maçı anlatan ercan taner'in maçın bitiminin ardından "bağırıyorummm, haykırıyorummm hatta sevinçten çıldırıyorummmm." diye güzel bir cümle kurduğu maç.
maçtan bir gün önce leedsli taraftarlar türk bayrağına hakaret etmişler ve kavga sonucu 2 leeds taraftarı bıçaklanarak öldürülmüştü. maça da bu olay damgasını vurdu zaten. ortam acaip gerildi. maçın oynanacağı gün iş gezisi için ankara'dan istanbula gidiyorduk. otobüsde radyo açmışlardı da oradan dinlemiştik maçı. galatasaray maçı 2-0 alınca bir yandan şaşırmış ama bir yandan da o sezon uefa kupasındaki galatasaray'ın iyi sonuçlarına alışmıştık. istanbula indikten sonra taksime geçtiğimizde ortam bayram yeri gibiydi.
bu maç için atlanmaması gereken bir husus vardır. leeds'in yaş ortalaması 23 veya 24 dür. inanılmaz genç bir takımı vardır. günümüzde bu takımın büyük çoğunluğu yıldız niteliğindedir. örnek verecek olursak kewel, viduka, smith, ferdinand, woodgate, harte, bakke, paul robinson. gerçektende bu futbolcuları bir araya toplamak güçtür. takımın başında david o'leary bu genç takımla liginde ve avrupada büyük başarılar kazanmıştır. günümüz galatasaray takımını bir bakıma benzetebiliriz bu kadroya.
o gün sami yende idim. bir gün önceki olaylar yüzünden çok gergin bir hava vardı. ama galatasaray çok iyi başladı. hakan şükür'ün uçarak attığı kafa ve capone'nin golleri maçı ilk yarı bitirmişti. ikinci yarı hiç bişey oynanmadı. yeni transferimiz kewell karşı takımın forveti idi. o sıralarda çok formdaydı, çok iyiydi ama bizim maçta hiç bişey oynamamıştı. leeds de hiç bişey oynamamıştı. net galibiyet finali getirdi zaten.
o maçın tezahüratı ;
" hanginizin var böyle şanlı tarihi, kim oynadı yarı finali, okan hakanla, süper taraftarınla, cimbom kupa yakışır sana "
ilk basımı 2001 yılında olan murat toklucu'nun "taraftarın senle" kitabından;
iki leeds united taraftarının öldüğü taksim olayları da taraftar-kulüp ilişkilerinin tartışılmasına neden oldu. cumhuriyet gazetesi taksim olaylarının yankılarını şöyle aktarıyordu:
"galatasaray-leeds united arasında oynanan uefa kupası yarı final ilk maçı öncesi yaşanan sokak kavgasında iki ingiliz futbolseverin yaşamını yitirmesi olayının yankıları sürüyor. olay çıkaran futbol fanatiklerinin 'paralı amigo' oldukları doğrulandı. bu kişilerden bazılarının galatasaray'ın her deplasman maçına gittikleri ve yurtdışındaki mallorca, chelsea ve dortmund karşılaşmalarına, kulübün uçağı ile götürüldükleri belirlendi. bu gruba istanbul'daki her maç öncesi 'ücretsiz' olarak bilet sağlandığı belirtildi. polis yetkilileri, olayda ihmalleri bulunduğu yolundaki eleştirilere yanıt vererek "anlık gelişmelerde polisin yapabileceği bir şey yoktur" ifadesini kullandılar. mali durumları pek iyi olmayan futbol fanatiklerinin avrupa kupası maçlarında 50 ve 100, lig maçlarında da 25 ve 50 milyon liradan satılan kapalı tribün biletlerini para ödemeksizin aldıkları ve kısa bir süre önce de ali sami yen stadı'nda bir görevliyi, "bize niye iyi yerden bilet vermiyorsun" diyerek dövdükleri öğrenildi. bu olay emniyete yansıdığı halde, araya giren 'hatırlı' yöneticilerin çabasıyla üstünün kapatıldığı yolundaki duyumlar ise hoş karşılanmadı. kulübe yakın çevrelerin, maç biletlerinin amigolara galatasaray yönetim kurulu içinde yer alan bazı kişilerce verildiği yolundaki iddiaları ise sarı-kırmızılı camiada huzursuzluğa yol açtı. adı iki ingiliz futbolseverin bıçaklanması ve taksim olaylarına karışan galatasaray fanatiklerinin, real mallorca, dortmund ve chelsea deplasmanlarında takım uçağında yolculuk ettiği öğrenildi. belirli bir işleri olmayan taraftarların, oldukça pahalı sayılan turlarda nasıl yolculuk ettikleri ve en önemlisi ispanya, almanya, ingiltere gibi ülkelerden nasıl vize aldıkları konusu ise kafalarda soru işareti yarattı."
