2004-05 sezonu uefa kupası 2. ön eleme turu: hnk rijeka mehmet ali çetinkaya 06/05/2013 mehmetalicetinkaya.com
(...)
ikinci maç
ilk maçın ardından 19 mayıs’ta beşiktaş ve büyükşehir belediye ankaraspor ile karşı karşıya gelmiş ve her iki maçta da sahadan 1-1′lik sonuçla ayrılmıştık. ama oynadığımız futbol hala tat vermiyordu. çünkü kopuk kopuk ve ne yaptığı/ne yapacağı belli olmayan bir oyun kimliğine sahiptik.
26 ağustos 2004′de oynanacak olan rövanş maçında istanbul’daydım. hakan gözkan’ın evinde maçın saatini bekliyorduk. tamam, toplam skora göre 1-0 önde idik ama takım hiç de iyi değildi. bu yüzden temkinliydim.
ilk görüntüler televizyona yansıdığında maraton tribününün kayalıkların önüne inşa edildiğini görüp şaşırmıştım.
maçtan birkaç gün önce ise takımda bir tatsızlık yaşanmıştı. en önemli gol silahlarımızdan olan mustafa özkan’ın mircea lucescu’nun shakhtar donetsk’ine transfer olması durumunda avrupa kupaları’nda oynayamayacağı için maça çıkmak istememesi gerilimi arttırmıştı. sonunda mustafa, erdoğan arıca ile tartışmış ve maç kadrosundan çıkartılmıştı.
maç başladığında hem tribünlerin oldukça ateşli olduğu hem de futbolcuların çok azimli ve istekli olduklarını görüyordum. iyi bir baskı kurmuşlardı ve daha maçın 13. dakikasında sol kanadımızdan gelen rijekalıların yaptığı ortaya tomislav erceg dokunuyor ve toplam skoru eşitliyordu. maç ilerledikçe bir iki pozisyon dışında neredeyse hiçbir şey yapamadığımıza şahit oluyordum. ilk yarı 1-0 sona erdi.
ikinci yarının başında erceg skoru 2-0′a getiren golü atıyor ve tüm gardımızı düşürüyordu. bunla da kalmayıp 2 dakika sonra penaltı kazandıklarında küfürler yağdırıyordum. hat-trick yapmak için topun başına gelen erceg, ömer’e topu teslim edince maçın başından beri ilk kez sevindiğimi hatırlıyorum.
sonrasında “tur elden gidiyor” diye bir şeyler yapmaya çalışıyor ama açıkçası hiçbir şey yapmayı başaramıyorduk. rijeka seyircisi ise çılgına dönmüş bir şekilde takımlarını desteklemeye devam ediyorlardı. e, haklıydılar da. hem güzel oynamışlar hem de golleri atmışlardı.
maçın uzatma dakikalarında hem sıcaktan, hem nemden, hem de rezil futboldan dolayı tekli koltuğun bir köşesinde, eriyerek şekil değiştirmiş bir vaziyette otururken, soldan kullandığımız uzun taç atışının önce aşırtılması, ardından kalecinin üstüne giden bir kafa vuruşundan seken topun uğur boral tarafından bomboş filelere gönderilmesi üzerine şaşkınlıkla toparlanıyordum! ardından maç da 2-1 bitmiş ve tur atlamıştık.
ama o kadar kötü oynamıştık ki, doğrusu gole ve akabinde gelen tura şaşırmamak elde değildi. “tamam bugün şanslıydık. tur atladık da 1. tur’da sağlam bir takım gelirse bu futbolla ne yapacağız” diye düşünmeye başlamıştım.