çocukluk anılarım arasında kopuk kopuk şeyler de var. bazı maçlardan sonra yürüyerek kulübe gidiyoruz. yolda o yılların takım kaptanı oğuz akşit içinde belki 10 kişi olan arabasına bizi de davet ediyor ama biz yine de yürüyoruz. taksi ile yapılan bazı yolculuklarda babamı tanıyanlar çıkıyor ve para almak istemiyorlar, babam strese giriyor, sokakta çok kimseden saygı sevgi görüyor ve ana neden onun hep gençlerbirlikli serçe münir oluşu. elbette babamın kişiliği duruşu başlıbaşına bir faktör ama o da kısmen bir gençlerbirliği kültürünün ürünü... maltepe'deki kulüp binası her zaman sıcacık, neşeli, hoş ve saygılı bir kalabalıkla dolup taşmıştır. kulübün o zaman soyunma odaları ve duşlarının olduğu yerde genel kurullara babamla beraber çok gittim. küçük yaştan beri o havayı içimde hep soludum. orhan şeref apak ve hasan şengel efsaneleri ile birebir konuştum. hasan şengel düğünümde de bana bir gençlerbirliği rozeti takmayı ihmal etmemiştir.
ilkokul çağlarımda bu stadda çok maçlara gittim ama nedense iki maç bende çok iz bırakmıştı. bunlardan birisi milli mensucat isimli bir adana takımı ile oynadığımız maç idi. bu maçı güç bela kazanmıştık ama beni hu maça odaklayan şey aslında rakip takımın adı idi. yanlış anımsamıyorsam hu maçı kapalı tribünün eski hali varken izlediğim için tribün de bana farklı gelmişti. diğer maç ise adana demirspor'u galiba 1-0 yendiğimiz bir maçtı, onda da etrafımdaki herkes bizden daha iyi oynayan adana demirspor'u alkışlamıştı. bir miktar hayal kırıklığı yaşamıştım ama galiba yavaş yavaş gençlebirliği kültürü'nden nasibimi almaya da başlamıştım.