gençlerbirliği o sezon ligde -klişe bir tabirle- fırtına gibi esiyordu. 100. yılını yaşayan beşiktaş ve galatasaray ile kısıtlı futbolcu kadrosuna rağmen zirve mücadelesini bitime 5 hafta kala devam ettiriyordu. altay maçı öncesinde lider beşiktaş'ın 67, ikinci galatasaray'ın 66 ve üçüncü gençlerbirliği'nin 63 puanı vardı. ve bu üç takımı takip eden trabzonspor'un sadece 46 puanı. altay ise düşme hattının 4 puan üstünde 29 puanla 14. sırada bulunuyordu.
o sezon ankara'da oynanan tüm gençlerbirliği maçlarını izleyen biri olarak maçlarda hakemlerin çok enteresan kararlar verdiğinin şahidiydik. bu maçta da öyle oldu. maçın daha 18. dakikasında gençlerbirliği skoru 2-0'a taşımıştı. 27. dakikada -hala gözlerimin önünde olan pozisyonda- top havadan gençlerbirliği'nin ceza sahası içinde bulunan kaptan ümit bozkurt'un yanına düşmüştü, etrafta hiçbir altaylı futbolcu yokken top yere çarptıktan sonra sekti ve ümit'in eline çarptı. hakem önce devam dedi sonra penaltı çaldı. maç 2-1 oldu. ikinci yarıda gençler maçı 3-1'e taşıdı ve o andan itibaren gençlerin kaleye giden topu altaylıların eliyle kesmesine rağmen penaltı çalınmadı. maç yaklaşık 7 dakika uzadı ve 90+7'de altay'ın alttığı golle maç 3-3 berabere tamamlandı. radyonun başında şoke olmuştum.
akşam özetleri izlerken son golde effa golü atarken dirseği ile ömer topraktepe'yi yere serdiğini ama hakemin devam dediğini görünce iyice dellenmiştim.
bu maçın ardından 30. haftada ankara'da düşme potasındaki adanaspor ile oynanan maçta önceki 29 haftadaki gençlerbirliği'nden eser yoktu. sanki hiçbir futbolcuda oynama isteği kalmamıştı. takım adeta önceki hafta yaşananları protesto ediyor ve maçta hiçbir şey yapmıyordu.
zaten yıllar sonra o sezon gençlerbirliği'nin başındaki ersun yanal, milli takımın başındayken -yanlış hatırlamıyorsam- aktüel dergisinde yayınlanan röportajında bu maçla ilgili olarak: "maçın ardından soyunma odasında tüm futbolcularım hüngür hüngür ağlıyordu ve hepsi 'bizi şampiyon yapmayacaklar' diye sızlanıyorlardı. hiçbirinin şampiyonluk inancı kalmamıştı" demişti.
gençlerbirliği'nin şampiyonluğa çok yaklaşmışken elinden kaçırmasına sebep olan ve bizi de mutsuz eden maç... bu maçı kaybetmesinin ardından gençlerbirliği diğer maçlara da yeterinde motive olamadı ve lig sonunda üçüncülükle yetinmek zorunda kaldı.
el saka maçtan sonra soyunma odasında "ben ne yapıyorum türkiyede" gibi bir söz etmiş kendi kendine. serzeniş mi desem, yanlış ülke tercihinden dolayı kendisine kızma mı desem ne desem?
altay lig tarihi boyunca 16. kez bir maçtan 3-3 lük beraberlikle ayrılmış oldu. ligimizde 4-4'lük beraberliklerde var ama bu kadar gollü beraberlikle bu kadar fazla kalabilen başka bir takım yok henüz.
maçı radyodan dinliyordum. maç görüntülerini ve yazılanları görmeden önce ersun yanal'a kızmıştım. şampiyonluğa giden takım 3-1'den maçı 3-3'e getirir mi diye. ama maçı daha doğrusu faciayı izledikten sonra türkiye'deki futbol düzenine saygılarımı ilettim gönülden.
o sezon adil maçlar yönetilseydi gençlerbirliğim şampiyona olurdu. hatta sadece bu maç adil yönetilseydi yine şampiyon olurdu. ama yapmadılar.
maç sırasında elma yiyordum. maçın bitiş düdüğüyle beraber elmayı radyoya fırlatmıştım. sanırım hayatımda en üzüldüğüm maçtı.
gençlerbirliği'nin o sezon hakem katline uğradığının ispatı olan maç. sezon boyunca sarı kart manyağı yapılan, cezalı futbolcuları nedeniyle sürekli eksik sahaya çıkan takım bu maçta toplam 7 sarı kart görmüştür.
altay: ramazan kurşunlu (dk. 50 altay nazif dağdelen), çağdaş atan [sakatlandı] (dk. 25 çetin nalbantoğlu), ahmet çağıran, sinan kaloğlu, oktay kuday, inanç gültekin, özgür vurur, fatih egedik (dk. 62 jean emmanuel effa owona), murat karakoç, aytekin viduşlu, haydar koç
yedekler: tahir karapınar, onur nasuhoğulları, mehmet zengin, ibrahim akın
teknik direktör: ?
