* ilk galibiyet aldığı, * deplasmanda ilk gol attığı, * deplasmanda galibiyet aldığı ilk, * deplasmanda ilk puan aldığı maç.
not: o yıllarda takımlar haftasonları cumartesi ve pazar günü olmak üzere 2şer maç yaparlardı. bu yüzden bu maç 2. hafta maçı olmasına rağmen aslında istanbulspor'un ligdeki 5. ve deplasmandaki 3. maçıdır.
beykoz: sıtkı (*) - aydın (*), ismet (**) - ekrem (*), ekerbiçer (**), günay (**) - okay (*) [hasan (**)], ziya (**), şirzat (**), mustafa (**), abdullah (**)
goller:
0-1: ihsan, sağdan kale çizgisine paralel verilen bir paso aldı. markajdan kurtulmak için bir kaç adım geri kaçtı. topu düzeltti ve kaleye dönmeden şütünü attı. sıtkı topu takip etmediği için kontrpiyede kaldı. top kalenin sağ direği dibinden yerden içeri girdi. (dak. 32)
0-2: aydemir geriden şandellenen bir topla ekerbiçerden aştı. sıtkı çıktı. aydemir onu da havadan aşırdı. kaleye dolduran müdafinin yer tutmasını bekledi; yere indirdi ve plasesini yaptı. aydın elle müdahaleyi denedi ama kolları arasından kaçan top yavaşca ağlara yuvarlandı. (dak. 74)
sanki beykoz ve istanbulspor iki yabancı memleketin takımı idiler ve sanki birüçüncü memleketin sahasında oynuyorlardı.
seyirci öylesine bigane, öylesine heyecansızdı. sadece iyi hareketleri takdir etmek, kötü hareketleri protesto etmek için ses çıkarıyordu. mamafih işaret etmek lazım ki takdir edilecek iyi hareketler de pek sık olmuyorda. yani kimi, neyi alkışlayacaktık.
sıtkı'nın her zamankinin aksine mütereddit ve çevkingen hareketlerini mi? ismet, ekerbiçer veya günay'ın o alışılmış, o daima beğenilmiş "oturaklı müdafaa" hareketleri yerine dünkü "ancak kendini kurtaran" oyunlarını mı? zeki ziya'yı yırtıc şirzat'ı, iyi futbolcu mustafa'yı dün tanınmayacak kadar değiştiren sebebi bilinmez durguluğu mu? yoksa vurduğu toptan erkekçe sesler getirmekle taınmış aydemirin o yarım ve pis vuruşlarını, yahut civa gibi ibrahim ve ihsanın göz doldurmayan halleri mi? kimi, neyi alkışlayacaktık?
alkışlanacak bir ili şey oldu... onları da alkışladık doğrusu... bunlardan birincisi aydemir'in attığı goldü. bu golü bize öyle geldi ki ancak aydemir kadar soğukkanlı ve sakin bir adam atabilirdi. ekerbiçer'den sonra sıtkı'yı da aşarken girdiği mükemmel pozisyonda aceleye gelip topu kafa ile kaleye yuvarlaması gol şansını yarıya indiriverecekti. fakat o bekledi; kaleyi dolduran müdafii de mağlup etmek için tedbir aradı ve buldu. gol, bir "büyük goldü".
maçın ilk devresinde rüzgarla beraber oynayan istanbulsporlular daha çok rakip sahada dolaşmışlar, fakat doğru dürüst bir tehlike olmamışlardı. hatta, neden açık konuşmamalı, ihsanın attığı gol de biraz tesadüf gözükmüştü. filhakika ihsan'ın şütü güzeldi, ani idi, kalenin iyi bir köşesine yerleşmişti. ama böyle bir şütü vasatın üstündeki klasını isbat etmiş bir kalecinin takip etmemesi garipti.
ikinci devrede rüzgarı arkasına alan beykoz, istanbulspor kalesini iyice sıkıştırıyor, fakat netice alamıyordu. bunda beykoz forvetinin "beceriksizliği" kadar istanbulspor müdafaasının da girgin ve cesur kesiciliği rol oynadı.
istanbulspor böylece milli ligte ilk galibiyetini alıyor ve böylece -belki de- kaderini değiştiriyordu.
istanbulspor - beykoz maçının 32 nci dakikakasında ihsan'ın ceza sahasının dışından attığı şüt "tam köşeden" kaleye girerken beykoz kalecisi sıtkı topu ancak seyredebilmişti. halbuki bu topu çok iyi takip edebileceği umulurdu. ama işte onu da her futbolcu gibi bir anlık tereddüt mağlup etmişti.
şık gol
ikinci devrenin 29 uncu dakikasında aydemir son zamanların en şık golünü attı. evvela ekerbiçer'i havadan aşırarak geçmiş sonra, çıkış yapan sıtkı'yı da ayni şekilde atlamıştı; kaleyi dolduran aydın'ı da ekarte etmek için bekledi ve onun da boş bıraktığı yere plasesini yaptı. aydının elle kurtarmağa çalışması nafile.