahi vazifelerini başarmak için çalıştılar...
takımımızın ve sahanın en fevka'âde iki futbolcusu turgay'la ali ihsandı... onları naci, m. ali ve birinci devrenin bir kısmında da eşref takip etti.
daima soldan oynamakta ısrar edişimiz, esasen biraz sakat olan faruk'u yorduğu gibi. erolun bulunduğu sağcenahı da zaman zaman akamete uğrattı... bazı kimseler tarafından sahada tutunamamış gibi görünen müjdat; bi'âkis ilk devrede cina gibi isveç sağ açığının peşini bırakmamak ve küçük atışman'lar yaparak; muhafaza edemiyeceği topları yavaşça taca çıkarmak suretiyle rakibinin hem hızını kesti, hem de soğukkanlı isveçlinin asabmı bozdu ve takıma faydalı oldu.
recep sakatlanıp çıkıncaya kadar sahanın iyi oyuncularındandı.
muhtar birinci devrede kaçırdığı iki mühim golü, ikinci devrede ve ümit edilmedik bir zamanda tamir edip, attığı gol ile galibiyetimizi temin etti.
hüseyin enerjisi nisbetinde çalıştı.
isveçlilere gelince; başta 44 defa beynelmilel sol bekleri ve kaptan eric nilsson olmak üzere bilhassa santrfor ve sagaçıkları nazarı dikkati celbettiler.
meşhur kalecilerine fazla bir iş düşmediği için klasını göremedik...
maçın enteresan tarafı, isveçlileri; muhtar kadar, şöhretli sol bekleri mağlûp etti.
eğer nilsson, topu o pozisyonda kalecisine geçilmek üzere yaptığı kafa vuruşunu aksi bir istikamete göndermiye teşebbüs etse idi, ters gelen top aldığı falso ile yükselmez ve muhtar da kovaladığı topun peşine düşüp bek ile kaleci arasına giremez ve ona güzel bir kafa yerleştiremezdi.
bizim takım; zaman zaman ahenkli bir futbol gösterebildi. şayet isveçliler birinci ve ikinci devre sonlarında hâkimiyeti ele aldıkları zaman, yakaladıkları fırsatları iyi istimal edebilselerdi muhakkak ki netice değişirdi.
yalnız bizimkiler de birinci devrenin ilk çeyreğindeki gollük üç pozisyondan faydalanabilselerdi, yine netice değişirdi..
sportmence oynadık ve tek farklı da olsa galibiyeti elde ettik. kâfi değil mi?