bağırmak istiyordum... bu faciayı durduracak hollanda polisi nerede diye?..
haykırmak istiyordum: sportmenlik, ev sahipliği, galibiyet sevinci bu mu diye? sahanın ortasında müdafasız kalmış, sığınacak bir emniyet kuvveti arayan 11 fenerbahçeliye, uzanacak bir insaflı el çıkmayacak mı diye?
bu hayasızlık seli, bu edepsizlik akını biteceğe benzemiyor ve tribünlerden atlayan binlerle, onbinlerle hollanda'lının sahanın ortasında yarattığı kargaşalık çemberine sıkışıp, kalan 11 fenerbahçeli futbolcu için diyebildiğim şu idi kısaca: allah onları korusun..
ne olmuştu bunlara, ne yapmıştı fenerbahçeliler onların futbolcularına.. hiç. hiç. hiç. bir favl, o kadar. hakemin favl kararını bile beklemeden sahaya bir hücumdur başlamış ve 11 fenerbahçe'li futbolcuyu bu iğrenç toplanıştan kurtaracak tek bir polis, tek bir idareci, tek bir hollandalı çıkmamıştı. vuruyorlar, dövüyorlar, kovalıyorlar ve «türklerden, kendilerine göre intikam alıyorlardı..
bu maçın yıldız tablosunda hollandalı futbolculara fenerbahçe karşısında kazandıkları galibiyeti değerlendiren yıldızlar göreceksiniz. hepsinin hakkını teslim etmeye çalıştım. iyi futbolcular, klâs adamlar, hattâ hattâ yıldızlar vardı aralarında. ama futbolculuklarının bittiği yerde, edepsizlikleri başlıyordu ki.. eğer, bu edepsizliklerine yıldız verebilseydik, futbolcusu ve seyircisiyle koca olimpiyat stadını dolduran hollandalılara kâinatın yıldızları yetmezdi.. yazıklar olsun.. lânet olsun böyle galibiyete.. yazıklar olsun, böyle seyirciye. evine gelen misafirlerine tecavüz et. yumrukla, tokatla, tekme ile, silleyle.. şimdi, yine bütün dünyaya haykırmanın zamanıdır. bu maç tekrarlanmalıdır, diye. bu maç, tarafsız bir sahada yapılmalıydı, diye.. ama, sonunda onlar avrupalı (!), bzler barbar sayılacağımız için, uefa'nın bunakları bize kaşlarını çatıp, «hadi hadi uzatmayın, her zamanki gibi siz türk'ler haksızsınız» diyeceklerdir!