ilk basımı 2001 yılında olan murat toklucu'nun "taraftarın senle" kitabından;
holiganizm konusunda genel bir kafa karışıklığı olduğunu ve bunun medyaya da yansıdığını söylemiştim. basında holiganizm konusunu yüzeysel olarak inceleyince bile işin kafa karışıklığı ve bilgisizliği aşan bazı yönleri olduğu anlaşılıyor.
iki leeds united taraftarının taksim'de öldürülmesi sonrasında "ingiliz holiganlara yeri öptürmekten" bahseden star gazetesi, olayı, faillerinden daha ateşli biçimde savunabiliyordu örneğin. galatasaray'ın 2-0 galibiyetiyle sonuçlanan leeds united maçının ertesi günü star'ın birinci sayfasında "two size" başlığının altında "holiganların sokakta da, sahada da ağzını, burnunu kırdık. biz türkler, avrupalı rakiplerimizi çiçeklerle karşılar, alkışlarla uğurlarız... ama sizi suratınıza tükürerek gönderiyoruz! two.. two.. ingiltere'ye kadar yolunuz var" yazıyordu. tüm sayfaya yayılmış iki fotoğraftan birinde taksim'deki olaylar sırasında yerde yatan bir ingiliz taraftarın üç-dört kişi tarafından dövülmekte olduğunu gösteren fotoğrafın başlığı "sokakta böyleydi. resimaltı için "leeds li holiganlara taksim'de kafasına vura vura vatan toprağını öptürdüler" ifadesi uygun görülmüştü. asahada böyle" başlıklı ikinci fotoğraf maç sırasında leeds oyuncusu kewell'in sakatlanıp yere düştüğünde çekilmişti. resimaltında da "leeds'li futbolculara sami yen'in çimlerinde cenaze namazı kıldırdılar. hem de two rekat" yazılıydı.
star gazetesinin bu başlığı için ertesi gün özür dileyeceğini sananlar ertesi gün yine birinci sayfadan yayımlanan "yok öyle burası türkiye" başlıklı, star gazetesi imzalı şu yazıyla karşılaştılar:
"holigan bir futbol çetesidir... ırkçıdır, canidir, anarşisttir... bugüne kadar, avrupa'nın birçok şehrinde, maç öncesi yaktılar, yıktılar, öldürdüler... bu holigan çetesinin tarihi kanlı olaylarla doludur... 39 kişiyi öldürdükleri heysel faciası hâlâ hafızalardadır... işte bu 'dehşet çetesi', leeds united maçı öncesi aynı tahrik ve saldırganlığı türkiye'de denedi... istanbul'un ortasında, türk taraftarların karşısına geçip, türk parasını yaktılar, atatürk'e sakal bıyık yaptılar, yoldan geçenlere saldırdılar, polislere popolarını gösterip hakaret ettiler... ingilizler ülkelerinden çıkınca, deli danalar gibi tehlikeli oluyorlar... gazeteniz star da bu vahşet çetesine karşı duyulan tepkiyi dün bütün çıplaklığıyla dile getirdi... elbette gazeteniz star hangi nedenle olursa olsun dehşetin her türüne karşıdır... insana ve ölüye saygılıdır... hatta inançlarımız gereği ölen holiganların arkasından rahmet de dileriz... ama, her maç öncesi, gittiği her avrupa şehrinde kan döken, ırkçı hareketlerle milliyetçilik duygularını tahrik eden ve yüzlerce kişinin ölümüne neden olan bu holigan çetesinin yaptıklarını da görmezlikten gelemeyiz... sen türk parasını yakacaksın, atatürk'e sakal bıyık yapacaksın, hakaret edeceksin, polisin karşısına geçip poponu göstereceksin ve tepki görmeyeceksin... elbette bu mümkün değil... tahrikin sonucu budur... şimdi ölenler için üzülüyoruz... ve avrupa şehirlerinde yakıp yıkıp, öldüren holiganlara, akıllarını başlarına almaları için bir tek şey söylüyoruz: yok öyle! burası türkiye..."
