bir sezon önce averajla şampiyonluğu f.bahçe'ye kaptıran beşiktaş bu sezon sonunda ise averajla şampiyonluğa ulaştı. ikinci sıradaki g.saray, ligi yenilgisiz kapatan ilk takım olmasına rağmen mutlu sonu yakalayamadı. ligin ilk yarısında zirve 27 puan toplayan g.saray ve beşiktaş'a aitti. g.saray 1 gol averajıyla bu yarıyı lider tamamladı. iki takım arasında liderlik bir o tarafa bir bu tarafa geçiyordu. 31. hafta orduspor'u 5-1 mağlup eden beşiktaş, g.saray'ın deplasmanda zonguldakspor ile 0-0 berabere kalmasıyla averajla liderliğe yükseldi. ligin 32. haftasında 47 puanlı iki takım karşı karşıya geldi. 5 mayıs 1986'da inönü stadı'nda oynanan ve biletli 32 bin 455 seyircinin izlediği maçta g.saray yusuf'un 33. dakikada attığı golle 1-0 öne geçti. beşiktaş bu gole 78. dakikada ziya ile cevap verdi. müsabaka 1-1 sona erdi. o sezon lig 19 takımla oynandı. dolayısıyla ligin bitimine 4 hafta kalmıştı. beşiktaş sırasıyla rize'yi 4-1, eskişehir'i 2-0, sakaryaspor'u 6-0 mağlup ederek son haftaya geldi. g.saray ise bursa'yı 1-0, a.gücü'nü 5-2, kocaelispor'u da 1-0 mağlup etti. 8 gol averajıyla son haftaya önde giren beşiktaş, trabzon'a gidiyordu. g.saray ise istanbul'da sarıyer'i ağırlayacaktı. ligde iddiasız trabzon'u 5 bin taraftarının da desteğiyle gökhan'ın 20. dakikada attığı golle 1-0 mağlup eden beşiktaş ligi lider tamamladı. maç aynı zamanda ünlü hakem talat tokat'ın son maçıydı. sezon boyunca yenilgi görmeyen g.saray son maçta sarıyer'i 1-0'la geçti. cim-bom oynadığı 36 maçın 20'sini kazanmış, 16'sında ise berabere kalmıştı. 57 gol atıp 20 gol yiyen g.saray'a karşılık beşiktaş 65 gol atıp 21 gol yemişti. iki takımın da puanları 56'ydı.
yıl 1986, haziranın ilk günü. beşiktaş ile galatasaray şampiyonluk için çekişiyorlar. beşiktaş, son maçında trabzon'da trabzonspor'la oynayacak, mutlaka kazanması gerekiyor ve tribünlerde bir söylenti yayılıyor: "semra özal, trabzonspor başkanı mehmet ali yılmaz'la anlaşmış. yılmaz büyük bir devlet ihalesi alacak. trabzonspor maçı verecek." olacak iş mi? trabzonspor o maçta yeniliyor, maç da pek şikeye benzemiyor ama yılmaz çeşitli ihaleler alıyor. türkiye'de öyle bir hava var ki, semra özal nasıl bir imaj yaratmış ki, büzülemeyen ağızlara malzeme olabiliyor.
gürel yurttaş’ın haziran 1995 basımlı “kartal’ın pençesi” adlı kitabından;
1 haziran 1986'ydı. saat 15.30'da avni aker'deki zorlu mücadele başladı.
20. dakika henüz doluyordu ki korner atışından gelen top trabzonspor ceza alanını karıştırdı. kaleci ihsan topu elinden kaçırdı. genç gökhan büyük bir ustalıkla topu aldı ve filelere yolladı: 1 - 0.
beşiktaş öndeydi. ve bu sonuçla şampiyonluğu kazanacaktı.
zafer işte bu dakikadan sonra oynadığı futbolla "beşiktaş'a şampiyonluk getiren önemli bir kaleci" olarak tarihteki yerini aldı.
