verkac.org dan selim arda üçerin yazısından alıntıdır;
isfendiyar, 2 numaranın arkasındayım, tam önüne geçiyorum topu arkaya ortalıyorsun’ diye sitem etti metin. isfendiyar rüzgârın azizliğinden dem vuracak, sayısız defa gol attırdığı arkadaşına karşı kendini savuracaktı ki lefter söze karıştı: “metin, isfendiyar’a laf etme, doğru yerde durursan sana bile çarptırıp attırır golünü”… soyunma odasında herkes güldü bu cevaba. ne de olsa günlerdir süren stres ilk yarıdaki iki golle yerini rahatlamaya bırakmıştı.
yoğun yağış sonucu oluşan istanbul’daki 70 santimetrelik kar kalınlığı nedeniyle ertelenen maç, 1950’lerde ingiltere ve almanya gibi dünya devlerine bile leblebi gibi gol atan macarlar’ın baskısı ile başlasa bile, 6. dakikada lefter’in golü ile türkiye sürpriz biçimde öne geçmişti. isfendiyar sağ kanattan neden kendisine rüzgârın oğlu dendiğini macarlar’a futbol diliyle açıklamak istercesine hareketlenmiş, daha sonra en iyi yaptığı işi yapmıştı; golcüyle topu buluşturmak. lefter, kadri, metin daha top isfendiyar’ın ayağına değdiği anda pozisyon almışlardı bile… günlerdir, gelmeleri, açıklamaları, izmir ve ankara’da yaptıkları hazırlık maçları ile ilgi odağı olan macar futbolcuların şaşkınlıkları, kapasitesi portatif tribünlerle artırılan mithatpaşa stadyumu’nun her yerinden rahatlıkla fark ediliyordu.
türkiye’nin ikinci golü yine lefter’den bu kez penaltı ile geldi. ikinci yarıya avantajlı çıkacak türk ulusal takımı soyunma odasında son taktikleri alırken, isfendiyar metin’e bir şeyler fısıldıyordu: ‘sağda lantos’u geçtiğim an topu bekle…’
öyle de yaptı metin, hem de ikinci yarının daha kırkıncı saniyesinde ve ulusal takımın üçüncü golünü attı.