prof. dr. haluk şahin star gazetesinin bu bakış açısını "popüler gazeteler, kendi rollerini popüler kültüre hizmet ve onun içinde kalmak olarak tanımlayan gazeteler toplumların maraz taraflarını da benimsiyor ve hatta onları abartarak topluma geri öğürüyorlar. bu maraz taraflardan biri de şovenizmdir, aşırı milliyetçiliktir. böyle gıdıklamalar toplumun gazete almasını sağlayabilir, futbola dayanan bir şovenist cinayeti allayıp pullayıp o seyirciye vermek, kınanması gereken, alçakça bir şeydir. cinsel tecavüzü haklı gösteren, öven, kadınları bir tecavüz objesi olarak gören haberlerin olduğu gazeteler çıkardı eskiden. futbol cinayetini savunmak, o gazetelerin yaptığına çok benziyor," diye açıklıyor.
star'ın bu tavrını medyanın tümüne yaymak haksızlık olur elbette. o zamanın radikal yazarı mehmet yılmaz "bu basit bir taraftar kavgası değildir. futbol sahalarında görmeye alıştığımız şiddet olaylarının bir devamı da değildir. televizyon görüntülerinde de açıkça görünüyor ki şiddet bir toplumsal histeri haline dönüşmüş. polis, elindeki insanları bile çevreden gelen kalabalıklara karşı korumayı başaramamış. o sırada sokaktan geçmekte olan bizim gibi insanları, hiç tanımadıkları bir başka grup insanın üzerine saldırmaya sevk eden dürtü neydi? bu şiddet histerisini körükleyen toplumsal sebepleri bulmak ve düzeltmek zorundayız," diye yazıyordu.
çocukluğumdan beri takip ettiğim ve sempatizanı olduğum leeds united yarı finalde gs ile eşleştiğinde çok sevinmiştim. ne de olsa takımı ilk defa canlı canlı tribünde izleme fırsatım olacaktı.
hesaplar yapıldı, forma hazırlandı, sabah yola çıkıp akşamüstü istanbul'a varılacak, bir şekilde de leeds tribününe sızılacak aradan.
sonra olan olaylar malum. arkadaş ve aile baskısı sebebiyle maça gidemedim. zaten gidesim de kalmamıştı açıkçası.
kewell formamı da bu yıl gsli bir arkadaşa hediye ettim. profesyonellik bir yere kadar...
ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
medya olayın arkasında neler olduğunu bir yana bırakın, nasıl yaşandığını bile doğru dürüst anlatamazken, iki ingiliz gazeteci yaptıkları küçük bir araştırmayla çok şey öğrendiler.
the sunday timesim iki muhabiri gareth jerkins ve john folain'in hazırladığı habere göre, bu olayı yaratan bir çeteydi ve liderlerinin adı da kara murat'tı. 30 yaşında ve 1,83 boyunda olan kara murat özellikle iyi bıçak kullanmasıyla tanınıyordu. taraftarlar arasında, iyi bıçak kullanma önemli bir prestij konusuydu. bu alemde, yükselmek isteyenler öncelikle bir "bursa işi" yapmak zorundaydılar. bunun anlamı, bıçağı rakip takım taraftarının kaba etine daldırıp biraz da çevirmekti. böyle bir durumda, karşı taraf erkekliğini kaybedercesine ağır bir hakarete uğramış oluyor, bu işi yapan da kendini kanıtlayıp çeteye girme hakkını kazanıyordu. bu çete, taksim çevresinde bulunan tepebaşı, tarlabaşı, dolapdere, kasımpaşa gibi alt gelir gruplarına mensup kesimlerin 15-25 yaş arasındaki çocuklarından oluşuyordu.
o gece de olay yerine kısa zamanda gelmişler, ellerindeki bıçaklarla da o korkunç olayı yaratmışlardı.
türk okuru bütün bunları the sunday times gazetesinden öğrendi. bizim gazetelerde sadece, olaya karışanların hemen tümünün çeşitli sabıkalarının bulunduğu yolunda "sınırlı haberler" yer alabildi.
elbette ki bu sabıkalara yol açan olayların içinde yüz kızartıcı suçlar da vardı. kendilerini de, hep benzer biçimlerde savunuyorlardı: ülkemizin ve bayrağımızın onurunu korumak için bunu yapmışlardı.
nedense, türkiye'nin ve türk bayrağının onurunu koruma görevi son yıllarda hep böylelerine düşüyordu...
belli ki ülkenin bir kesimi de yakın gelecekte, bu olayı yaratanlarla da gurur duyacaktı...
nitekim, öyle oldu. mahkeme aşamasında bildik görünümler ortaya çıktı...
ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
istanbul'da leeds united maçı var. uefa kupası yarı final maçının ilk ayağı. memlekette bir heyecan, bir heyecan. artık saatler var. leeds'li yöneticiler kuruçeşme adası'nda yemekteler. menü zengin. özel malt viskiler sular seller. ikramda eksik yok. gazeteciler evlerinde. taraftarların gözüne uyku girmiyor. ama olan taksim'de oluyor. polisin haberi olmadan istanbul'a gelen ingiliz holiganlarla sözde galatasaraylı holiganlar mcdonalds'ın önünde kapışıyorlar. çok sayıda yaralı ve iki ölü: kevin speight ve christopher lotus. birinin kalbine defalarca kısa ama kalbe giren vuruşlar, diğerinin ise damarı kopmuş ve kan kaybından ölmüş. anında haber yayılıyor. gazetecinin telefonu gece geç saatlerde çalıyor. arayan gökmen özdemir.
"ağabey duydun mu taksim'de olaylar çıkmış iki ingiliz ölmüş." gazeteci bu olayı duyunca sadece tek bir yorum yapıyor. "hepimize geçmiş olsun. yandık."
o sırada adada parti devam ediyordu. haber anında turgay vardar'a geldi. turgay panik içinde. gözünün önünde ingiliz yöneticiler şen şakrak kahkahalar atıyor ve viskilerini yudumluyorlardı. söylese dert söylemese dert. önce mete razlıklı'ya söyledi. o daha şaşkın. ardından zorunlu olarak ali dürüst'e gidip olayı anlattılar. dürüst, soğukkanlı adamdır ama o da dağılıverdi. başlarına neler geleceğini hemen anlamıştı. sonra sessizce ingilizlere durumu anlatıverdi. ingilizler bir anda büyük bir şoka girdi. leeds kulübü'nün başkanı peter redsdale'nin yüzü kıpkırmızı. hemen acil olarak karşı kıyıya geçmek için motor çağrıldı. hava bir anda buz gibi oluverdi. düşman kampları hemen orada bölündü. ingilizler adaya ilk yanaşan motorla karşı kıyıya çıkıp, hayatlarını kaybeden ingilizlerin kaldırıldığı hastane morguna hareket ettiler. tabii ki olay sonra çok büyüdü, ingiliz yöneticiler morga uefa yetkililerini çağırdılar ve maça çıkmayacaklarını söylediler. haber isviçre'ye uefa merkezine ulaştı. uefa'nın en tepesi devreye girdi, ingilizleri engellediler. ve çaresiz maça çıktılar. ancak bundan sonraki gelişmeler için düğmeye basılmıştı artık.
olayın failleri tek tek yakalandı. bir süre sonra içeride bir kişi hariç kimse kalmadı. ama ingilizler bu olayı asla unutmadılar ve tabii olayın asıl kahramanı holiganlar da.
ilk basımı 2002 olan islam çupi'nin "futbolun ölümü" kitabından;
taksim de iki futbol ölüsü
avrupa'nın her ülkesinde olay çıkarmakla tescilli holigan olsalar bile galatasaray-leeds maçından önce taksimde öldürülen iki ingiliz, türkiye'nin avrupa birliğine adım gönderdiği şu sıralar ülkemiz için hiç de iyi bir propaganda olmamıştır. turizm mevsiminin açıldığı şu ay istanbul'un göbeğinde öldürülen iki
ingiliz'in cesedi, ihtiyar kıtada hangi hunharlıkların paketine sarılıp önümüze koyulacaktır bilinmez. ama futbol rekabetini kana bulayan bu olay derinliğine hukuksallaştırılarak en ağır biçimde cezaya çarptırılmalıdır ki, avrupa türkiye'nin hukuk devleti olduğunu anlasın.
bundan yarım asır önce bana 2000 yılında futbol için taksim'de adamlar bıçaklanıp öldürülecek deselerdi, diyen adama "bu kötü rüyayı başka bir şehir için gör" der, tertemiz istanbul'a iftira edildiği için kızardım. çünkü dünyada tel örgülerin stad çevrelerinden kaldırılacağı konuşulan günlerde 50 yıl öncesinde istanbul sahalarında hiç de sağlam tel örgüleri olmamasına rağmen, seyirciler kalecilerin arkasında oturur ve hiç kimse oyun alanına girmeye teşebbüs etmezdi. taç çizgilerinde seyirci ile sık sık diyaloga giren ünlü yan hakem kel ziya'ya samimiyetine istinaden tribünlerden leblebi atılır, bu nohutlar kafaya isabet ettikçe ziya tribündekilere döner ve insanlarla konuşurdu: "leblebiyi yemek için mi aldınız, hakemin kafasına atmak için mi?"
