ankara 19 mayıs stadı'nda pazartesi günü saat 20.00'de eskişehirspor'u konuk edecek olan gençlerbirliği hazırlıklarına devam etti
türkiye spor toto süper ligi 10.'cu haftasında ankara 19 mayıs stadı'nda pazartesi günü saat 20.00'de eskişehirspor'u konuk edecek olan gençlerbirliği hazırlıklarına devam etti. teknik direktör mehmet özdilek basın mensuplarının sorularını cevaplandırarak, elazığspor ve kupada bergama belediyespor galibiyetleri bizi moral açısından biraz olsun yukarı taşıdı" dedi. özdilek açıklamalarına şu şekilde devam etti: "kupa maçında forma şansı bulamayan futbolcuları görme şansı bulduk. çok kısa bir süredir bu oyuncu grubu ile beraberim. moral motivasyon açısından çok yol aldığımızı düşünüyorum. bunu saha sonuçları ile birleştirince iş biraz daha kolaylaşıyor." eskişehirspor'un zor bir rakip olduğunu ifade eden özdilek şu şekilde konuştu, "artık her maçımız final. kalan 8 maçımızda final havasında geçecek ve alabileceğimiz maksimum puanı toplamak istiyoruz. var olan gerçekte 24 puanın hepsine talibiz. başarabilecek ve kazanabilecekte gücümüz var. ama dediğim gibi, eskişehir bu ligin iyi oynayan kaliteli oyunculardan kurulu bir takım. biz rakipten çok kendimize bakacağız. biz sahada neler yapacağız, güçlü yanlarımız nelerdir ve buna göre çalışmalar yapacağız. ben oyuncularıma inanıyorum ve güveniyorum. kendi evimizde inanıyorum ki dolu tribünlere oynayacağız. bu birlikteliğin pozitif olarak sahaya yansıyacağını düşünüyorum. şunu net söyleyebilirim, sahada kolay kaybetmeyen, kazanmayı alışkanlık haline getiren, maçın başından sonuna kadar coşkuyla mücadele eden, hırsıyla, gücüyle ve enerjisiyle pozitif futbol oynayan bir takım olacak. bunun sözünü verebilirim. bunu galibiyet le taçlandırırsak çok mutlu olacağız. bu galibiyet bizi birkaç basamak daha yukarı çıkaracak. kendi evimizde oynuyoruz, kazanmaktan başka bir düşüncemiz yok" ifadelerini kullandı. türkiye'de istikrarın zor yakalandığını dile getiren genç teknik adam mehmet özdilek açıklamalarını şu şekilde bitirdi. "5 yıllık bir teknik adamlık kariyerim var. inşallah burada da uzun süreli çalışma imkanı bulurum. ben atılan imzalara çok bağımlı, olan bir adam olmadım. başarılı olduğum sürece buradaki durumumun uzayacağını düşünüyorum. istikrarın kulüplerin gelişimini ve kadroların oluşumuna çok faydalar getirdiğine inanıyorum. bunu yaşayan bir insan olarak söylüyorum. bunu zaman gösterecek ama! "realite" şudur. ne kadar vizyonunuz, hedefiniz ve projeniz olsa da bunları saha neticeleri ile birleştirmek zorundasınız. türkiye'de realite budur. inşallah bunu burada bizde birleştiririz ve adımları daha kolay atarız diye düşünüyorum."
yardımcı hakemler: mehmet şahan yılmaz , serdar diyadin
gençlerbirliği: ramazan köse, ahmet çalık, serkan kurtuluş, uğur çiftçi, sedat bayrak, radosav petrovic, jean jacques gosso, doğa kaya (dk. 64 özgür ileri), jimmy durmaz (dk. 82 mervan çelik), ermin zec (dk. 72 nemanja tomic), bogdan stancu
ilk 11 değeri : 17.700.000 eur
yedekler: ferhat kaplan, serkan yanık, ante kulusic, atabey çiçek
süper lig'in 10. haftasında, bu sezonun iyi grafik çizen takımlarından eskişehirspor'u ağırlayan ekibimiz, güzel bir oyun ve stancu'nun 2 güzel golüyle sahadan 2-0 galip ayrılmasını bildi ve bu sezon ilk kez 2'de 2 yaptı.
4. dakikada petrovic'in ceza alanı dışından yaptığı vuruşta top kaleci boffin'den döndü. dönen topu kafayla tamamlamaya çalışan zec'in vuruşu auta gitti.
8. dakikada doğa'nın ortasında arka direkte topla buluşan stancu, yaptığı düzgün vuruşla takımını 1-0 öne geçirdi.
13. dakikada petrovic'in pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalan jimmy'nin vuruşunda, boffin gole izin vermedi.
39. dakikada veysel'in ceza alanından yaptığı sert vuruşta, top kaleci ramazan'da kaldı.
43. dakikada veysel'in indirdiği topla ceza alanı içinde uygun durumda buluşan kamara'nın vuruşunda, meşin yuvarlak üstten auta gitti.
karşılaşmanın ilk yarısı gençlerbirliği'nin 1-0 üstünlüğünde sona erdi.
