30 ekim 1966 pazar günü iki takım, eskişehir atatürk stadı’nda 25.000 seyircinin önüne çıktı. muzaffer sarvan, yavuz tunç ve sait acarbay hakem üçlüsünün yönettiği maça beşiktaş büyük bir seyirci dezavantajına rağmen, fırtına gibi başladı.
10. dakikada da ilk gol geldi. kuzman’ın pasını, faruk bekletmeden müsait durumdaki k.ahmet’e geçirdi, k.ahmet de topu düzeltip sert bir sol şutla ağlara gönderdi. 0-1
35. dakikada gole giden güven’in ismail ve ilhan tarafından düşürülmesine hakem devam dedi.
36. dakikada abidin’in gollük şutunu necmi, mükemmel bir refleksle kornere yumrukladı.
42. dakikada yusuf sağdan daldı, ortasını yaptı, kaleci hakkı uzandı ama topu tutamadı ve kuzman durumu 0-2 yaptı.
45. dakikada fethi’nin sert şutuyla süreyya baygınlık geçirdi, o tarihlerde resmi maçlarda kaleci hariç oyuncu değiştirme olmadığından, süreyya ikinci yarıda maça devam etti.
51. dakikada sanlı soldan topla daldı ve kaleciyi de geçerek, zor pozisyonda farkı üçe çıkardı. 56. dakikada kuzman, 6 oyuncuyu çalımladıktan sonra penaltı noktasından skoru 0-4’e yükseltti.
64. dakikada kazanılan frikiği k.ahmet beşinci gol olarak ağlara gönderdi.
66. dakikada faruk kale önünde düşürüldü ve hakem muzaffer sarvan, penaltı noktasını gösterdi. uzun itirazlar bittiğinde sanlı topun başına geldi ve kalecinin soluna gönderdiği vuruş, durumu 0-6 yapmıştı.
ancak bu gole tabelacının itirazı bitmemişti ve skor tabelasına 0-0 levhasını astı. bu farklı sonuç, eskişehirspor’un o sezon kendi sahasında aldığı ilk ve tek yenilgi oldu.
beşiktaş: necmi mutlu, erkan yanardağ, fehmi sağınoğlu, yusuf tunaoğlu, süreyya özkefe, kaya köstepen, ahmet özacar, ervin kuzman, güven önüt, sanlı sarıalioğlu, faruk karadoğan.
goller: k.ahmet (10 ve 64), kuzman (42 ve 56), sanlı (51 ve 85 pen.)
lig'e yeni dahil olmuş eses, 30 ekim 1966'da beşiktaş'ı konuk ediyor. eses, ilk kez karşılaşacağı takımı yenip ismini duyurmak peşinde... bu yüzden açık futbolu seçiyor ve defans güvenliğini sağlamadan hücum ediyor. beşiktaş defansındaki eskişehirli süreyya özkefe, forvetteki kaptanı fethi heper'i uyarsa da nafile. ligin toy takımı kırmızı-siyahlılar 6-0'lık yenilgiyle neye uğradıklarını şaşırıyorlar. ardından, "neyse bir dahaki sefere" diyorlar ama olan eskişehirli beşiktaşlı'ya oluyor... maçı eskişehir'de radyodan komşularıyla dinleyen süreyya'nın annesine o maçtan sonra uzunca bir süre misafir gelmiyor ve annesi de oğluna gönül koyuyor. özkefe, "şehrime karşı suç işlemişim gibi olmuştu. uzun yıllar bu gerilimi yaşadım ama sonunda 34 yaşımda beşiktaş'tan eskişehirspor'a gelerek meleketime hizmet etmenin mutluluğunu yaşadım." diyor o günleri hatırlayarak...
kitaptaki anlatımıyla bu maçın intikam maçı için: özgür topyıldız'ın "anadolu yıldızı eskişehirspor" kitabından;
eskişehirli futbolcuların 30 nisan 1972'de istanbul'da beşiktaş'ı 3-1 yenişlerinde de bir intikam tadı vardır. ankara şekerspor'dan temmuz 1968'de eses'e transfer olan ve takımdaki 5 sezonunda da orta sahanın yıldızı olan vahap'la kemik bek ilhan'ın adam geçirmediği maçta, 18 civarında ayağıyla topun üstüne basıp tozluğunu düzeltmeden tutunda saha içinde topun üstüne oturup beşiktaşlı futbolcuları ağlatmaya kadar pek çok artistik hareket sergilemiştir de kara kartallara kırmızı şimşeklerle maytap geçilmeyeceğinin dersi verilmiştir! zira ilk devredeki maçta da beşiktaşlılar "şova" kalkışmışlardır zira!
