saat beşe kadar günlük güneşlik olan istanbulda saat beş ile otobüslerimize ulaştığımız ona kadar. beş saat boyunca yağmur yediğimiz maçtı. tesellimiz dönüş otobüsünde bayanların olmaması ve yarı çıplak yolculuk ederek üzerimizdekileri kurutabilmemizdi.
maç öncesinde ersun yanal görülmeye değerdi doğrusu. ankaradaki maçlarda tribüne çağırdığımız fakat sadece klübeden bize el sallamakla yetinen sevgili hocamız o maçta ters kale arkasına kadar giderek şükrü saraçoğlu migros tribününe selam durmuştu.
öne de geçtiğimiz maçta beraberliği son dakikada kurtarmış fakat ne yazık ki sonrasında bir düşüş yaşamıştık. sezonu ancak üçüncü bitirebilmiştik.
gençlerbirliğî'nin futbol ve kalite olarak şampiyonluğu açık ara hakettiği sezon, şampiyon olunamamasının nedeni olan 2 adet 3-3'lük karşılaşmadan birisidir. (diğeri izmir'de oynanan altay-gençlerbirliği karşılaşmasıdır) ersun yanal'ın 2-1 öne geçtikten sonra inatla ofansif futboluna devam etmesi ve savunmada boşluklar verilmesi nedeniyle gençlerbirliği 3-2 geriye düşmüş, maçın 90. dakikasında deniz barış'ın golüyle 1 puanı kurtarmıştır.
fenerbahce'nin heba olmus kayip sezonlarindan birinde oynanmistir bu mac. o yilin en iyi takimi olan genclerbirliklilere karsi fenerbahce, paf takim takviyeli kadrosuyla bir nevi onur mucadelesi vermistir. semih, gercekten genc oldugu o zamanlarda iki gol (dk. 34 ve 64) atarak yildizlasmisti. fenerbahce'nin diger golunu 73'de ali gunes atmisti. genclerbirligi'nin ilk golunu 38'de bulent karaman, one geciren golu ise 43'te veysel cihan atmisti. 90. dakikada beraberligi getiren gol ise daha sonradan fenerbahce'ye transfer olan deniz baris'tan gelmisti.
fenerbahce: rust recber, erhan albayrak, kemal aslan (bilal kisa 85), hakan bayraktar, mustafa dogan, ali gunes (fahri tatan 76), samuel johnson, zoran mirkovic, umit ozat, tuncay sanli, semih senturk
tamer guney
genclerbirligi: gokhan tokgoz, serkan balci, deniz baris, ugur boral (bulent karaman), umit bozkurt, veysel cihan, mustafa gursel, ahmed hassan, okan koc, el saka, zdebel
genclerbirligi o maci alsa sampiyonlugun en guclu adayi olacakti. ıstanbul basini genclerbirligi'ni engelleyebilmek icin daha mactan once cok kotu bir sezon geciren fenerbahce'nin basina ersun yanal'in gececegini yazmaya baslamisti. gene basinin o donemdeki sisirmesiyle turkiye'nin tek avrupai stadi olan sukru saracoglu stadi'na giderken yagmur umurumda bile degildi. ankara'nin kotu 19 mayis stadi'nin bile tamaminin ustu kapali olduguna gore herhalde "avrupai" stadimizin da ustu kapalidir diye dusunerek genclerbirligi tribunune girdim ve stadda ustu acik tek tribunun deplasman takimina ait oldugunu gordum. maci ntv'den kemal can ve mirgun cabas'la beraber ic camasirimiza kadar islanarak izledik. mac boyunca stadi o sekilde yapan aziz yildirim'a agiz dolusu sevgiler sunmayi ihmal etmedim. macin 3-3 sonuclanmasi ve genclerbirligi'nin sampiyonluk umitlerinin sonmesi de mutsuzlugumuza mutsuzluk katti. o kadar islanmaya degecek guzellikler ise o yagmur altinda 2 takim oyuncularinin da yaptiklari mucadele ve mac oncesi ersun yanal'in tum stad tarafindan tribunlere cagrilmasiydi.
devre arasında kocaelispor'dan gençlerbirliği'ne gelen uğur boral'ın ilk 11'de çıktığı ilk maç. aynı zamanda gençlerbirliği'ndeki 2. maçı. maçın 39. dakikasında oyundan alınmış ve yerine bülent karaman girmişti. karaman, oyuna girdikten 1 dk sonra skoru 1-1 yapmıştı.