53. dakikada gençlerbirliği farkı 2'ye çıkardı. petrovic'in pasıyla ceza alanı içinde topla buluşan stancu, attığı güzel çalımın ardından meşin yuvarlağı filelere göndererek, kendisinin ve takımının ikinci golünü kaydetti: 2-0
67. dakikada, erman'ın sol taraftan yaptığı ortaya, ceza alanı içinde kamara'nın kafayla yaptığı vuruşta, top kaleci ramazan'da kaldı.
karşılaşma, gençlerbirliği'nin 2-0 üstünlüğüyle sona erdi.
dışardan gördüğüm kadarıyla eskişehirspor, bu sezon hem iyi takım kurup, hem de tecrübeli bir teknik adamla çalışmaya başladılar. ilk 9 haftaya bakınca güzel de grafik çiziyorlar.
bizim durumumuz ise ortada! ilk 9 maçta sadece akhisar'ı 3-0 yendiğimiz maçta hem organize, hem de güzel oynamıştık. onun dışında yerlerde sürünüyoruz. geçen hafta deplasmanda elazığspor'u yensek de yine perişanları oynamıştık. ne güven, ne düzgün paslaşma, ne de organizasyon vardı maçta. ama şükür, kazanıp moral bulmuştuk!
bu iki bilgiyi alt alta koyup okuduğunuzda haliyle eses'in maçı rahat kazanacağını ve sürpriz sonucun beraberlik olacağını düşünürsünüz, ki ben de maça giderken öyle düşünüyordum. hatta şirketten arkadaşım hakan, servise binmeden önce "abi içimden bir his bugün gençler kazanacak diyor" deyince içimden "ah keşke" çekip, "ne güzel hismiş o!" diyordum. o da gülüp, "yenerseniz yarın gofretimiz isterim ha!" diye menfaatini ortaya koyuyordu. “kazanalım da gofret sana helal olsun abicim” dedim!
yeğen alperen, serhat ve tanıl abi ile 19:30'da buluşup son birkaç haftadır totemimize cevap vermeyen gençlik parkı kale arkasına en yakın maraton kapısına doğru yürüyorduk. ben tanıl abiye dönüp, "abi başka kapıdan girsek mi?" desem de tanıl abi, "ben buradan giriyorum genelde, elbette siz serbestsiniz!" diyordu. e, haliyle "son bir şans" olarak, o kapıdan girecektik. girdik.
sakat tosic ve bergama maçında 2 kafa golü atan ante'nin sakatlığı canımızı sıkıyordu ama genel olarak zaten takımı beğenmediğimiz ve beklentimiz olmadığı için, pek acıtmıyordu!
maçın ilk dakikalarında takım beklediğimizden çok istekli ve ofansif bir oyun ortaya koydu. tribünde büyük bir şaşkınlıkla, "bakalım olayın sonu nereye varacak" diye düşünüyorduk. derken daha 7. dakikada jimmy ile serkan'ın verkaçı ve serkan'ın en arkaya yaptığı ortaya stancu'nun ayağını kaldırıp topu bekleyerek yapıştırdığı vole ile bulduğumuz gol havalara fırlamamızı sağlıyordu. (akşam eve gelince vuruştan sonra topun esesli futbolcunun ayağına çarpıp sektiğini gördüm ama herhalde çarpmasa da, kalpten, topun filelere gideceğini düşünüyorum!)
golden sonra takım daha kontrollü oynamaya başladı. 1-0'a rağmen tedirgindik çünkü aklımızda 2 hafta önce 1-0'dan 1-3 olan kasımpaşa maçı vardı. ama bu sefer takım cidden farklıydı. hem istekli, hem de iyi mücadele ediyorlar ve rakibe pozisyon vermiyorlardı.
13'de jimmy'nin ceza alanı çaprazında önünde bulduğu topu düzeltip vurmaya çalışması ve kalecinin çıkartması ahlar vahlar arasında yok olup gitti.
sonrasında uzunca bir süre pozisyonsuz ve karşılıklı mücadele ile geçti. ilk yarı da 1-0 bitti.
ilk yarıda orta sahada pozisyon üretecek bir oyuncumuz olmadığı için jimmy'nin sağda oynamasına rağmen geriye gelip top alıp, oyunu kontrol ederek güzel paslar çıkartması şaşkınlık vericiydi!
"ikinci yarı geriye yaslanmasak bari" düşünceleriyle başlayan devrenin daha 8. dakikasında gosso'nun nefis pası ve kalenin uzağına gitmek için hamle yapıp birden terse dönen stancu'nun nefis çalımı ve akabinde attığı gole tüm tribün şapka çıkarttı! ilk kez, "golcü lan bu!" dedik birbirimize...
sonrasında pek de bir şey olmadı aslında. eses bir süre bastırdı ama pozisyona giremedi. maç da 2-0 sona erdi.
genç ahmet'in son dakika müdahaleleri ve hava hakimiyeti, uğur'un çıkışları ve hırsı, stancu'nun golleri ve presi, jimmy'nin ilk yarıdaki oyunu, mervan'ın kısa süre de olsa hızı, gosso'nun adam akıllı müdahaleleri ve bitmeyen enerjisi, doğa'nın ilk kez bu kadar istekli oyunu maçtan sonra aklımızda kalanlar oldu.
maçın son anlarında eses tribününün "seviyoruz işte var mı diyeceğin!" tezahüratı alkışlanmalıydı, biz de tüm tribün olarak alkışladık.