çünkü özellikle ikinci yanda oyun tamamen beşiktaş yarı alanında oynandı. genç kartallar sonucu korumak için olağanüstü bir çaba gösteriyorlar, trabzonsporlular ise beraberlik golü için bastırıyorlardı.
sert şutlar... köşelere giden toplar... gol her an olabilirdi.
ama olmadı. zaten olamazdı. çünkü o gün kalede geçilmez bir zafer vardı. inanılmaz kurtarışlar yaptı. talat tokat'ın bitiş düdüğünü çaldığı anda da herkes saha içinde sarmaş, dolaş olmuştu.
geçen sezon şampiyonluğu averajla kaybeden kartal, bu kez averajla mutlu sona ulaşmıştı.
sezonun en ilginç olayı ise türkiye birinci ligi'nde ilk kez sezonu yenilgisiz bitiren takım olan galatasaray'ın "namağlup lig ikincisi" olarak tarihe geçmesiydi.
tarihi maçın milliyet gazetesi'ndeki yıldızlaması şöyleydi:
hakemler : talat tokat (***), zihni aksoy (***), serdar çakman (***)
beşiktaş, ligdeki 5. şampiyonluğuna trabzon deplasmanında ulaştı.
1985-1986 sezonunda ligin son haftasına şampiyonluk yarışındaki beşiktaş ile galatasaray aynı puanda girdi. beşiktaş, deplasmanda trabzonspor’u gökhan keskin’in golüyle 1-0 yenerek 56 puan ve averajla şampiyonluk ipini göğüsledi.
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
1 haziran 1986 işte ligin son pazarı. şampiyonluk düğümünü çözecek maçlardan biri, avni aker stadı'nda sahnelenecekti. acı ama gerçek, bu son 90 dakikanın sonucu trabzonspor'u etkilemiyordu. ama tam 5 bin taraftarını yüklenip gelmiş, beşiktaş, 90 dakika sonunda şampiyon çıkabilirdi. 36. haftaya 54'er puanla giren beşiktaş'la galatasaray'ın maçı aynı anda saat 15.30'da başlatılıyor. tek maçla kapanmayacak ölçüde puan üstünlüğüyle trabzon'a gelen beşiktaş'a karşı, g. saray inönü stadı'nda sarıyer karşısında. futbolseverlerin bir kulağı istanbul'da, bir kulağı trabzon'da. 36 maçlık maratonda dananın kuyruğu kopacak, lig şampiyonunu seçecek. trabzon'da dakikalar 20'yi gösterirken, sol taraftan deniz tarafındaki kaleye doğru yönelen korner atışında, genç kaleci ihsan topu elinden sektiriyordu ki, hemen oracıkta bitiveren genç gökhan hışımla vuruyor, top beşiktaş'ı trabzonspor karşısında 1-0 öne geçiriyordu. bundan sonra sağlı sollu gelişen trabzonspor ataklarında inatla direnen beşiktaş takımı vardı sahada. bordo-mavililerin tüm ataklarında savunma gedik verse de beşiktaş kalecisi zafer, geçit vermiyordu. kalesinde adeta devleşen zafer, 90 dakika boyun ca tek bir hata olsun yapmamış,, kalesine adeta kilit vurmuş, ve beşiktaş'ın 1-0'lık galibiyetinin mimarı olmuştu.
talat tokat'ın abi aker'de çınlayan bitiş düdüğü, ünlü hakemin de kariyerinde son çaldığı düdük olacak. ama bundan daha önemlisi maçı trabzonspor: 0 - beşiktaş: 1 olarak resmileştiren tokat'ın hakemlik yaşamındaki son düdük beşiktaş'ın şampiyonluğunu ilan ediyordu. galatasaray da istanbul'da sarıyer'i 1-0 yenmişti. 16. hafta sonunda puanlar 50'de eşitlenmişti ama +9 averajıyla beşiktaş şampiyondu.
derwall yönetimindeki galatasaray'da başarılı bir sezon geçirmiş hatta ligi namağlup tamamlamıştı ama şampiyon beşiktaş'tı.sarı-kırmızılı taraftarlar trabzon'dan gelen 1-0'lık beşiktaş'ın galibiyeti haberi ile oturdukları yerde donup kalmışlar, kaçan şampiyonluğa hala inanamıyorlardı. aynı anda avni aker'de beşiktaş'ın simge başkanı süleyman seba omuzlarda. 15 bin dolayında trabzon seyircisi yenildikleri rakibe karşı öfkeli değil. bilakis beşiktaş'a, yani şampiyona sempatiyle bakıyorlar. siyah-beyazlı taraftarlar gibi avni aker'de tur atan beşiktaşlı futbolculara alkış tutuyorlar. işte futbol, işte trabzon, işte centilmenlik...