birgün herkes fenerbahçeli olacak sloganının gerçekleştiği gündür.zira bjk lisi gs lisi o gün herkes fenerbahçeyi desteklemektedir.yağmurlu bir nisan günü fenerbahçe nin maçın uzatma dakikalarında deniz in kafa vuruşu sonucu maç 3-3 bitmiştir.deniz in golü tam önümde meydana gelmiştir ,anlaşılmıştır ki rüştü yan toplarda son derece zayıftır;canlı gözlerle şahit olunmuştur.sağlık olsun zaten şampiyonluk şansımız yoktu o maçta
daha sonra fenerbahçe'ye giden serkan balcı'nın maçın bir bölümünde adam yokluğundan sol açık oynamaya çalıştığı ve felaket patladığı, bülent karaman'ın birisi girdiği dakika olmak üzere 2 gol attığı, gençlerbirliği'nin deplasman tribününe 300-500 (rakamlar muhtelif) arası taraftarını çekebildiği, fenerbahçe basınının maçtan sonra sezonun en iyi futbolu diyerek sevindiği, bizim ise zarardan kar ettiğimiz, maçın son düdüğü ile birlikte sırılsıklam stadı terkettiğimiz, bugün avrupa kulübü denilen fenerbahçe'ye, sadece deplasman tribününün üzerini açık bırakması nedeniyle kibarca sitem ettiğimiz maç... ah bir de youla olsaydı...
bozkurt k. yılmaz'ın antu.com'daki "13 nisan 2003 ve tuhaflıklar silsilesi" başlıklı yazısından...
"hocam bizim hesabı alalım".
kebapçının sahibi saman kağıdına yazılmış adisyonu metal tabakla masaya bırakıyor.
"bugün hepimiz fenerliyiz" diye gevrek gevrek gülüyor ve ekliyor "gerçi sizin fener bu sene çok kötü ama...inşallah bugün yener,şampiyonluk istanbul’da kalsın değil mi ama ? " diyor. lafı daha da uzatmasın diye parayı ödeyip fiş istiyoruz...oflaya puflaya fiş veriyor...
elimizde fişimiz arabamıza yürürken o gün itibariyle 35 yaşın üzerindeki arkadaşlar olarak iki konuda hemfikiriz.
ilki " önemli olan fenerbahçe’nin şampiyonluğudur ve gerisi detaydır".
ikincisi hepimiz o sezon gençlerbirliği ‘nin şampiyonluğunu diğerlerine tercih etsek de bugün onları yenmek istiyoruz...
tahminleriniz doğru, o yağmurun hiç durmadığı 2002-03 sezonundaki fenerbahçe-gençlerbirliği maçı öncesindeyiz.
lorant gitmiş yerine yardımcısı oğuz çetin gelmiş.o da gitmiş tamer güney gelmiş...27.haftada biz kebapçıdan çıkarken galatasaray-beşiktaş-gençlerbirliği şampiyonluk için çekişiyorlar...
o dönemde gençlerbirliği’nin başarısının mimarı olarak kabul edilen ersun yanal’ın fenerbahçe’ye gelme ihtimali her gün gazetelerde yazılıyor.fenerbahçe’nin ligde bir iddiası yok,kupa’da da yok...tek teselli 6-0 lık galatasaray maçı. her galibiyetten sonra "galiba toparlıyoruz" derken,bir hafta sonra felaket bir futbolla puan kaybediyoruz.maçlara bir hafta aslar çıkıyor bir hafta yedekler...hatta haftalarca maç kazanamadıktan sonra sahamızda kocaelispor’u tuncay’ın golüyle zar zor 1-0 yenince kocaeli teknik direktörü bizi tam takım çıkıp mücadele ettiğimiz için suçluyor.zira diğer küme düşme adaylarına tam takım çıkmamışız ! öyle kabus günler işte...
dönelim gençlerbirliği maçına .sabah başlayan yağmur hiç durmamış ve maç sonuna kadar da devam edecek.maçtan önce fenerbahçe taraftarının ersun yanal’a uzun süre tezahürat yapması sonucu o da numaralı tribüne gidip el sallıyor. "şimdi rakipler ‘fener ersun’u bağlamış’ diyeceklerdir" diyerek gülüyoruz. gazetelerde, fenerbahçelilerin de "gençlerbirliği şampiyon olsun,galatasaray ve beşiktaş olmasın" dedikleri ve fenerbahçe’nin maça "yatacağı" yazılmış.işin tuhaf yanı zaten "serdiğimiz" için her maçı "yatmış" gibi oynuyoruz...
yağmurla beraber son yıllarda kadıköy’deki en büyük mücadeleyi seyrediyoruz.semih ilk defa ligde gol atıyor hem de iki tane...bir gol de ali güneş’den geliyor ( beşiktaş’a gitmesine rağmen emeğine her zaman saygı duyduğum beyefendi bir futbolcudur ) maçı 3-2 kazanacağız sanırken uzatma anlarında o dönemde gençlerbirliği formasını giyen deniz barış skoru 3-3 yapıyor.
sezonun sonun kadar biz tekrar "sleep" moduna geçiyoruz. gençlerbirliği’nin şansızlığıysa beşiktaş’ın daha sonra dinleme kayıtlarına bile giren saha dışı becerisi ! çevresince "padişah" denmesinden hoşlanan perili köşk’ün magnum beyi’nin kalbinde de elbette ankara takımı yok...