tribünden çıkarken tanıl abiye yeğen alperen'i gösterip, "alperen çok şanslı abi. bu maçı kazanmasaydık bundan sonra bir daha maça gelemeyecekti! son şansını iyi değerlendirdi" diyerek ilk 9 haftada takımın gösterdiği rezalet performansın tüm yükünü alperen attım. gülüştük.
eve dönüş yolunda tanıl abi ile gencler.org'daki "maçın adamı" anketinde oyu kime kullanacağımızı konuşuyorduk. "ahmet, gosso, stancu, uğur" dedi. "ama bir oy kullanabiliyoruz abi" dedim. "ben, ev, iş ve bir de bu hafta istanbul'a gitcem orada kullanırım. yani 3 oy hakkım var" dedi güldük...
maçla ilgili bir sevindirici nokta da ilk 11 de doğa, ramazan, uğur ve ahmet olmak üzere 4 tane alt yapıdan oyuncu oynaması ve dördünün de güzel işler yapmasıydı…
uzun lafın kısası, bu sezon ikinci kez yüzümüz gülerek stadyumdan ayrıldık...
gecenin ilerleyen saatlerinde tanıl abiden "çifte zafer" başlıklı bir mail geldi: "köln de union berlin'i 4-0 yenmiş, 2. bundesliga'da 3 puan farkla lider!"
''daha farklı olabilirdi'' 04 kasım 2013, 22:42 ajansspor.com
gençlerbirliği teknik direktörü mehmet özdilek, "galibiyete rakibimizden daha çok ihtiyacımız vardı ve bunu maç boyunca rakibe hissettirdik" dedi.
özdilek, 2-0 kazandıkları eskişehirspor maçının ardından düzenlenen basın toplantısında, sözlerine futbolcularını tebrik ederek başlayarak rakiplerinden daha fazla isteyip, daha fazla mücadale ettiklerini söyledi.
istediklerini yaptıkları takdirde sahadan galibiyetle ayrılacaklarını bildiklerini belirten özdiek, "galibiyete rakibimizden daha çok ihtiyacımız vardı ve bunu maç boyunca rakibe hissettirdik. kadro kalitesi yüksek bir takıma karşı oynadık. rakip topa daha fazla sahip gözükse de pozisyon vermeden maçı tamamladık. final paslarında doğru tercihler yapabilseydik, daha farklı olabilirdi" diye konuştu.
moral ve güven açısından önemli bir maç kazandıklarının altını çizen özdilek, "önümüzde çok zor maçlar var. yedi maçımız daha var ve hepsini kazanacak güce sahibiz. yarından itibaren trabzonspor maçına hazırlanacağız. bugün alınan üç puan kendimize gelme adına önemliydi" diyerek sözlerini tamamladı.
''değişim yaşayan bir takımız'' 04 kasım 2013, 22:38 ajansspor.com
eskişehirspor teknik direktörü ertuğrul sağlam, yakaladıkları pozisyonları değerlendiremediklerini ve kendileri için iyi bir karşılaşma olmadığını belirtti.
maçın başında yedikleri golün gençlerbirliği'nin uygulamak istediği oyun stratejisine fırsat verdiğini vurgulayan sağlam, şöyle devam etti:
"ikinci golden sonrasına baktığımız zaman rakibin kapandığını ve savunma yapmaya çalıştıklarını gördük. bunu da iyi yaptılar. oyunun genelinde oyuna hakim gibi görünsek de ofansif anlamda etkili olamadık. pozisyonları değerlendiremedik ve bizim için iyi bir karşılaşma olmadı. beklentimizin yüksek olduğu bir maçtan puansız dönüyoruz. çok zamanımız yok, cuma günü akhisar belediyespor ile oynayacağız. iyi hazırlanarak, bu maçın etkilerini üzerimizden atarak, işin içine dönmek zorundayız. sahamızda taraftarımızın da desteğiyle kazanmak istiyoruz. hatalarımız da eksiklerimiz de var. onları gidermemiz gerekiyor. değişim yaşayan bir takımız, bunu yaşarken bazı sancılar oluyor."
sağlam, eskişehir'in şampiyonluğa hazır olup olmadığı ile ilgili bir soruyu ise "türkiye'de bir anadolu takımının şampiyonluğundan bahsetmek kolay bir şey değil. mücadele ettiğiniz rakiplere ve kendi ortaya koyduklarınıza bakacaksınız. bu bütçelerle şampiyonluktaki rakiplerle mücadele etmek kolay değil. eskişehirspor takımı bugün itibarıyla böyle bir hedef için müsait değil. bunun zamanını iyi tespit etmek ve hayal tacirliği yapmamak lazım. ilerleyen senelerde kulübün ekonomisi toparlanırsa bu gerçekleşebilir. bu seneyle ilgili gerçekçi hedefimiz, avrupa kupalarına katılmak olur" diye yanıtladı.