beşiktaş'ın ve galatasaray'ın puan puana girdiği 1985-86 sezonunun son haftasında şampiyonluk ipini beşiktaş göğüsler. trabzon'da gökhan keskin'in golüyle şampiyon olan beşiktaşlı futbolcular maç sonrası trt kameralarının karşısına geçerek hep birlikte "civelek" şarkısını söylerler ve bu o dönem için pek sükseli bir sevinç gösterisi olur. teknik direktör branko stankoviç, bursaspor'la oynanacak cumhurbaşkanlığı kupası maçı nedeniyle tek kutlama şeref stadı 'ndaki idmanda taraftarların tezahüratları olur.
beşiktalı futbolcu ziya doğan'ın maç ile ilgili çok güzel bir anısı vardır;
yarın sabah erken kalkacağız ancak hiçbirimizde uyku yok, hepimiz heyecandan tir tir titriyoruz. ben hayatımda hiç sigara içmemişim ancak diyorum içimden acaba bir tane içsem heyecanımı bastırır mı. derken düşüncemi fiiliyata döküyorum ve gidiyorum bir paket sigara alıyorum. 1, 2, 3 derken bir paket sigarayı bitiriyorum ve yatıyorum. ertesi gün kalkıyoruz ve inanmış bir şekilde sahaya çıkıyoruz maçı alıp şampiyon oluyoruz.
o sezon beşiktaş ve galatasaray şampiyonluk için çekişiyordu. iktidarda anavatan partisi vardı ve başkaban turgut özal'dı. özal fenerbahçeli'ydi ama eşi semra özal hemen hemen siyah beyizlı takımın maçlarına gelecek kadar tutkulu bir beşiktaş taraftarıydı. son hafta beşiktaş trabzonspor deplasmanına gitti.mutlak kazanması gereken bir maçtı. semra özal'ın o zamanın trabzonspor başkanı mehmet ali yılmaz'la anlaştığı iddiaları ortaya atılır. maçı kazanan beşiktaş şampiyon olur. galatasaray ve taraftarı artık özallar'a tavır aldığı dönem başlar.
pazartesi sabahından bu yana, telefonumuz kesiksiz çalıyor. arayanlar hep galatasaraylılar. ve hep iki şey soruyorlar. trabzon - beşiktaş maçında şike var mı? kocaeli maçında galatasaray taraftarını niçin ağır şekilde eleştirdik? onları tahrik edenlerin, örneğin beşiktaşlı olduğunu açıklayan ve ligi etkileyen semra özal’ın hiç günahı yok mu?..
tam üç günden beri anlatmaktan dilimizde tüy bitti. bir kez daha burada özetleyeceğiz...
1 - trabzonspor - beşiktaş maçında şike yoktur. olmayacaktır da... çünkü... çünküsü açık. eğer bu ülkede, trabzonspor gibi, adını şampiyonluklara yazmış bir kulüp de şike hesaplarının içine giriyor, girebiliyorsa, zaten o ülkede artık her şey kokuşmuş demektir. her şeyin kokuştuğu, trabzonsporlulardan para ile şampiyonlukların satın alındığı bir ülkede de, şampiyonluğun kıymeti harbiyesi yoktur.
trabzon’a bugüne dek adımımızı atmadık. ama çok trabzonlu tanıdık. çok trabzonlu dinledik. trabzon, bu maçı satmayacaktır. yenilebilir. galatasaray gidip yenmedi mi? beşiktaş da gider ve yener. üstelik galatasaray’a göre daha da kolay yener. çünkü siyah-beyazlı takım, ligi bitirmiş, her türlü iddiasını yitirmiş bir trabzon ile oynayacaktır. bu böyle biline... bunun ötesinde, bir yanda trabzon’a, bir yanda galatasaray seyircisine yönelik tahrikler ve her zaman olduğu gibi yangına körükle gitme merakımız var, hepsi bu...
beşiktaş’ın sakarya’ya 6 gol atması da, tüm galatasaraylılara göre şike... ( http://www.macanilari.com...aspor-198519863707--.html) inanmış, inandırılmışlar... peki niye olsun?.. bu beşiktaş, ligin en çok gol atan, bu sakarya en çok gol yiyen takımı değil mi? sakarya, bu kaleci engin yüzünden ligden düşmüyor mu? öteye gitmeye gerek yok. galatasaray, sakarya’ya, sakarya’da, hem de sakarya’nın ligde kalması söz konusu iken dört gol atmadı mı? olduğu dönemde, adapazarı’nda o sıralar hiçbir takıma birden fazla gol atamayan, maç kazanamayan galatasaray’dan dört gol yiyen sakarya, ligden düşmesi kesinleştikten sonra, önüne gelene dört beş atan beşiktaş’tan, istanbul’da niçin 6 yemesin?
insanın kafası eğri düşünmeye koşullanınca, doğruyu düşünmek ve görmek zorlaşıyor.
