ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
antrenmanlarda sanki bir tür angarya yerine getiriliyordu. esprisiz, düşüncesizce ve yaratıcı esinlerden yoksun; yapılan şeyi sevmeden, zevk almadan ve isteksizce...
bizim istediğimiz tür antrenmanlar için kesinlikle uygun olmayan oyuncular da vardı ortada. kaybetmeye mahkûm tipler, bedavacılar, aylaklar ve gerçek anlamda "emekliler"...
işe başlarken bana 32 futbolcu göstermişlerdi. kim bir antrenman sahasında bu kadar fazla oyuncuyla ilgilenebilir, hespine tek tek yönelebilir, gerekli direktifleri verip en kısa zamanda güçlü bir takım ortaya çıkarabilir ki?
transferin ya da oyuncuları başka takımlara kiralamanın sözü bile edilmiyordu. başka bir kulübe geçme ya da kulüpte kalma kararı her sporcunun kendisine bırakılmıştı. her futbolcunun ahlâk anlayışı ve düzeyinin ön plana çıktığı bir jestti bu...
bazı futbolcuları ise kulübün 3. lig takımında oynamaya ikna etmek mümkün oluyordu.
orta yolu bulmak, daha iyi maaş ödemek, ama transfer ücretlerini düşük tutmakla mümkündü. söz konusu olan, futbolculara başka kulüplerde oyun deneyimi edinme imkânı sunmak ve bir yıl sonra tekrar galatasaray'a dönebilmek üzere yüksek performans göstermeye özendirmekti. bu, herkesi memnun edebilecek bir çözümdü. böylece geriye kalan ve takımın asıl kadrosuna dahil olan 16-18 oyuncuya bir parça sorumluluk ve gurur aşılamayı başardık. ayrıca takıma dahil olabilmek ve en iyiler arasında sayılabilmek daha fazla fedakârlık ve mücadele gerektiriyordu.