o gün tribünde bulunan gençlerbirlikli cihan tugrul tezcan'ın gencler.org'a yazdığı anısı:
"gençlerbirliği taraftarı olmanın verdiği gururu ve sevinci yaşadığım eskişehir maçının son dakikalarıydı. sadece kazandığımız için değil kırmızı-siyahlı tüm kardeşlerimle tribünde yaşadığımız mutluluk stadyumdan taşmıştı. o son dakikalarda eskişehir taraftarları küfür etmeye başladı. herkes ne gerek var şimdi neyin saldırısı bu diye düşünüyordu. o anda o duyguların vermiş olduğu heyecanla hemen maçtan önce öğrendiğim "es es es ki ki ki eskişehir i* " sloganını bir anda bağırmak gafletinde bulundum. ben, değil tribünde, normalde de küfür eden bir insan değilim. o anlık yanlış bir heyecandı. bunun yanlışlığını ve bizim taraftarımızın nasıl saygılı ve büyük olduğunu çok iyi anladığım olay şu oldu: ben sloganı atar atmaz ön sıralarda bir amca bana dönüp "siz yapmayın ayıp be ayıp" dedi. refleks olarak hemen elimi ağzıma götürdüm. kıpkırmızı olmuştum. abimizden özür diledim. bu olay bana zaten hissetmekte olduğum büyüklüğümüzün fiili bir kanıtı oldu. gene böyle bir durumdan dolayı herkesten özür diliyorum. saygılarımla."
tecrübeyi konuşturma zamanı okay karacan 6/11/2013 zaman.com.tr
mehmet özdilek antalyaspor’u 5 yıl çalıştırdı. ertuğrul sağlam 4,5 yıl bursaspor’da görev yaptı.
özdilek 5 yıl önce ekonomisi zayıf, oyuncu seçim opsiyonu elindeki imkanlarla sınırlı antalyaspor’u adım adım şekle sokmaya çalıştı. takım bu dönemde sürekli stadyum sorunu yaşıyor, seyircisinin etkisi gittikçe zayıflıyordu. zaten antalya kozmopolit bir şehre dönüştüğünden taraftar örgütlenmesinin temelini oluşturan “memleketçilik” meselesi ivmesini kaybediyordu. ne var ki takım yıldan yıla ekonomisini toparlayarak kendine gelmeye başladı. belki efsane işler yapmadılar ama geçen yılın ilk devresinde adım adım büyüyüp başa güreşilebileceğinin ispatını yaptılar.
bursaspor her zaman iyi bir seyirci potansiyeline sahipti. ortalama üstü bir futbol kapasitesi vardı ve ekonomik potansiyeli antalya’ya oranla daha kuvvetliydi. türk ekonomisi içinde etkisi olan başkanlar tarafından yönetildi ve hep daha çok gündemde oldu.
sağlam, ligin tecrübeli ama büyük takımlarda şansları yaver gitmeyen oyuncularla, iyi yabancıları bir araya getirdi. kendi içlerinde yetiştirdikleri oyuncuların performanslarını da ekleyince anadolu’ya şampiyonluk getirdiler. sağlam, ekonomik olarak daha rahat çalışmıştı.
sağlam, sezon başında ekonomisi çok da parlak olmayan eskişehir’e gitti.
mevcut takımı eldeki genç oyuncularla harmanlayarak hasarları gidermeye çalıştı. istediği tek yabancıyı getirip yola çıktı. ilk 9 haftada başa güreşen takımlara karşı oynayıp alabileceğinin maksimum’unu hanesine yazdırdı. şimdi eskişehir seyircisiyle sağlam prensipleri gelecek için bir araya geldi. eskişehir’in yeni şampiyon adayı olması için şartlar neden oluşmasın ki?
zamana ihtiyaç var..
mehmet özdilek, diyadin gidene kadar maçlarını ezilmeden ama kazanamadan bitiren büyük sorunlar yaşayan gençlerbirliği ile iyi bir başlangıç yaptı. takıma yeniden enerji yüklemesi yaptığını fark edebiliyoruz.
bu kez ekonomisi en güçlü takımın hocası ve bu potansiyeli zirveye taşımak için imkanları yüksek. başkan cavcav tersi davranmazsa devre arası takviyesi ile tırmanışa geçecekler. özdilek ayrıca ilk kez kemik bir seyirci topluluğuna sahip olmanın lüksünü yaşıyor. gençlerbirliği kombine sahibi 6000 taraftarıyla şimdiden özdilek için büyük güç oluşturmuş. bunu zaten kendisi söylüyor.
sonuç olarak mehmet özdilek 5 yıllık antalya tecrübesini tüm imkanların olduğu gençlerbirliği ile kullanmaya hazır.
son beş yıllarını aynı takıma hizmet ederek geçirmiş, ellerindeki imkanlar doğrultusunda başarıyı yakalamış iki teknik adamın kendi en iyi performanslarını göstermek için istim üzerinde oldukları kesin..
sağlam ve özdilek’in hikâyelerini iyi takip edin, eğer başaramazlarsa eminim onların değil yönetimlerinin formsuzluğunu konuşuruz.
gençlerbirliği ile eskişehir bu ligin 6’ncı şampiyonu olmaya aday değil mi?
uche gitti, kasımpaşa bitmedi
tabii ki zengin kasımpaşa bu adaylık listesinin içinde yer alacağını gösteriyor. ekonomileri, yönetimlerinin titiz ve prensipli karakteri zirveyi hedeflediklerinin göstergesi. onların diğer iki takıma göre tek eksiği izleyici sayısı ve taraftar yönetim soğukluğu..