eses’ler daha yeni inmişler meydana. şehrin üç amatör takımından oluşturulan kadro, bir sene sonra o zaman ki adıyla birinci lige çıkmış. istanbul’un en güçlü takımlarından beşiktaş’ı eskişehir’de ilk defa konuk ediyorlar. o günlerde eses taraftarı ün yapmış ülkenin dört bir yanında. adabazarı’nın (orada ababazarı derler) hendek ilçesindeki bir kahvehanenin sakinleri aralarında para toplayarak bir minibüs tutuyorlar ve eses’i desteklemeye gidiyorlar. şimdilerde 3 saat sürüyor bu yol ama o yıllarda 5-6 saat sürüyormuş. bir de dönüşü düşününce tam 12 saat ediyor. takdir edilesi bir futbolseverlik örneği ama onlardan biri “aslında maç izlemeye filan gittiğimiz yoktu, taraftarı izlemeye, onlardan biri olmaya gitmiştik” dediğinde, “hadi ya” diyesim geldi ve dedim. o gün kayınpederimle ilk tokalaştığım gündü. olayın kahramanları kayınpeder ve arkadaşları anlayacağınız.
-“toplaştık kahvede, bindik minibüse gittik. daha maçın başında beşiktaş 0-1öne geçti. taraftar eses çekmeye devam ediyordu. sonra ikinci ve üçüncü goller geldi. taraftar hala eses diye bağırıyordu. arkadaş dört oldu, beş oldu, sonunda altı oldu maç bitti, hala eses diye bağırıyorduk. ben hayatımda böyle taraftar görmedim” diye anlatmıştı kaptan nihat.
sevgili feti gürler’in kitabında da, o gün şöyle anlatılır;
ilk beş hafta sonunda eses, 3 galibiyet ve 2 beraberlik almıştı. her şey yolunda görünüyordu. fakat bu defa rakip çok güçlü bir takımdı. geçen yılın şampiyonu beşiktaş, eskişehirspor önündeydi. bir yıl önce 2 eylül 1965’de, atatürk stadı’nın açılışı nedeni ile beşiktaş eskişehir’e gelmiş, eskişehir demirspor’la özel bir maç yapmıştı. siyah-beyazlılar bu dostluk maçında eskişehir demirspor’a tam 6 gol atmışlardı. işte şimdi eskişehirspor hemşehrisi demirspor’un yaşadığı ağır yenilginin rövanşını alma fırsatı yakalamıştı. ne pahasına olursa olsun beşiktaş’ı devirmek isteyen eskişehirsporlu futbolcular, henüz maçın başlarında savunma güvenliğini bırakıp beşiktaş kalesine yüklenince olanlar oldu. 9. dakikada k.ahmet’le beşiktaş 0-1 öne geçti. eses beraberlik golünü ararken 42. dakikada beşiktaş’ın macar futbolcusu kuzman farkı ikiye çıkardı. ikinci yarıda bütün umutları söndüren gol 52. dakikada sanlı’dan geliyordu: 0-3... o yılı da şampiyon kapatacak olan beşiktaş’ı durdurmak mümkün değildi. ilk üç golü atan futbolcular birer gol daha atıyorlar ve skoru 0-6 yapıyorlardı. böylesine ağır bir yenilgiyi doğrusu kimse beklemiyordu. o gün atatürk stadı’nda hüzün vardı. beşiktaş altıncı golü attığında skor tabelasını değiştiren tabelacı çocuk “6” rakamı olmadığından “0” rakamı takmış ve 0-6’lık fark tabelaya 0-0 olarak yansımıştı ve bu olay istanbul basınında alay konusu dahi olmuştu...
