neredeyse her şeyiyle ilk maçın aynısı yaşandı. ilk yarıda bu sezon avrupa liginde hiç yenilmeyen ve az gol yiyen brugge oldukça sağlam defans yaptı ve iki takım da gol atamadı.
ikinci yarının başında beşiktaş sürpriz ama güzel bir uzaktan şut ile öne geçince, ural ve bahtiyara dönüp, "5 dakika içinde ikinci golü atamazsa brugge rahat alır" dedim. çünkü beşiktaş ilk maçta olduğu gibi ikinci yarının başında öne geçmişti ve farkı arttıramazsa ne yapacağını bilmeyen, kırılgan bir takıma dönüşüyordu. öyle de oldu.
bjk 1-0 öndeyken, tolga'nın yaptığı degajda beşiktaş savunmasının orta sahada olması ve kontra yemeleri evlere şenlikti. bir de buna kalecinin rakip oyuncunun açısını daraltmaması eklenince skor eşitlendi.
sonrasında beşiktaş oyundan düştükçe düştü ama brugge tam tersi bir şekilde yüklendikçe yükseldi. maç boyunca brugge tek bir hata yaptı onda da, kontraya 5 adamla çıktılar ve beşiktaş'ı tek adamla yakaladılar. ama yaptıkları pasla hatası sonucu bir anda beşiktaş'a 4e3 yakalandılar.
kısacası her iki maçta da skordan bağımsız olarak disiplinli ve bir sisteme bağlı olarak oynayan takım kazandı. normalde brugge kağıt üstünde beşiktaşdan çok daha tecrübesiz bir takım olmasına rağmen (ki son 16 turunun en düşük bütçeli takımı) sistemli ve disiplinli oyunlarıyla tur atladılar. bakalım bir sonraki turda neler yapacaklar...
bir dip not olarak: dün beşiktaş'a 2 gol atan boli bolingoli-mbombo'nun piyasa değeri 500 bin euro. galatsrayfenerbeşktaş bu parayı ancak yabancı oyuncu menajerlerine veriyorlar.