iyi futbol iyi oyuncularla oynanır. kasımpaşa enfes bir hücum hattı kurdu. yabancı seçiminde tam isabet. eldeki oyuncuları bu karmanın içinde yüksek performans verir hale getirdiler. normal şartlarda tüm skor yükünü taşıyan uche’nin ayrılığının büyük boşluk yaratması beklenirdi. bobo olmayınca kayseri, vleminkcx olmayınca gençler, pinto olmayınca bursa, necati durunca eskişehir, almeida sek sek oynayınca beşiktaş gol sorunlarını çözemedi. henrique iyi bir sezon geçirerek sorunları öteledi. burak durunca drogba devreye giriyor, sow yetmeyince, webo sonuca götürüyor.
yani eğer forvetiniz aksıyorsa takım çözülüyor!
koskoca bir sene uche’nin ayağına bakan takımdan, tüm mevkilerin skor yüküne katıldığı bir takım olmak ancak kalite ve iyi organizasyon ile açıklanabilir.
favorimin scarione olduğunu bu sütunu takip edenler biliyor. büyük potansiyeli var ve daha da ileri gidecek, batalla’nın bursa’ya yaptığını yapacaktır.
özetle kasımpaşa, eskişehirspor ve gençlerbirliği’nin başarmak için her türlü imkanı var ve onları izlemek heyecan veriyor.
sivas’ı geçen hafta konuşmuştuk, aynen devam ettiklerini biliyorsunuz..
zihniyet değişmedikçe! mehmet ali çetinkaya 06/11/2013 mehmetalicetinkaya.com
gençlerbirliği’nde başarı, (çoğu zaman) “transfer yapan”a addedilir. eline verilen (genelde) uyumsuz kadroyu “adam eden” ve iyi sonuçlar elde eden teknik direktör yerine, sezon sonunda 1-2 futbolcu satan ve (çoğunlukla) gidenin yerine “kafasına göre” futbolcu transferi yapan alkışlanır. belki de, “ucuza aldı, pahalıya sattı” daha ilgi gören bir başlıktır da ondan, bu kadar methiyeler düzülür “transfer yapan”a.
ama başarısızlık, eline verilen (genelde) uyumsuz kadroyu “adam edemeyen” ve iyi sonuçlar alamayan teknik direktöre addedilir. sezon sonunda eldeki iyi malı (diğer örneklere göre ucuza) satan, gidenin yerini doldurmak yerine, “ya tutarsa” diye takımdaki eksiklerden bağımsız transfer yapana, (çoğunlukla) “daha ne yapsın. hem futbolcu sattı kasaya para girdi”li kurtarma cümleleri kurulur.
ama bu sefer kısır döngüde “ufak” bir değişiklik oldu.
başarısızlık, hem teknik direktöre (metin diyadin), hem de “transfer yapan”a (cem onuk) addedildi.
yeni gelen teknik direktör (mehmet özdilek) 12 günde şapkadan tavşanla birlikte 6 puan birden çıkarttı. ilk 8 haftada sadece 4 puan toplayan ve 42 yıllık lig tarihinin en kötü sezonunu geçiren kırmızı-siyahlılar bu sonuçlarla biraz olsun nefes aldılar.
peki, ne değişti?
sakat ve/veya cezalı oldukları için bir iki futbolcuyu değiştirmek dışında, pek farklı bir kadro sahaya sürmedi yeni teknik direktör. elazığ maçını kazansak da yine perişanları oynadık. tek şans onların bizden daha kötü olmalarıydı. ama eskişehir maçında takım daha bir arzulu, daha bir istekliydi. golü de erken bulunca maçı kazanmasını bildi.
peki, ne değişti de, uyumsuz, mevki olarak bol eksikli kadromuz bir anda maça asılır oldu?
ilk 8 haftada bizi en çok yaralayan, gençlerbirliği’ni yönetenlerin önceki sezonlarda yaşananlardan hiçbir ders çıkartmadan (bir kere daha) aynı eski kafayla “içi boşaltılmış” bir takım kurmaları ve futbolcuların, kötü geçen birkaç haftadan sonra boş vermiş bir havaya bürünüp, maçın kaçıncı dakikası olursa olsun, filelerde ilk golü görür görmez havlu atmalarıydı.
peki, yeni teknik direktör neleri değiştirdi?
aslında türk futbolu, kötü birkaç sonuçtan sonra futbolcuların havlu atmasına, teknik direktörün günah keçisi ilan edilmesine ve akabinde yeni gelen hocanın ilk birkaç haftada takımı şahlandırıp “vezir” ilan edilmesine ve sonrasında da “durulmasına” alışkın. futbolcusundan, taraftarına, başkanından, yöneticisine kadar bu, türk futbolunun kronik hastalıklarından biri. ve elbette ülke futbolundaki istikrarsızlığın ve “sil baştancılığın” en büyük yapıtaşı.
peki, türk futbolunda kötü giden her takımın beklediği “gazı” bir yana bırakırsak, yeni teknik direktör (başka) ne değiştirmiş olabilir?
cevabı inanın bilmiyorum. ama bilmeyi çok isterdim. düşünsenize, alkaralar’ın 8 haftada kazandığı puanın, haftalık bazda %600 daha fazlasını kazanma sırrını kim bilmek istemez ki?