gençlerbirliği: gökhan tokgöz, filip daems, abdel zaher ahmed mohamed hassan elsaka, ahmed hassan kamel (dk. 90 ömer topraktepe), thomas gregor zdebel, nihat baştürk (dk. 78 korhan öztürk), ümit bozkurt, hikmet murat salar, deniz barış, mustafa gürsel (dk. 70 okan koç), serkan balcı
yedekler: hasan sönmez, beyhan sümer, uğur boral, orhan şam
teknik direktör: ?
goller: (0-1) dk. 13 ahmed hassan kamel (kafa) (0-2) dk. 18 ahmed hassan kamel (ayakla) (1-2) dk. 27 [penaltıdan] sinan kaloğlu (1-3) dk. 46 filip daems (ayakla) (2-3) dk. 77 sinan kaloğlu (ayakla) (3-3) dk. 90 jean emmanuel effa owona (kafa)
sarı kartlar: dk. 6 oktay kuday, dk. 30 ahmet çağıran, dk. 60 inanç gültekin, dk. 89 jean emmanuel effa owona (altay) dk. 5 ahmed hassan kamel, dk. 9 thomas gregor zdebel, dk. 28 serkan balcı, dk. 33 deniz barış, dk. 44 ümit bozkurt, dk. 86 korhan öztürk, dk. 87 abdel zaher ahmed mohamed hassan elsaka, dk. 89 hikmet murat salar (gençlerbirliği)
spiker: önemli bir maç 28 nisan 2003 bir gazete başlığı var, “gençler yaşlandı.” 3-3 biten altay - gençlerbirliği maçı. bu kırılma anınızdan birisi.
ersun yanal: kırılma anımız!
spiker: çünkü bitime 6 hafta kala beşiktaş 67, galatasaray 66 ve üçüncü gençlerbirliği 63 puanda. ve oynanacak maçlar var, beşiktaş’ı da evinizde ağırlayacaksınız. o maçtan sonra öyle bir şey oluyor ki, ilginç bir şekilde puan kaybıyla sonuçlanıyor ve bir anda kırmızı-siyahlı takımda fiş çekilmiş gibi peş peşe maçlar kaybediyor. o takımda ne değişti hocam o maçtan sonra.
ersun yanal: 2-0 öndeyiz. çok kolay bir maç kaybettik. o gün dayak yedik. bence türk futbolunda sorgulanması gereken maçlardan bir tanesidir. şartlar ve koşullar, futbolun kendi içindeki adaletin için uygun olmadığını düşünüyorum hala öyle! çünkü maç bittikten sonra soyunma odasında oyuncuların oyunu bırakıp çöktüğünü çok iyi gördüm. mesela bir tanesi maçta ısınmak için kulladığımız topları sadece duvara vuruyordu. bam, bam… yani kitlenmiş o maçı kaybetmenin getirdiği etkiyle topu vuruyordu duvara. belki var olsa o sezon şampiyon olurduk.
spiker: o sezon beşiktaş’ın 100. yılı.
ersun yanal: var olsa biz şampiyon olurduk. daha sonra içeride oynadık, maçın başında thomas atıldı. adanaspor’a kaybettik. beşiktaş maçında yine eksik kaldık. ve sonucu alamadık.
spiker: talihsizliğe mi bağlıyorsunuz hocam?
ersun yanal: talihsizlik değil. o zaman ki konjektörün acımasızlığna bağlıyorum.
spiker: yoksa gençlerbirliği’nde bir şampiyonluğunuz olabilirdi hocam.
ersun yanal: olurdu! çok iyi bir kadroydu, iyi de futbol oynuyordu. bence ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biriydi. bence takımıydı! bizim bir beşiktaş maçı var o dönemden hatırlar mısın bilmiyorum?
spiker: o dönemin aşağı yukarı hepsini hatırlarım hocam.
erun yanal: beşiktaş’ı 4-3 yendiğimiz maç.
spiker: evet.
ersun yanal: bence türkiye liglerinin en iyi maçlarından biridir o maç. hatta güzel bir anımı anlatayım. sevgili mesut bakkal, “hocam maç gdiyor” dedi. 2-0 öndeyiz, 2-2 oldu. 3-2 öne geçtik. 3-3 oldu maç gidiyor. biraz tipi var hava soğuk. “maç gidiyor ne yapalım?” falan. otur dedim ya böyle güzel maçı nerede seyredeceğiz. bırak herkes özgür şu maçın güzelliğine bak. maçı izleyelim demiştim.
spiker: o takım harika bir takımdı. hatırlıyorum. belki herkes beşiktaş’ın 100. yıl kadrosunu, fenerbahçe’nn 2013-2014 kadrosunu ezbere sayabilir ama o dönemin gençlerbirliği kadrosu da sayılan kadrolardan biridir.