2 - kocaeli’nde galatasaray’ın; tarihinin en karanlık gününü yaşamasına ramak kalmıştı. ( http://www.macanilari.com...saray-198519863705--.html) hakem coşkun kutay, istese düdüğünü çalar ve maçı galatasaray aleyhine tatil ederdi. federasyon, galatasaray’ı hükmen yenik sayar, iki de puanını silerdi. galatasaray bu ayıbı ömür boyu silemezdi.
kocaeli seyircisi, üzerine şişe ile, sıraları sökerek saldıran galatasaraylılara karşılık verse, bu ülke ikinci bir kayseri - sivas olayı yaşar, kan gövdeyi götürür, hastaneler yaralı, morglar ölü dolardı. ondan sonra da bu ülkede artık, «ben galatasaraylıyım» demekten utanmayacak tek kişi kalmazdı.
tahrik varmış yokmuş, araya kışkırtıcı ajanlar sızmış bizi ilgilendirmiyor...
galatasaray büyük kulüptür... şampiyon olduğu için değil... bu ülkenin en eski kulübü olduğu için büyüktür. en kutsal bir irfan ocağından doğduğu için büyüktür. adı ulusal boyutları aşmış, uluslararası düzeye yazılmış olduğu için büyüktür ve nihayet taraftan ile büyüktür. büyük kulüp taraftarı olmanın fiyatı ve sorumlulukları vardır. büyük kulüp taraftan olmak, örnek olmak demektir. tahriklere kapılmamak demektir. şampiyonluklarda coşmayı bilmek kadar, şampiyon olanı kutlamayı da bilmek, yenilgiyi en vakur şekilde karşılayabilmek demektir.
gözü dönmüş, ağzından salya akan, hiç kimseyi dinlemeden önüne geleni yıkarak saldıranlar, büyük kulüp taraftan olamazlar. bunları polisten önce, o büyük kulübün gerçek taraftarları durdurmalıdır.
işte bunun için yazdık. gerekirse gene yazarız. galatasaray adını, birkaç bin kendini bilmez çılgının kirletmesine, bizim gibi başkaları da izin vermemeliler.
3 - semra özal’ın beşiktaşlı olması, kızılacak değil, sevinilecek, spor adına, futbol adına sevinilecek bir olaydır. yıllardır bu ülkede futbol sahalarına kadınları getirmek için her şeyi yapıyoruz. bugün târihte ilk kez bir başbakan hanımı bu işe öncülük ediyorsa, kutlanır, alkışlanır...
bize sorarsanız, semra özal, başbakan özal’ın en müspet tarafıdır. başbakanın bacanağı, içişleri bakanlığı yapmış, yürütmede hâlâ etkili ali tanrıyar galatasaray başkanı oluyor da, başbakanın hanımı niçin beşiktaşlı olamıyor?
semra özal tribüne geldiği zaman, onu sadece beşiktaşlılar değil, tüm sporseverler alkışlamak zorundadır. çünkü semra hanımın yaptığı, spor adına çok önemli bir iştir.
beşiktaş, maçlarını beşiktaş olduğu için kazanıyor. semra hanım beşiktaşlı olduğu için değil. öyle olsa, fenerbahçeli olduğunu açıklayan cumhurbaşkanı sayesinde, fenerbahçe her yıl şampiyon olurdu.
devlet büyüklerinin, hele hele onların eşlerinin, takım tutmalarından korkacağımıza, «bakın, ilk kez spor, yönetim kademesinde bu derece ilgi görüyor» diye sevinelim.
pazar günü, galatasaray’ın günüdür. ( http://www.macanilari.com...riyer-198519863802--.html) hayır... şampiyonlukla falan ilgisi yok sözlerimizin. pazar günü, galatasaray büyüklüğünü seyircisinin davranışları ile kanıtlamak, çirkin tabloyu unutturmak, o olayların gerçek birkaç tahrikçi ve birkaç kışkırtıcının eseri olduğunu dosta düşmana göstermek zorundadır.
galatasaray’ın gönüllerdeki yerini, kazanılacak kupa değil, seyircinin düzeyi belirleyecektir.
