ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
yıl, 1961... mithatpaşa stadında bir beşiktaş-galatasaray maçında spikerim. ancak seyirci, her zamankinden daha da erken saatte tribünleri doldurmuş. çünkü büyük derbiden önce, genç milli takımımızın bulgaristan'la maçı var. ay-yıldızlı takımımızda yetenekli gençlerin olması, futbolseverimizin maça ilgisini artırmış. oyun başlıyor, gerçekten mükemmel futbol gösteriyor bizim delikanlılar... bir gol... bir daha... 2-0 kazanıyoruz maçı. ama bir de önemli kaybımız var. genç milli takım'da görevli teknik adamlarımızdan birinin maçtan sonra, "keşke iki golü atan değil de, yiyen olsaydık. maçı kaybetseydik de... ziya'yı kaybetmeseydik. çok büyük bir yıldız olacaktı. inşallah sakatlığı geçer" dediğini bugün gibi anımsıyorum. o zamanın güçlü ankara takımı ptt'de oynayan zıya şengül adlı 16 yaşındaki futbolcumuz, ilk uluslararası deneyim için maçın sonuna doğru takıma konmuştu. bitime sadece 13 dakika kala... ne var ki, o 13 dakikayı da bitiremeyecek, oyuna girdikten tam altı dakika sonra maruz kaldığı çok sert faul sonucunda sahayı sedye ile terk edecekti. daha sonra da ayağının feci şekilde kırıldığı anlaşılacaktı. bir yılı aşkın süre sahalardan uzak kalan ziya şengül, iyileşecek, kendini yeniden gösterecek, hatta üstün performansıyla ptt'den fenerbahçe'ye gelecekti. tabii bu transfer de, "acaba sakatlığı tamamen geçti mi?" sorularına aldırmayan ileri görüşlü yöneticilerin başarısı olarak futbol tarihimizdeki yerini alacaktı. ptt takımının iki genç yıldızı, ziya şengül ve şükrü birand'ın birlikte transferi, o günlerin büyük olayı önemini taşımıştı. san-lacivertli takımın da, milli takımımızın da gözbebeği oyuncuları olarak başarılı futbolunu sürdüren ziya ve şükrü de futbolla ilgilerini bir yandan gazetede, bir yandan da tv'de sürdürüyorlar. şengül yorumcu-eleştirmen, birand ise futbolu gibi "centilmen" bir programın sunucusu...