türkiye ve avrupa 1968 yılına kadar hem stadları hem sokakları ile insanların birbirine saygı duyduğu ülkeler ve kıta idi. o yıl öğrenciler arasında başlayan hürriyetlerin yeniden değerlendirilmesi kavramı, dünya üzerine anarşist kendi hürriyet ve haklarını ön plana alan bir insan tipi indirdi. insanların sokakta birbirlerini yemeleri, sağ sol avı sonunda bu kini bu duyguyu ülke arenalarından stadlara taşıdı. futbol, gençlik, bastırılmamış duygular ve frenlenmemiş heyecanlar önlenemeyince cinayete varan böyle görüntüler meydana geldi dünyanın her yerinde ve istanbul'da...
artık türkiye avrupa ve dünyanın her kıtasında futbol olayları sık sık bıçaklanmışlar yaralılar ve ölüler görüntüsüyle gündeme girmeye başladı. emniyetin 50 yıl önce türkiye, avrupa ve dünyada stadların önünde iki katana ile sağladığı asayişi, şimdi binlerce polis büyük maçlar ve dünya turnuvaları öncesinde ciddi bir arama tarama ile herkesin üstünü boşaltarak oyun alanına sokmasıyla sağlıyor. "hayvana yakışır" felsefesiyle stadlardan kaldırmaya hazırlandığımız tel örgüler insanlar birbirlerine girmeye devam ederlerse gelecekte dünya, avrupa ve türkiye'de alkatraz hapishanesi ihtişamında yeni bir stad tipi ile karşı karşıya getirecek futbolseveri. insanlar futbolu bir hapishane içinden ve o eziveti hissederek seyredecekler, sonunda...
uefa kupası'nda destan yazan cim-bom, leeds'i devirip, final biletini daha ilk maçta cebine koydu. taksim'de çıkan kavgada iki ingiliz holiganın öldürülmesinden sonra bozulan moralleri, galatasaray'ın leeds karşısındaki 2-0'lık zaferi düzeltti. cim-bom sahada fırtına gibi eserken, ali sami yen tribünleri de örnek davranışlarıyla hiçbir provokasyona izin vermedi.
rövanş korkusu
ancak galatasaray 20 nisan'daki rövanş maçına taraftarsız çıkmak zorunda kalacak. çünkü, tatsız olaylar nedeniyle leeds'teki tüm oteller rezervasyonları iptal etti. galatasaray'a leeds'te olağanüstü güvenlik önlemleri uygulanacak.
leeds'ten tehdit
galatasaray'a rövanş maçı için bin 860 bilet ayrıldı. ancak leeds başkanı ridsdale "çıkacak olaylardan sorumlu olmayız. türkler rövanşa gelmesin" diyerek resmen tehdit etti. ingiltere başbakanı tony blair de taksim'deki kavgayı "korkunç bir olay" diye niteledi.
2 trilyon cepte
g.saray'a para yağıyor. geçen yıl kupa finalistine 6 milyon isviçre frangı (2.2 trilyon), kupa şampiyonuna ise 12 milyon frang (4.4 trilyon) veren uefa'nın, yine aynı ödemeyi yapması bekleniyor
cimbom avrupa 2.si
bu arada uluslararası tarih ve istatistik bölümü'nün değerlendirmesine göre, g.saray avrupa'nın en başarılı 2. takımı olarak gösterildi. avrupa birincisi ise valencia...
maç öncesi ünlü leeds takımından çok çekiniyoduk. maçtan bir gün önce olan olaylardan dolayı maçtan önceki gece sabaha kadar haberleri izledim çünkü uefa maçı iptal edebilirdi ama olmadı. maç oynandı ve biz maç sonrası taksimde sabaha kadar eğlendik.
mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
futbol ve milliyetçilik
(...)