1. ersun yanal'ın bu kadar kritik bir maçta skoru 1-0 yenilgiden 2-1 galibiyete dönüştürdükten sonra bile takımı neredeyse 10 kişi saldırtmaya devam etmesi. akabinde 2 gol yiyip yenik duruma düşüp son dakikada beraberlik zor kurtarmamız ve hayati 2 puanı kadıköyde bırakmamız!
2. gazetelerde boy boy "ersun fenerle anlaştı" yazılarıları üzerine ersun yanal'ın fener tribünlerine gidip el sallaması vs vs'nin canımızı fazlasıyla sıkması.
3. fenerbahçe'nin sezonun en iyi maçını oynaması.
4. bir gün sonra gazetelerde "bu sefer de fenerbahçe gençler'e şampiyonluk yolunda çelme taktı" yazıları...
5. sezon boyunca kötü oynayan fenerin bu maçta süper oynaması ile "sonraki haftalarda neler yapacaklar" bakalım diye bir yandan fenerbahçe'yi takip etmeye başlamıştım ve her hafta fener dökülmeye devam etti...
6. deplasman tribününün üstü açık olduğu için maça giden arkadaşlarım acaip derecede ıslanmışlardı.
7. maçtan sonra bazı fenerli taraftarlar maçtan çıkan arkadaşlarımıza "sizin şampiyon olmanızı istiyoruz, inşallah olursunuz" demesi üzerine "daha az önce 2 puanımızı yediniz daha ne şampiyon olun diyorsunuz" diye akıllarından geçirmişler ama sadece "teşekkürler" demişler.
bu maçta çok fanatik beşiktaşlı bir arkadaşımla birlikte okul açıktaydık. hayatımda seyrettiğim en zevkli maçlardan biriydi ve hiçbir iddaamız kalmamış olmasına rağmen kendimi çok kaptırdığımı hatırlıyorum. fenerbahçe 3. golü attığında öyle kendimizden geçmişiz ki aklım başıma geldiğinde kendimi 5-6 sıra önde buldum, sadece gol olunca zıpladığımı hatırlıyorum o kadar. maç başında g.birliği teknik direktörü olan ersun yanal'a inanılmaz tezaurat yapıldığını ve ersun yanal'ın bütün tribünleri dolaştığını hatırlıyorum. sanırım galatasaraylılar bu yüzden ersun yanal'a milli takımdayken cephe aldılar.
hatice'ye bakan hoca tanıl bora 03/07/2013 radikal.com.tr
fenerbahçe, sadece iç piyasaya çalışacağı bu sezonda teknik direktörlük için ersun yanal'ı seçti. müstesna hocamıza, zorlu görev.
yıl 2003, nisan yağmurlarının sağanak halinde tecelli ettiği bir pazar gecesi, saracoğlu’nda fener-gençler maçı. dünya tersine dönmüş: gençlerbirliği şampiyonluk kovalıyor, fenerbahçe iddiasını kaybetmiş. böyle durumlarda hep olan ‘şey’ olmuş: gençler’in sükseli hocası ersun yanal’ı fener’in ‘alacağı’ lafları çıkmış. maçtan önce sahaya çıkan hocaya fener taraftarı tezahürat ediyor, yüzünde ürkek bir tebessümle tribüne yanaşıyor yanal, boynuna bir sarı-lacivert atkı konduruyorlar. o günlerde biraz ‘kafasının karıştığını’, konsantrasyonunun bozulduğunu kendisi de inkâr etmez herhalde. on gün sonra antalya’daki türkiye kupası finaline sanki son anda hatırlamışçasına maç günü sabahı uçuyor gençlerbirliği, trabzon’a yeniliyor. ertesi yıl, bu defa milli takım teknik direktörlüğü teklifini yeni kabul etmiş olan yanal’ın, o sene valencia’ya avrupa’daki tek mağlubiyetini tattırmış takımı, türkiye kupası finalini yine trabzon’a 4-0 kaybedecek.
