ilk basımı 2007 yılında olan reşat güngör'ün "40 yıldır mor beyaz" kitabından;
yavuz karaozan - onursal uraz - m. ali akmısır hakem üçlüsünün yönettiği karşılaşmaya mor - beyazlılar hüsnü - aykut - saiih - seiim - uğur - şükrü - arif - güven - mahmut - metin - sinan onbiri ile çıktı. konuk takım trabzonspor ise şu onbirie mücadele ediyordu: şenol - turgay - necatı - kema! - groh(cema!) - osman - güngör - bahattin - b.hasan - tuncay - iskender. maça iyi başlayan mor - beyaziılar 11. dakikada gole kavuştu. aykut, sağ kanattan tüm trabzonspor savunmasını geçti, yaptı ortasını. kemal çıkarmak istedi, olmadı. kendi kalesine gönderdi topu ve orduspor 1 - 0 öne geçti. 53. dakikada orduspor bir gol daha attı. ancak karşılaşma boyunca kötü bir yönetim gösteren hakem yavuz karaozan, posizyonu gol olarak değerlendirmedi. gergin geçen karşılaşmada her iki takımdan pek çok oyuncuya hakem sarı kart gösterdi. hakemin bitiş düdüğüyle birlikte gerginlik devam etti. trabzonsporlu tuncay ile ordusporlu mahmut sille - tokat birbirlerine girdiler. kavgaya güvenlik görevlileri müdahale etti. tribünler karıştı ve trabzonsporlu taraftar ve takım kafilesi polis kordonu eşliğinde kenti terkettiler.
hukuğun içine tükürdüler demiştik. sonunda hukuk da dayanamadı tabii... birbirlerine düşürdü onları. birbirlerine düştüler... hem de ne düştüler.,.
vehbi dinçerler'in emri ile alelacele, üzerinde en küçük bir inceleme dahi yapılmadan yazılan, gene vehbi dinçerler’in emri ile, zaten emir kullarından oluştuğunu defalarca kanıtlayan merkez danışma kurulunca imzalanıp yürürlüğe giren o acayip ceza yönetmeliği, şimdi iki ceza kurulunu birbirine düşürdü.
ordu-trabzon maçında rakibi mahmut’u saha içinde döven (ceza kararında aynen böyle yazıyor) tuncay’a, profesyonel ceza kurulu 3 ay hak mahrumiyeti cezası verdi. trabzon itiraz etti. itiraz mercii merkez ceza kurulu cezayı 45 güne indirdi. oysa yönetmeliğin 86’ncı maddesi, ancak 3 aydan fazla cezalara itiraz edilebileceğini kesin olarak belirlemişti. merkez ceza kurulu, buna rağmen itirazı görüştü. cezayı 45 güne indirdi, ama bir başka gariplik daha yaparak, 45 gün yarışmadan men değil, 45 gün hak mahrumiyeti cezası verdi. bu ikisinin uygulamada farkı büyüktü. çünkü yarışmadan men paraya dönüşüyor, ama hak mahrumiyeti dönüşmüyordu. oysa bu uygulama da hukuka aykırıydı. çünkü, yönetmeliğin 9’uncu maddesi, hak mahrumiyeti cezasının süresinin 3 ay ile 5 yıl arasında olduğunu, amir hüküm olarak belirliyor, 3 ayın altında hak mahrumiyetinin olmayacağını belirliyordu.
biz bunları yazınca, merkez ceza kurulu başkam erdoğan ünver, bir mektup yolladı. «yazınızın yanıtı, kurulumuzun verdiği ceza gerekçesinde vardır» diyordu. mektubuna, gerekçenin fotokopisini de eklemişti.
gerekçenin birincisi kelime oyunuydu. 9’uncu maddenin b fıkrası, «üç aydan fazla yarışmadan men cezası hak mahrumiyeti niteliğindedir» diyordu. mademki tuncay’a hak mahrumiyeti cezası verilmişti, o halde cezası 3 aydan fazla olmalıydı. bu komikliğe, profesyonel ceza kurulu üyeleri herhalde kahkahalarla güldüler. çünkü böylesine zorlama bir yoruma hiç gerek yoktu. çünkü durum açıktı. kurul, tuncay’a, «3 ay» ceza vermişti. 9’uncu maddenin c fıkrası ise, hak mahrumiyetinin tarihini içeren asıl fıkraydı ve aynen şöyle diyordu: «süresi 3 aydan 5 yıla kadardır.» yani 3 aylık hak mahrumiyeti cezası vardı ve tuncay’a da 3 ay ceza verilmişti. fazlası değil. o halde itiraz geçersizdi.
gerekçedeki ikinci yorum daha da garipti. efendim, tuncay’a adlında 6 ay ceza verilmiş, bu, takdiren 3 aya indirilmişti, o halde cezanın aslı 6 ay olduğu için itiraz mümkündü. oysa 86’nçı maddede öyle, aslı faslı demiyor, açık ve net şekilde, «ceza kurullarınca verilen üç aydan fazla cezayı kapsayan kararlara» deniyordu. profesyonel ceza kurulu, tuncay'a 3 ay ceza vermişti. bunun üç aydan fazlayı kapsayan tek günü yoktu.
aslında profesyonel ceza kurulu, 3 aylık cezayı cin gibi bulmuştu. öyle bir ceza olacaktı ki bu, hem itiraz edilemeyecek, hem de paraya dönüştürülemeyecek, böylece de tuncay çıra gibi yanacaktı. bunu bulmak için yönetmeliğin tüm boşluklarından yararlanmıştı. ama hukuksal, dayanağı olan bir karar almıştı sonunda.