mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
neye üzülüyoruz?
saltama - önce şunu söyleyelim, bu sürprizlerle dolu, adına 'shock cup' denen ilginç bir organizasyondu. hiç beklenmeyen elenmeler, beklenmeyen tur atlamalar, turnuva boyunca her an yaşandı. türkiye ve güney kore'nin yan finale çıkması, en büyük sürprizler olarak nitelendirildi- ama 'shock cup'ın finali, şimdiye kadar hiç olmamış, elliyi aşkın yıldır beklenen bir rüya klasik' olacak. almanya ve brezilya kupa tarihinde ük kez finalde karşılaşacak.
maça dönelim; brezilya ikinci yarıya bizim hızlı orta saha paslaşmalarımızı engelleyen bir oyunla başladı, lopu kontrol eden oyuncularımıza sürekli kalabalık basıp, ilk yanda çok sık yaptığımız paslaşmalan engellediler. bu çabalan gole kadar sürekli top kaptırmamıza ve bunlardan çok (azla pozisyon bulmalanna yol açtı.
50'de ronaldo'nun romario vari akıllı şutuyla rüştü'yü avladığı pozisyonun başında da bu top kaptırmalardan biri ve üstüne fatih'in faulle de olsa durdurabileceği bir akın başlangıcı vardı. golden sonra üçlü savunmaya dönüp ilhan mansız ve hakan şükürle forveti ikiledik. brezilya ise sürekli kontrataklarla pozisyonlar bulmaya devam etti. hakan şükür ve ilhan mansız'la gole yaklaştığımız anlarda şanssızdık. ama dürüst olmak gerekirse, brezilya! kadar değil. 3-5-2'nin ve brezilya'nın sonlarda oyunu daha geride kabul etmesinin oyunumuzu olumlu yönde etkilediği açık. ama maalesef golü bulamadık.
ilk yarıda kupadaki klasik onbirimizle, dizilişimizle pozisyonlar vermiş ama yine de bir kupa yarı finalistine yakışır bir dirençte durmuştuk. 20'de alpay'ın kafasından golü bulabilir, 31'de hakan'ın ikinci yanda attığı muhteşem yarım voleden çok daha kolay vurabileceği bir pozisyonda maçı lehimize çevirebilirdik. ama yine dürüst olmak gerekirse, rüştü biraz standart oynasa onlar da fark yapabilirlerdi.
son 10 dakikada maç, orta sahasız bir oyuna dönüştü. saitama'daki bu 10 dakikalık büyük heyecandan finalist olarak çıkamadık belki... ama çok iddialı, çok ısrarlı, dirençli ve etkili bir takım olarak iz bıraktık. bence muhteşemdik. sadece son dakikada denilson'un peşine takılıp onu boğan dört kişilik pres ordusunun görüntüsünü hatırlayın. bu neyi, nasıl yaptığımızı çok iyi gösteriyor. belki brezilya kadar yaratıcı değildik, onların yarısı kadar şut çektik, dörtte biri kadar isabet sağlayabildik ama yan finali hak etmiş bir takım olduğumuzu gösterdik. ve şimdi neye üzüldüğümüzü salim kafayla düşünüp, sakinleşelim.
üzüldüğümüz şey, brezilya'ya dünya kupası yarı finalinde kaybetmek!