bergama ile oynanan türkiye kupası maçını da sayarsak, mehmet özdilek’in gençlerbirliği başındaki başarı oranı %100. 3′te 3. ya da kayıpsız. böyle olunca gençlerbirlikli taraftarlar da bir nebze olsun havaya girdiler. hatta “yoksa metin diyadin mi kötüydü?” diyenler bile seslerini yükseltmeye başladılar. işte bu noktada yazının “yazılma sebebi” olan, “gerçek soru”yu sormak gerek;
takım düzlüğe çıkarsa, cem onuk, sayın cavcav’a ve kamuoyuna, “bakın gördünüz, benim yaptığım transferler doğruydu. görevimi geri istiyorum” derse, tekrar görevine iade edilip akabinde de son günlerde kulüpte yapılan değişiklikler eskiye döndürülür mü?
gençlerbirliği’ni tanımayan birçok kişi “hayır” diye içinden geçirse de, muhtemelen bu sorunun cevabı “evet”. çünkü bir adım geriden büyük tabloya tekrar bakarsanız, cem onuk’un sadece bir isim olduğunu görürsünüz. tıpkı gelip geçici teknik direktör(ler) ve futbolcular gibi. oysa bu kulüp uzun yıllardır aynı şekilde işleyen ve ne yazık ki “geçmişte kalmış” bir zihniyete sahip. asıl bu zihniyet gitmedikçe ya da değişmedikçe biz bu senaryoyu tekrar tekrar ve daha fazla yaşayacağız.
hem sormuşken, şunu da sormak gerek; gençlerbirliği kulübü için başarı nedir?
bilmeyen için not: 1994′ten itibaren tam 21 yıl genel menajerlik yapan ve hem teknik direktör ziya doğan, hem de ilhan cavcav ile sorun yaşadığı için, 12 mayıs 2005′de, “artık gençlerbirliği’ndeki misyonumu tamamladım” diyerek karşıyaka’ya giden cem onuk, takımdaki sular durulunca, 1 mayıs 2006′da yeniden görevinin başına getirilmiş ve o gittikten sonra kulüpte yapılan tüm değişiklikler eskiye döndürülmüştü.
"stancu just doesn't seem good enough up front," said @spinesideburn at the beer bus before monday night's genclerbirligi v eskisehirspor match. so little faith did steve have that he didn't even bother to actually come to game, preferring to curl up on the sofa at home. needless to say stancu scored two top goals tonight.
genclerbirligi 2 - 0 eskisehir
i had no idea that swedish people were so proud of their viking history. apparently the prime minister sends out a congratulatory note to all swedes on the date considered to be the anniversary of the "stuffing of jorvik" (york) from the year 950 or something. such a violent history makes it all the more strange that all swedes are given a certificate on graduation from high school that qualifies them to be election monitors in any third world country, including scotland! no wonder democracy is doing so well.
anyway, that is what i think i heard from the four swedish blokes who showed up at the beer bus, along with @spinesideburn, for pre-match discussions.
indian summer weather, and a fair bit of pollution, meant that it certainly wasn't cold at the 19 mayis stadium for the monday night 8pm ko. which brings me to my next rant.
when i was a kiddy football matches kicked off at 3pm on a sunday. all football matches kicked off at 3pm on a sunday. a wonderful time for a footy match. the weather was always good at 3pm. the meat pies were warm and the cheer leaders ugly. i know we can't go back to those good ole days. television determines everything and i accept that we are going to have matches on a friday night, or a monday night.
but now i get pissed off and angry because i can't for the life of me figure out why the tff would schedule three, 3, uç, tre, three matches for a monday night 8pm kick off.
why couldn't the tff have had our match on saturday or sunday? it isn't as if our monday night match would have got many viewers on the telly. the gencler v eskisehir match is the closest we have to a derby nowadays (a bit over an hour away on the high speed train). so why, why, make us play on a monday night making it so difficult for both home and especially away fans to get to the stadium?
having said that there was a decent eskisehir crowd tonight. mainly students it looked like.
but the eskisehir team didn't really show up.
gencler did though and it wasn't long until stancu had us 1-0 up with a greatly strike in the 7th minute.
and then we played... er... not too badly. this was a new gencler. grosso was great in midfield. we were making decent attacks, our defence was holding nicely, ramazan in goal had little to do.
half-time and none of us could see eskisehir winning it. thing was that before the match you could have got very good odds on eskisehir absolutely thrashing us.
second half and again genclerbirligi were in control. we sang and sang and the team seemed to lift. then the second came with stancu again simply smashing it.
from then on gencler merely played counter-attacking football while eskisehir desperately tried to get something back.
they couldn't.
i can't really explain it. we seem to be playing like a decent team. is it all because of the new coach "şifo" mehmet?
i don't care. in the end the swedes and me left the stadium happy having seen another violent massacre... er... football victory.
steve later texted me to say that he had had a lovely snooze. bless.
