2000’li yılların desibel rekoru kıran tezahüratı ‘kartal gol gol gol‘ü neyse, 1960 şampiyonluğundaki ‘şenol-birol-gol‘ nidaları da aynıdır.
inönü yıkıldı yıkılacak – her sitede her sayfada çeşit çeşit anılar tazeleniyor. stadımız her ne kadar eskiyse de, biz beşiktaşlılar için yeri ayrı. yılların inönüsü – mithatpaşası – dolmabahçesi veya şeref stadı, her ne derseniz deyin, birçok güzel anıyı içinde barındırıyor.
bu vesileyle buyrun 1960 yılında, babam ihsan avcı’nın ilk inönü randevusuna…
“…genç delikanlıydım – 18 yaşında. amcam ve babaannemler beni okuyayım diye istanbula halamın yanına vermişlerdi. halamın evi hipodromun arkasında, denize bakan tarafta yer alıyordu. sirkeci – halkalı banliyö hattı da gıcır gıcır seslerle her geçişinde ahşap evde sanki içimizden geçerdi.
kadromuzu hala ezbere bilirim: necmi — bahattin – münür – tuncay – sabahattin – kaya – arif – nazmi – şenol – birol – ahmet.
macar ekolünden gelen teknik direktör kutik kalede necmi, defansta bahattin, münir, tuncay, orta sahada sabahattin, kaya, ahmet, forvette ise şenol birol, birol peker, arif ve nazmi şeklinde dizerdi takımı.
halamdan izin alıp koyuldum yola bindim trene. kazlıçeşme – yedikule – yenikapı ve cankurtaran derken indim sirkeciye. oradan da karaköy üzerinden kabataşa herhalde otobüsle devam etmiştim tam hatırlamıyorum. tek hatırladığım stada gidişte deniz tarafı yeni yeni dolduruluyordu.
geldim stada, her yer ana baba günü. stad ağaçların arasında adeta inci gibi duruyordu. şimdiki gibi oteller kafesler falan yoktu hiç. hem o zamanlar öyle oturma koltukları şunlar bunlar yok. yeni açık tarafı inşa bile edilmemişti henüz. o tarafta duvarın üstünde koca koca reklam tabelaların ardında gazhane gözükürdü. o yüzden de o tarafa gazhane denirdi. gazetecilerin çoğu da o kalenin önüne yoğunlaşırdı.
metin oktay’ın penaltı atışını necmi kurtarıyor şimdiki eski açık tarafından girdim stada. bir insan kalabalığı içerde ama, bir daha fazlası da dışarda. güzel ve temiz giyimli insanlar olurdu hep – şimdiye göre sanırsın ki, maç değil tiyatro izleniyor.
hakemler o yıllarda genellikle yabancı oluyordu. bu sefer de bulgar bir orta hakem vardı sahada, maçı yönetecek. beşiktaş maça iyi başlamamıştı. bir durgunluktu gidiyordu. sanki yenilmekten korkuluyordu. bir sene evvel bizden galatasaraya geçen büyük ahmet çok hırslıydı. maçın ilk yarısının ortalarında hakemin acı acı düdüğü çaldı. münür ceza sahası içinde suatı düşürmüştü. karar ağır gibiydi – üstelik topa vuracak olan metin oktay’dı. penaltı kaçırdığı bilinmezdi. tribünler geriye düştük nasılsa diye sus pus olmuştu.
o sırada, hiç unutmam, kafasında şapkayla oynayan turgay arkalardan koşa koşa gelip, metin‘in kulağına eğildi ve birşeyler fısıldadı. galatasaray şampiyonlukta iddiasız gidiyor, bir ara, kesin atma dedi sanmıştım ama, mümkün değil aslında kendimi kandırıyorum. bu arada metin de ayak ucuyla gayet laubali bir vuruş yapınca top genç necmi’nin ellerinde kaldı.
ilk yarısı öyle biten maçın ikinci yarısında beşiktaş ölü toprağı üstünden atmıştı. tribünler ‘şenol – birol – gol‘ diye bağırıyordu. şenol ve birol’un yanısıra arif ve kaya çok iyi maç çıkarıyorlardı. ikinci yarının ortalarında ortalarda pek gözükmeyen arif’in ayağına geldi top. şenol’un ortasında ceza sahası içinde galatasaraylı ergun’dan sıyrılan arif sol ayağıyla turgayı avlıyordu.
ondan sonra beşiktaş yine çok bastırdı ama başka da gol olmayınca maç 1-0 beşiktaşın üstünlüğü ile bitti. maçtan sonra ise kısık ses, yorgun ayaklar ve o insan seli arasında eve nasıl gittim hatırlamıyorum bile.
1959-1960 milli küme şampiyonu beşiktaş beşiktaş o sezonu 2 mağlubiyet, 7 beraberlik ve 29 galibiyetle tamamladı. bir izmir maçı bir de sezonun son maçında fenerbahçeye yenildik ama, zaten şampiyonluk o maçtan önce garantilenmişti.“
besteleyenin aklına sağlık deyip – veda tezahüratımızla birlikte, güle güle inönü…
ne zaferler kahırlar, yaşadık biz burada, yağmur çamur demeden, dolmabahçe yolunda, ayrılık vakti geldi, sen üzülme kartal‘ım, gurur onur asalet, şeref bey stadın’da…
bu asla veda değil, biz yine geleceğiz, halaylarla, türkülerle, yer gök inleteceğiz, kalbim kurusun benim, unutursam ben seni, seviyorum beşiktaş‘ım, evvel ezelden beri.