şenol'un penaltı kaçırdığı maçta sarı-lâcivertliler elendi
fenerbahçe mağlûp, seyirci galip
halk maçı 1-0 kazanan dws'lileri alkışladı. hâkim sarı-lâcivert'li takım netice alamadı
kahraman bapçum
hey gidi koca fenerbahçe!.. bir futbol maçına başlarken taraftarlarına istiklâl marşı söyletecek kadar gönüller doldurmuş fenerbahçe... 40 bin kişi ile, gecenin karanlığı içinde semaları inleten fenerbahçe...
ve zavallı küçük fenerbahçe: doksan dakika forvetine bir tek düzgün pas veremeyen, doksan dakika rakip kaleye bir tek «büyük» şüt atamayan, tek tek yapılan mücadelede daima kaybeden... küçük fenerbahçe.
fenerbahçe dün gece ruh olarak, mânevî bir bütün olarak nasıl büyük olduğunu bir daha isbat etti. ama futbol olarak!?
ruh!..
oyunun ilk onbeş dakikasında -şüphesiz biraz da maç başındaki kulakları sağır edecek gürültü ve insanı olduğu yerde dondurup bırakacak istiklâl marşı ile bozulmuş olan- rakibi allak bullak etmişlerdi. daha ilk dakikada ofsayt pozisyonuna rağmen bütün forvet kaleye yüklenivermiş, kale önünde ziya'ya yapılan faul cezalandırılmayınca fırsat kaçmıştı. bu ilk dakika bitmeden bir de ogün'ün şimşek gibi dalışı vardı ki... sonra 12 nci dakikada kornerden gelen topa şenol'un vurduğu kafa, kalecinin boşa çıkıp topu kaçırışı, sag belcin kale içinden çıkarışı... atılan kor nenle yine ortalığın karışması, yine sağ bek...
futbol...
ama dakikalar ilerledikçe, herşeyin bir heyecan kasırgası olduğu yavaş yavaş anlaşılmağa başladı. gerilerden her açılan top bizim meşhur «ha-babam» futbolunun alâmeti farikasını taşıyor. heri hatlara bir tek iyi pas gitmiyordu. son zamanların en iyi futbolcusu ali ihsanla. ihtimal bir fazla kesici bulunsun diye takıma konmuş yıldırım bu işin kahramanlan idi. üstelik havadan gelen her topu da büyük futbolcu schrivers ve iki şeytan bek rahatça kesiyorlardı. ilk onbeş dakikanın şaşkınlığım yenmişlerdi.
nasıl ki, geceyi fethetmiş olan seyirci de hızını kesmeğe mecbur olmuştu. evet, yine fenerbahçe bastırıyor, yine top rakip kale sahasında dolaşıyordu. ama oyun hollandalıların istediği şekilde oynanıyor ve zaman onlara çalışıyordu.
dws'nin ilk şütünü geurtsen 17 inci dakikada attı: avuta... sonra fenerbahçe heybetini kaybetmiş olarak fakat yılmadan didinmeğe devam etti. devrenin bitmesine bir kaç dakika kala ziya önüne düşürülmüş bir topu telâşlı hareketlerle kovaladı, yakaladı, fakat düşürdüler. hakem penaltıyı vermedi.
ikinci kırkbeş dakikada tempo gittikçe fenerbahçe aleyhine yavaşlıyor, ümit -uzak dağların arkasındaki ümit- artık tamamen kayboluyordu. ama şenol penaltıyı atabilse pekâlâ birçok şey değişebilirdi.
ileri aşırılmış bir topu düzeltmeğe çalışırken şenol’u ceza sahası içinde biçiverdiler. penaltıyı şenol kalecinin sağına yerden yarım metre yükseklikte savurdu. jonbloed fırladı ve karşıladı. son şansı da böylece şenol harcıyordu. artık maçın bitmesine beş dakika kala temming'in uzak mesafeden lenz'in verdiği pasla attığı müthiş gol hiç bir şeyi değiştirmeyecekti.