yeni teknik direktörümüz mehmet özdilekle birlikte ikinci macimiza cikiyorduk. rakibimiz eskisehirspor bizden onceki iki karsilasmasini kazanmisti ve ankara'ya 3 puan icin gelmisti. henuz 8. dakikada serkan'in sol cizgiden yaptigi ortaya stancu cok guzel hazirlanmis ve gelisine bir voleyle topu filelerle bulusturmustu. erken gelen gole sevinmistik ve keyfimiz yerindeydi. ilk yarinin son dakikalarinda kalemizde tehlikeli bir pozisyon gormustuk. kamara'nin penalti noktasindan vurusu kalenin ustunden auta cikmisti. hepimiz derin bir oh cekmistik. ilk yariyi 1-0 onde bitirmistik. ikinci yarinin 53. dakikasinda gosso'nun attigi guzel pasi stancu ayni guzellikte onune almis ve yine ayni guzellikte kaleye gondermisti ve skoru 2-0 yapmisti. geri kalan zamanda eskisehirspor hucumlarini izledik ancak bu hucumlar skoru degistirmeye yetmedi. 10. haftada ilk kez iki mac ustuste galip gelmenin sevincini yasiyorduk. simdi gozler haftaya oynayacagimiz trabzonspor macindaydi. bense icimden "umarım o maci da tribunden izleyebilirim" diye geciriyordum.
16:00'da anadolu üniversitesi iibf'de başlayan dersimden yaklaşık 2 saat sonra çıkarak müthiş bir deparla 18:15 eskişehir-ankara treninde ki yerimi aldım.. 1.5 saatlik bir yolculuktan sonra yine aceleyle bu sefer de maça yetişmek için stadın yolunu tuttum.. nihayet tribündeki yerimi almıştım ve maç zamanı gelmişti..
maç ve tribün hakkında
tribündeki yer sorunu orta grubun yaptığı tezahüratlara güçlü bir tepki verilmesini de engelliyor.. ''koyduk mu-eskişehir köpeğine-es es sana güle güle'' gibi rakibi tahrik edici tezahüratlar dün ısrarlı bir şekilde tekrarlandı.. bu tezahüratlardan rahatsız olan tribündeki diğer taraftarların tepkisi bireysel olunca açıkcası pekte 'sallamayarak' devam ettiler..
bu olumsuzlukları bir kenara bırakınca hem tribün hem oyuncular iyiydi. biz üzerimize düşeni, takımda kendi görevini fazlasıyla yaptı ve sonuç sevindirici..eskişehirspor taraftarlarının performansı da görülmeye değerdi.. ''tapmadık asla paraya pula'' tezahüratının ayrı versiyonlarını da aynı maçta her iki taraftardan da dinleme fırsatı bulduk..
doğa'ya da ayrı bir parantez açmak lazım.. sakatlanıp kenara gelene kadar mükemmel oynadı..
artık aut atışlarını gelişi güzel kullanmadığımızı gördüm.. başta stancu zec petroviç ve gosso her aut atışı öncesi sol çizgiye fazlasıyla yaklaştı ve jimmy'i boşa çıkartmaya çalıştılar.. ramazan'da topu ısrarla jimmy'e gönderdi.. jimmy bu maç fazla etkili olamadı ama bunu trabzon maçında da denersek sol bekte sıkıntı yaşayan trabzon karşısında sonuç alırız..
şifo'nun takıma etkisi yavaş yavaş hissediliyor.. dün 11'i görünce biraz garipsemiştim ama sonuçta şuan oyuncuların form durumunu en iyi bilecek kişi hoca..
takım kafasında ligi bitirmişti.. bu 2 galibiyetle en azından artık daha istekli olacakları kesin..
son olarak zec.. bunu söylemek istemiyorum ama resmen 1 kişi eksik oynuyoruz.. bu formu normal değil.. bir an önce toparlanmalı..
dün ankara'da gençlerbirliği maçı için tribündeydik. pazartesi günü olmasına rağmen, çeşitli illerden taraftarlar geldiler. bir kısmı işinden izin aldı, bir kısmı yalandan rapor yazdırdı, kimi okulunu kırdı. sonuçta haftanın ilk iş günü olmasına rağmen hatırı sayılır bir kalabalık vardı.
maçın ilk yarısı gençlerbirliği'nin 1-0 üstünlüğü ile bitti. takım futbol adına hiçbir olumlu iş yapmıyor/ yapamıyordu.
devre arası takım, soyunma odasına 1-0 geride giderken taraftarın bulunduğu bölümün önünden içeri giriyordu. taraftar, ilk yarı boyunca en ufak bir mücadele göstermeyen takımını alkışlayarak soyunma odasına gönderiyordu. tribünün önündeki bir kişi artık ne söylediyse, (orada olanlara göre haydi veysel denmiş) veysel sarı içeri girerken el kol hareketleri yapmaya başladı tribüne. erkan onu zorla içeri sokmaya çalışıyor, o da tribüne gelip artık ne duyduğunu sandıysa hesaplaşmak istiyordu. kafasını öne eğip, utanarak içeri girmesi gerekenlerin başında gelecek bir futbolcu, onu desteklemek için oraya gelen, üstelik km.'lerce yol kateden, işinden okulundan fedakarlık eden vefakar insanlara karşı gider yapmaya kalktı. erkan çok sert müdahale ederek onu merdivenlerden aşağı iterek, olayın büyümesini engelledi.