çapulcular, şampiyonluğa layık değildir.
sporun, yenmek ve yenilmenin, kazanmak ve kaybetmenin ötesindeki kutsallığını ve güzelliğini bilenler ise, şampiyon olmasalar da daima en büyüktür ve öyle kalacaklardır!.
geçen cuma, öğleden sonra, adları lazım değil, beşiktaş camiasının önde gelenleri ile birlikteydik. galatasaray’ın işinin iş olduğuna inanıyorlar ye «üç maçı da almışlar» diyorlardı....
cumartesi sabahı galatasaray kampına gittik. kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. onlar da beşiktaş’ın işi bitirdiğine eminlerdi. «kesin haber aldık. iş tamammış» diyorlardı.
güldük... ama iş gülmekle bitmiyor... türk sporseverlerinin yarısından fazlası, kendisini bir şika çılgınlığına kaptırmış. kendi takımından şüphe ediyor, rakip takımdan şüphe ediyor, tarafsız takımdan şüphe ediyor. herkesten,. her şeyden şüphe ediyor. kafasını şike kumuna öyle saplamış ki, pırıl pırıl güneşi dahi göremiyor.
oysa son haftalarda, türk sporunun onuru olacak, alkışla spor tarihine yazılacak sonuçlar var.
şike böyle veba gibi ortalığı sarmış olsaydı, yeni salihlispor diye, bu ülkenin onda dokuzunun adını dahi bibi mediği bir takım, iki şampiyon adayı bolu ve tarsus idman yurdu’nu birbiri ardına çelmeler miydi?
tarsus idman yurdu’nun milyarder başkanı kuzey man’da para mı yok? yoksa salihli’nin bu genç çocukları hep milyonerler mi? bunun adı, sporun onurudur.
erzincan, diyarbakırspor’la niye öyle dişe diş savaştı,; peki? peki ya gaziantep? erzincan, diyarbakır’ı tek puanla döndürürken, an tep bir gol yese, bugün adana demirspor şampiyondu? yemediler... çünkü, erzincan ile antep de sporun onuruydular. peki ya galatasaray’a karşı, bir kupa finali oynar gibi oynayan ve şerefi ile yenilen ankaragücü neydi?
«şike yok» diyecek kadar saf değiliz. yar... özellikle, futbolcuların, hele birbirini yakından tanıyan futbolcuların, «hatır» şikesi yaptıklarını erkekçe ile erkekçe konuşan futbolcular da söylüyorlar. ama elde siyah bond çantaları, gizlice el değiştiren çeklerle, bütün' maçların önceden ayarlandığı iddiasına da inanmıyoruz.
bu ülkede sporu, sporun onuru için yapanlar, sporu kirleten alçaklardan hiç de aşağı değil. hatta misliyle fazla...
spor kamuoyu ve bu kamuoyunun yaratıcıları, şike dedikoduları ile uğraştıkları kadar, sporun onuru olanları da yüceltmeyi bilseler, bu sayı giderek daha da artacak ve gelecekte, şikeciler kendi yarattıkları batakta boğulacaklar,
örnek... lig şampiyonları ile, o düzmece, o sahte, o iğreti programlan yapmayı, programcılık sanan trt’cilerin aklına, bir hafta ara ile, bir ligin kaderini iki kez değiştiren yeni salihlispor’u, sporun onurunu tanıtmak, onurlandırmak geldi mi?
çılgına dönmüş tarsus seyircisi, yalan bir anonsla uyutulmasaydı, bugün bu takımın bazı futbolcuları hayatta bile olmayacaklardı belki?
hiçbir iddiasının bulunmadığı maçı, sporun onuru için canı pahasına oynayanlar, alkışların en büyüğüne layık değiller mi?
her maçta, her sonuçta şike arayanlar, biraz da kendi kafalarını muayene ettirsinler. «herkesi nasıl bilirsin» demiş eskiler.
şike var... doğru... ama dosdoğru oynayanların, çok daha fazla olduğu, daha da doğru!.