futboldaki milliyetçi akımın tavan yaptığı dönem, galatasaray'ın 2000 yılında uefa kupası'nı almasına giden maçlar dizişiydi. milliyetçi fanatizmin şahikasına vardığı nokta ise, 2000 yılının nisan ayında istanbul'da ingiltere'nin leeds takımıyla oynanacak yarı final karşılaşmasının bir gece öncesinde yaşanan olaylar ve bunlara getirilen yorumlardı. sarhoş vaziyette türk bayrağına hakaret ettiği söylenen iki ingiliz taraftann bıçaklanarak öldürülmesi, galatasaray'ın da maçı 2-0 kazanması, star gazetesinde "two size" manşetiyle verilebilmiş; iki golü iki cinayetle eşleyen korkunç bir dil kullanılabilmişti. bu cinayetler üzerine ikinci maçta olağanüstü önlemler alınması ve türkiye'den seyircilere yer ayrılmaması, batı'nın türkiye'ye sürekli haksızlık yaptığı kabulünün işlenmesi için kullanılmıştı. örneğin hürriyet gazetesi, "uefa'yı da leeds'i de" manşeti altında şu değerlendirmeyi yapmaktaydı: "galatasaray, kendisine sahada diş geçiremediği için masada tezgah kuran ingiliz leeds united'i, elland road stadı'nm çok gergin atmosferinde dize getirdi. 3-5 kendim bilmezin taksim'de döktüğü kanı 65 milyon türk'e fatura eden ve cim bom'a karşı ele ele verip psikolojik savaş açan uefa ile leeds'in oyunu tutmadı."
uefa kupası'nda finale yükselmek, yine avrupalılardan öç alma ile "avrupalı olmayı" başarma duygularının yeni bir kokteylini karıştırırken, galatasaray'ın 17 mayıs 2000 tarihinde kopenhag'da oynanan final sonucunda uefa kupası'nı kazanması çılgınca bir coşku ve sevinçle karşılanmıştı.
hürriyet gazetesi, haberi birinci sayfadan adeta yüz yılın özlemine nokta koymuş olmanın mutluluğuyla duyurmaktaydı: "cim bom avrupa'nın aslan kralı". gazete, "işte atam gençliğin" başlıklı haberin spotunda, "gösterdiğin hedefe kararlılıkla yürüyen gençlerin, sana ve milletine, en güzel günde, en büyük armağanı verdi" ifadelerini kullanmıştı.
artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
milli takımlar ve avrupa kulüpleriyle maçlar babında...
arada zaman zaman inişli çıkışlı bir grafik çizse de, türkiye'de ya da yurtdışında kulüplerin ve milli takımın rakipleriyle yaptıkları maçlar, ülkemizdeki liglere göre genellikle biraz daha sakin geçiyor. bunda elbet, uefa'nın kuralları ve sahasında taşkınlık ve şiddet hareketleri görülen ulusal takım ve kulüplere uyguladığı cezaların da önemli bir payı olsa gerek. ne var ki, uefa'nın son yıllardaki cezai icraatında, türkiye'nin gerek milli takım gerekse kulüpler bazında "ceza rekortmenleri" arasında yer aldığı da bir gerçek. uefa'ca verilen disiplin ve ceza raporları sonucu, milli takımlar arasında türkiye 200 bin isviçre frangı ile yunanistan ve italya'nın önünde birinci sırada yer alıyordu. kulüpler açısından ise beşiktaş 158 bin frank'la dördüncü, galatasaray ise 147 bin frankla beşinci sıradaydı.
seyirci taşkınlığımızın faturasını böyle de ödüyoruz. ancak, şampiyonlar ligi ve uefa kupalan maçlarının daha gergin bir ortamda oynandığı da gerçektir. söz konusu gerilimin özellikle, bir tür şiddet beklentisi, başka bir deyişle şiddet psikozundan da kaynaklandığı söylenebilir. şöyle bir geçmiş yıllara bakalım: örneğin, pkk lideri abdullah öcalan'a italyan makamlarının sığınma hakkı tanımasının ardından türkiye'nin yaptığı iade talebinin sonuç vermemesi üzerine, ankara ile roma arasındaki gerginlik futbola da sıçrayacaktı, italyan basını tarafından da pompalanan juventus takımı oyuncuları, istanbul'da 2 aralık 1998'de oynayacakları şampiyonlar ligi maçının "güvenliklerinin tehlikede olduğu" bahanesiyle tarafsız bir ülkede oynanmasını istediler. uefa bu tuzağa düşmedi, maçın istanbul'da oynanacağını yineledi. juventus yetkilileri uefa'nın bu kararına saygılı olacaklarını açıklamak zorunda kalırken bile, istanbul'da can güvenliklerinden endişe edeceklerini belirtmekten kendilerini alamayacaklardı. korkulan maç bir haftalık ertelemeyle oynandı. yaklaşık 15 bin kişilik güvenlik gücü seferber edilirken, ne stadda ne de çevresinde en ufak bir olay çıktı. ne var ki, günübirlik istanbul'a gelen italyan kafilesinin gerek havaalanından kente varış ve dönüşünde, gerekse stadda ve çevresinde emniyet güçlerinim aldığı abartılı önlemleri görenlerin istanbul'un çok tehlikeli bir kent olduğu duygusunu yaşamamaları da olanaksızdı.