garip olan şu ki; takım 2. yarıya çıkarken o vefakar taraftar veysel'i yanına çağırıyor, ona moral vermeye devam ediyordu. veysel ise artistliklerine tribünün önüne gelerek devam etmekteydi.
maçın ikinci yarısı takım yine kötüydü. maçı da 2-0 kaybettik. bunun hiçbir önemi yoktu taraftar için. çünkü onlar arma için oradaydı. hiç susmadılar. takım gol yediğinde bile. maçın bitiminde alkışlarla yolladılar takımı içeriye. aldırış etmediler veysel'in de o takımın içinde olmasına. böylesine berbat bir oyundan sonra alkışlanabilmek her futbolcuya nasip olmaz. ama daha bitmemişti. takım içeri girmişti ama kaptan erkan, maçın bitiminde sahanın ortasında milli takımdan arkadaşı jimmy ile sohbet ederken, tribünler şöyle bağırıyordu; "erkan ortaya üçlü çektir tayfaya" erkan geldi, zorla da olsa üçlüyü çektirdi. (önce istemedi) kazanmış bir takımın kaptanıymış gibi gönderildi içeriye. daha çok maçlar oynanacaktı. daha kazanılması gereken çok maç vardı. tribün bunun bilincindeydi.
maçtan sonra arabama binip eve doğru giderken yeşil ışık 3 defa yanmasına rağmen kavşağı geçemedim. çünkü taraftar otobüsleri geçiyordu ve polis onların geçişine öncelik vermişti. 3 tane yeşil ışık. pazartesi akşamı. deplasman. sözün bittiği yer.
bir taraftar olarak mağlubiyeti sindirebilirim. kötü oyunu da. her maçı kazanacağız, her maçı iyi oynayacağız diye bir beklentimiz yok zaten. ama veysel sarı'nın hareketlerini sindiremem. sözleşmesinin son yılında teklif yapanlara güvenerek mi yoksa kendisini olağanüstü, değişilmez, vazgeçilmez bir futbolcu olarak gördüğü için mi bilinmez sahada mücadele etmeyen, türlü beceriksizlikler yapan, üstüne de tribüne gider yapan futbolcuya, o şanlı formayı bir daha giydirene en ufak saygım kalmayacak. bu taraftar dün rakip takımdan doğa'yı sahadan çıkarken alkışladı. çünkü bu armayı yıllarca, adam gibi üzerinde taşımıştı. veysel sarı, kendisini futbolculuk kariyerinde bugünlere getiren kulübün taraftarlarına bunu yaptığında, o taraftar o eli, kolu onun bir tarafına sokmuyorsa, bu o taraftarların asaletindendir. (ben o kadar asil değilim) hani tribünden yükselen bir ses vardır; "futbolcular parlar söner, yönetimler gelir geçer, eses için çarpar kalpler, susmayacak bu tribünler, senin için eses senin için" herkes gidiyor, sonunda bu taraftar kalıyor geriye. parçalanmış, hırpalanmış, cebindeki son kuruşla da içeriye bir çocuk daha sokmak için bilet alma gayretindeki taraftar. gerektiğinde o bilet için evinin kiremitlerini satan taraftar. işte sırf onlar yüzünden veysel sarı'nın, bu şanlı formayı giymeye devam etmesi, bu taraftara ihanettir. bunu da en iyi "bu işin üstünü kapatalım diyenler" bilir. bildiklerini biliyorum, çünkü bu yüzden yönetimdeler.
yönetime ve idari kadroya diyeceğim şu ki; bu taraftar bu takımın patronudur. taraftar deplasmana gidiyor, taraftar lisanslı ürün alıyor, taraftar bilet alıyor, taraftar okulunu kırıyor, işine gitmiyor, çoluğunu çocuğunu bırakıp, takımın peşine düşüyor. o taraftar takımı tribüne çağırıyorsa, futbolcular tabiri caizse ceketlerinin önünü ilikleyecek, o tribüne gidip "aleykümselam" diyecek. eğer futbolcu bunu bilmiyorsa, bunun böyle olduğunu onlara anlatmalısınız. maç başlamadan önce iki defa çağrılmalarına rağmen tribüne gidilmiyor olmasını açıklayamazsınız. sonra tribünlerimizdeki kan kaybının nedenleriyle ilgili ona buna "neden acaba" diye sormayın. eğer senin teknik direktörün, hiç tanımadığı bir taraftarın düğününe katılıyor, orada 2 saat kalıyorsa, futbolcun da bir zahmet çağrıldığında o tribüne gidecek. reklam panolarının üzerinden atlayacak. tellere kadar gelecek. o taraftara dokunacak arkadaş.
son bir söz daha; camiamız, maçtan sonra çocuğuna bu skoru nasıl anlatacağını düşünen adamlarla doluyken, o esnada polatlı'da tandır yediğinizi sosyal medyada reklam etmeyiniz. yemek yemeyin demiyorum. tabii ki yiyeceksiniz. afiyet olsun. ama birilerinin boğazı düğüm düğümken, senin o lokmaları yuttuğunu bilmesinler. herkes, futbolcusundan yöneticisine nasıl bir camiaya hizmet ettiğini, otursun bir daha düşünsün. herkes aklını başına alsın. buna 19 mayıs'ın koltuklarını kırıp, "taraftarım seviyorum yea" diye anıranlar da dahildir.