2003’te 3. olan, 2004’te blackburn, sporting lizbon, parma’yı eleyen o takımla ersun yanal, gençlerbirliklilere herhalde tarihlerinin en tatlı zamanını yaşatmıştı. yine de pek kolay ‘koyverilen’ o iki kupa finali, içlerde ukdedir. zaten gbt’sindeki problem, ‘iyi başlayıp sonunu getirememe’ değil mi yanal’ın? 2006/07’de 10. haftada liderliğe oturttuğu manisa’yla ligi 12. bitirmesi gibi. kazandığı kupalar: 1998’de yeni salihlispor’la çay belediyesi kaymakamlık kupası, 1999’da denizlispor’la 2. lig şampiyonluğu, 2000-2003’te ankaragücü ve gençler’le üç ankara tsyd kupasından ibaret. peki aykut kocaman fenerbahçe teknik direktörlüğüne atandığında kaç kupa kazanmıştı? hiç.
kıssadan hisse: ersun yanal, sadece neticeye değil ‘hatice’ye bakanların kıymetini bileceği hocalardandır. futbol üzerine sürekli düşünen, araştıran birisi. başka sporlardan, mesela basketboldan da ilham alarak yapar bunu. istatistiği ilk ve en işlevsel kullananlardan biri. genel olarak bilime, teknolojik gelişmelere meraklı. 2004’te tam saha dergisinde kosovalı köklerine atıfla, elinin böreğe yatkın olduğunu söylemişti: takımını, hele bir cevher gördüğü oyuncusunu, hamur gibi yoğurmayı bilir.
hem bir futbol felsefesi var hem de o felsefe içinde yenilenebiliyor. çok açık: bir hücumperesttir, golseverdir. neticecilerden çok haticecilerin gönlünü çalması da bundan. ilk döneminde rakibi pres manyağı yapan şen şatır bir karambol oyunu oynatırdı. günümüz tabiriyle ‘çapulcu futbolu’ diyelim biz buna. galiba manisaspor döneminden itibaren, tikitaka ilhamı kendini göstermeye başladı. bol pas, ama hep ileriye.
ankaragücü’ndeyken istanbul’da hakem gadrine uğradıkları bir fener maçında isyan edip ceketini yere çaldığını hatırlıyorum. o sahne bir istisna; zira hırsını sükûnetle örtmeyi bilir. hırsı rasyonalize etmenin, futbol öğretmenliğinin temellerinden olduğunu en iyi kavrayanlardan biri. saha kenarında tepinmez. tipik bir yanal sahnesi: kararlı adımlarla çizgiye gelip birisine bir tembihte bulunup kulübeye geri döndüğünü görürsünüz.
kocaman’a benzeyen bir yanı, düşünerek ve klişelere teslim olmadan, özgün konuşması. (gerçi futbolun değil ama ‘kişisel gelişim’ söyleminin klişelerine bir meftunluğu var!) demagoji yaptığını, alengirli imalarda bulunduğunu, komplo teoremleri kurduğunu hiç işitmedik. her zaman ‘fair’. keşke milli takımdayken hakan şükür ‘meselesindeki’ tercihini açık seçik anlatsaydı efkâr-ı umumiyeye, muğlak bırakarak lobicilere fırsat vermeseydi. belki o hadise de bir kişisel gelişim tecrübesi olarak heybededir şimdi.
haticeci teknik adamların feriştahı, neticeciliğin şehinşahlığında! ‘berezilya gibi oynama’ arzusuyla cv’sine kupa ekleme baskısı birbirini çelmeleyecek mi, destekleyecek mi? sıkı bir meydan okuma. iki taraf için de.
yardımcı hakemler: koray gençerler, muhittin gürses
4. hakem: ünsal çimen
gözlemci: engin kurt
fenerbahçe: rüştü reçber, mustafa doğan, ümit özat, zoran mirkovic, hakan bayraktar, erhan albayrak, tuncay şanlı, semih şentürk, samuel johnson, kemal aslan (dk. 85 bilal kısa), ali mehmet güneş (dk. 86 fahri tatan)
yedekler: volkan demirel, vladimir beschastynkh, cem karaca, erman yıldırım, miroslav stevic
teknik direktör: ?
gençlerbirliği: gökhan tokgöz, abdel zaher ahmed mohamed hassan elsaka, ahmed hassan kamel, thomas gregor zdebel, ümit bozkurt, okan koç, uğur boral (dk. 37 bülent karaman), deniz barış, serkan balcı, mustafa gürsel, veysel cihan
yedekler: hasan sönmez, ömer topraktepe, beyhan sümer, nihat baştürk, hikmet murat salar, korhan öztürk
teknik direktör: ?
goller: (1-0) dk. 34 semih şentürk (ayakla) (1-1) dk. 38 bülent karaman (ayakla) (1-2) dk. 41 veysel cihan (ayakla) (2-2) dk. 77 semih şentürk (ayakla) (3-2) dk. 80 ali mehmet güneş (ayakla) (3-3) dk. 89 deniz barış (kafa)
sarı kartlar: dk. 22 erhan albayrak, dk. 26 zoran mirkovic, dk. 86 ali mehmet güneş, dk. 86 rüştü reçber (fenerbahçe) dk. 25 uğur boral, dk. 39 thomas gregor zdebel, dk. 52 ümit bozkurt, dk. 61 ahmed hassan kamel (gençlerbirliği)