bu olağanüstü durumu bir kenara bırakırsak, kentlerde konuk yabancı taraftar gruplarıyla çıkan olayların bilançosu da pek önemli sayılamazdı. ancak, 5 nisan 2002'de istanbul'da oynanan galatasaray-leeds united uefa kupası maçının bir gece öncesinde, korkunç bir cinayet işlendi. taksim'de dolaşan türk ve ingiliz taraftarlar arasında çıkan kavgada iki le-eds'linin aldıkları bıçak yaralan sonucu yaşamlanm yitirmesi, gerek türkiye'de gerekse ingiltere'de büyük bir infiale yol açacaktı. belli bir galatasaray taraftar grubu üyesi olmadığı öne sürülen84 saldırganlar tutuklandı, yargılandı ve biri mayıs 2002'de 15 yıl hapis cezasına çarptırldı.
ertesi günkü maçta, stadda herhangi bir üzücü olay yaşanmadı. ne var ki, leeds uefa'ya başvurarak ingiltere'de ki rövanş karşılaşmasına "güvenlik gerekçesiyle" türk izleyici gelmemesini istedi. bu maç da beraberlikle sonuçlandı ve galatasaray finale yükseldi. ingiliz holiganların türk takımlarına karşı sistematik bir biçimde "kan davası" gütmeleri de böyle başlıyordu.86 mayıs 2000'de uefa kupası finalinde kopenhag'da bir başka ingiliz takımı arsenal'le yapılacak maçın öncesinde bu kente gelen galatasaray taraftarları kentin merkezinde ingiliz holiganların saldırılarına uğrayacaklar, dahası dayak yiyeceklerdi.
galatasaray: claudio taffarel, gheorghe popescu, bülent korkmaz, suat kaya, capone, okan buruk (dk. 62 hakan ünsal), emre belözoğlu, gheorghe hagi (dk. 87 ahmet yıldırım), ergün penbe, arif erdem (dk. 79 hasan şaş), hakan şükür
teknik direktör: fatih terim
leeds united: nigel martyn, ıan harte, jonathan woodgate, lucas radebe, gary kelly, matthew jones (dk. 65 jason wilcox), eirik bakke, lee bowyer, stephen mcphail, harry kewell, michael bridges (dk. 74 darren huckerby)
the match did not matter, in light of the murderous events in ıstanbul twenty-four hours before the kick-off, and it went against a united side which had all but lost the plot. the care-free, cavalier, uplifting football which had lit up the winter months had disappeared and the season was now falling apart as united sank to its fourth successive defeat. galatasaray came into the competition via the ecl but in reality were not that good and tired rapidly after a quick-fire all action start and in the final quarter should have been there for the taking. three times within twenty minutes clear-cut chances were missed and coupled with the two soft goals conceded was the story of united’s defeat. michael bridges, harry kewell and stephen mcphail all contrived to miss good openings and galatasaray on this form, by united, looked to have booked their place in the copenhagen final.
united were at full strength, with the exception of long term injured david batty as lee bowyer returned after suspension and united reverted back to 4-4-2 after the 3-5-2 formation in prague with alf-ınge haaland making way for bowyer. after surviving the intimidating appearance and walk onto the pitch to the accompaniment of armed shield- carrying guards and the baying of the locals, there was a frenzied start from the home team with inspirational arif erdem soon forcing nigel martyn to make a flying save and gary kelly using his speed to deny hakan sukar a shot. united’s first attack featured a build up by stephen mcphail and michael bridges to release harry kewell but matthew jones side footed the the cross high and wide. after only twelve minutes the home side took the lead, when arif erdem crossed for the unchallenged hakan sukar to head powerfully home for his ninth goal in european competition that season. three minutes later erdem, who was causing mayhem in the united ranks was close with a glancing header and just after it took a fine tackle from jonathan woodgate to halt his progress.
michael bridges tested claudio taffarel, but galatasaray immediately swept back up the other end for carlos de oliviera to force a save from nigel martyn as he headed in a gheorghe hagi cross from the left. on the half hour leeds were coming more into the picture with harry kewell accelerating into space and ghosting past three would-be tacklers before firing over, but just prior to the interval they fell further behind. after eirik bakke had handled, penbe ergun’s free-kick was bundled in by carlos de oliviera.
united had to go all out in the second half to get at least one away goal to lessen their plight for the home leg, but it was emre belozoglu and penbe ergun who went close soon after the restart. soon harry kewell was in the action and whipped over an inviting cross but jonathan woodgate scooped the ball over, but united were starting to come more and more into the game. ın the fifty-ninth minute it seemed that michael bridges must score when nigel martyn’s long clearance found him in the clear, but he firstly shot straight at claudio taffarel and then, with an open goal he contrived to put the rebound wide of the empty net. two minutes later harry kewell again danced round a succession of challenges before shooting over and then but he should have done better with a header from a great stephen mcphail free-kick.
with twelve minutes left harry kewell linked well with jason wilcox, who had replaced matthew jones, to give stephen mcphail a perfect opportunity but the ırishman screwed the ball wide. with only six minutes left ıan harte was perfectly positioned with a direct-free-kick but it ricocheted off the wall for a fruitless corner. the game petered out to a quiet end and galatasaray would have been well pleased with their 2-0 advantage, but united would rue their missed opportunities and sloppy defending.
bologna, dortmund ve mallorca'yı yenerek yarı finale adını yazdıran cim bom, ali sami yen'de ingiliz leeds united'la ilk raunda çıkıyor. tarihi maça saatler kaldı. gözünü uefa kupası'na diken g.saray, yarı final ilk maçında bugün a.sami yen'de ingiliz rakibi leeds united'la karşılaşıyor. daha önceki turlarda bologna, b.dortmund ve mallorca'yı eleyen sarı-kırmızılı ekibimizin hedefi, avantajlı bir skor sağlayarak işi rövanşa bırakmamak. zorlu randevu öncesi teknik direktör fatih terim ve talebelerinin morallerinin yüksek olduğu gözlendi.
tek eksik ümit
sarı-kırmızılı ekibimizde sağ diz yan bağlarında ağrıları yeniden nükseden ümit davala forma giyemeyecek. adalelerinde hafif ağrıları bulunan hakan şükür, emre, arif ve okan'ın ise forma giymelerine mani bir durum yok. teknik direktör fatih terim, son idmanda ümit'in yerine sağ kanatta capone'ye görev verdi. brezilyalı oyuncunun defanstaki görev alanında ise sakatlığı düzelen popescu'yu oynattı.
biletler erken bitti
g.saray-leeds united maçının biletlerinin tamamı dün tükendi. g.saraylı taraftarlar, bir kez daha a.sami yen'i mahşer alanına çevirerek, 12. adam görevi yapacaklar. bu arada emniyet güçleri herhangi tatsız bir olayın meydana gelmemesi için dünden itibaren gerekli bütün önlemleri aldı. maç öncesinde her taraftar stada girerken tek tek aranacak. polis madeni para başta olmak üzere metal cisimlere el koyacak.
hacı hasdemir
cim bom 137. maçına çıkıyor
g.saray, bugün ingiltere'nin leeds takımıyla yapacağı uefa kupası yarı final ilk maçıyla birlikte, 95 yıllık tarihinde, avrupa kupalarındaki 137. maçına çıkacak. cim bom, şimdiye dek 3 kupada yaptığı toplam 136 maçta, 50 galibiyet, 55 yenilgi alırken, 31 maçta ise beraberliği bozamadı. kalelerinde toplam 217 gol gören "aslanlar", rakip filelere ise 175 gol bıraktı.
uefa'da en başarılı sezonu
g.saray, uefa kupası'nda ise şimdiye dek yaptığı 26 maçta, 9 galibiyet, 10 yenilgi, 7 de beraberlik elde etti. sarı-kırmızılılar, bu kupada bu sezon italyan bologna'yı 1-1 ve 2-1'lik, alman borussia dortmund'u 2-0 ve 0-0'lık, ispanyol real mallorca'yı da 4-1 ve 2-1'lik skorlarla eleyerek, tarihinde ilk kez uefa kupası'nda yarı finale yükselmeyi başardı.
final primi 45'er bin dolar
g.saray yönetimi final için kesenin ağzını açtı. sarı-kırmızılılar ingiltere'nin leeds united takımını eleyip uefa kupası'nda finale yükseldikleri takdirde 45'er bin doların sahibi olacaklar. asbaşkan ali dürüst, g.saray'ın başarılı olması için maddi ve manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaklarını söyledi.