tarih 29 kasım 2008
sabahın köründe kalkıp giyindik kuşandık ve ankara’daki arkadaşlarla denizlispor maçı için düştük yine eskişehir yollarına. sanki son üç haftada bir puan bile alamayan, sadece bir gol atmış ve yedi gol yemiş bir takımın taraftarı değil de, şampiyonluğa oynayan bir takımın taraftarları gibi şendik. eskişehir bilindik ayazı ile karşılamıştı bizleri. geçtik yerlerimize kurulduk. youla’nın 27.doğum günüymüş, tribünler hep bir ağızdan “happy birthday youla” şarkısını söylüyordu. sahadaki ilk 11’i gördüğümüzde rıca hoca “yine şekil yapmış” dedik aramızda. maç başladı, daha üçlüye başlamadan eses taraftarı, denizlispor durumu 0-1 yaptı. üstelik maçın başlama vuruşunu eses’ler yapmıştı. eses’ler ikinci golü yediğinde denizlispor ikinci atağını yapmıştı. sonra üçüncü atak ve 0-3 oldu. tribünler tıpkı 1966’daki 0-6’lık beşiktaş maçındaki gibiydi. her golden sonra daha fazla sahipleniyordu takımını. rıca hoca orta sahanın beynini oyuna soktu ve forveti tayfun ile üçledi. destek dürdü ve ilk yarının uzatma dakikalarında durum 1-3 oldu. eses’ler ikinci yarıda sahaya çıkarken muazzam bir destekle karşılandı. başarılı kaleci cenk’in sakatlanıp yerine vega’nın girmesi de, eses taraftarı için bir umut olmuştu.o dolduruşla ikinci golü atıyor ve 60. dakikaya girilirken beraberlik golü geliyordu. youla’nın hızına yetişemeyen braga çelmeyi taktığında ikinci sarıdan oyun dışı kalıyordu. dördüncü hakem uzatmaları 3 dakika olarak gösterdiğinde umutlar bitme noktasındaydı ama taraftar hala bağırıyordu. ve poljak’ın akıl dolu pasında youla geri dönüşü taçlandıran vuruşu yapıyordu. maçın sonunda “happy birthday youla” şarkısı yeniden söyleniyordu. taraftar olgunluğunun ödülünü maç sonunda almıştı.
bir kentin taraftarlık ruhu bu kadar uzun süre yaşatılabilir miydi? taraftarlık genlerle taşınabilen bir ayrıcalık mıydı? bilemiyorum... bildiğim şey, 1966’daki taraftarların ruhları geçen cumartesi günü oradaydı. gördüm, işittim, dokundum. kaptan nihat ve arkadaşları görselerdi şaşırmazlardı belki ama kim ispatlayabilir ki, onların o gün orada olmadıklarını.
mtk, wiener, sevilla botisa, barcelona beşiktaş ve boluspor'da oynayan...
kuzman şimdi de antrenör oluyor
ingilizce, almanca, ispanyolca ve türkçe konuşabilen macar futbolcu: "beni, antrenör alan, şampiyon olur,, diyor...
hani bir kuzman vardı...
mtk genç takımında futbola başlayan... orada üç yıl top peşinde koşan... sonra wiener’de bir yıl, sevilla botisa'da altı yıl, espanol barcelona'da üç yıl, beşiktaş'da iki yıl, clifland stockers'de bir yıl ve son olarak da boluspor'da 1 yıl futbol oynayan...
işte bu 32 yaşına gelmiş 17 yıllık futbolcu kuzman şimdi «antrenör» olmak kararında…
futbol oynadığı 17 yılda 100’e yakın gol atan kuzman, geçtiğimiz sezon sonunda macaristandaki antrenör kursuna katıldı ve bir diploma kaptığı gibi türkiye'ye döndü.. döner dönmez de aynı macar hoca molnar'a benzer bir iddiada bulundu:
«kim beni antrenör olarak alırsa şampiyon olur!.» diye…
ingilizce, almanca. ispanyolca, macarca ve türkçe konuşabilen kuzman yaşayacağı süre kendini futbola adamak isteğinde.. geçen yıl boluspor'un şampiyon kadrosunda birçok maçta yer alan ve antrenör galip türkkan ayrıldıktan sonra da iki ay süreyle kırmızı - beyazlı takımı çalıştıran kuzman, «bu şampiyonlukta benim de hissem var. herşeyden önce çetin ve vadi gibi iki futbolcu keşfettim ve takıma kazandırdım. ben hangi takımı çalıştırsam, genç kabiliyetler bulur, türk futboluna birşeyler kazandırırım» diyor...
diyor ve gerek birinci gerek ikinci türkiye ligi takımlarından gelecek teklifleri bekliyor...
not: haberi joe ervin kuzman’ın beşiktaş’taki ilk lig maçına yazdım.
ilk basımı 2012 yılında cem zamur'un "onun gibisi gelmedi: memleket futbolundan portreler" kitabından;
kelebeğin dokunuşu yusuf tunaoğlu
(...)
1966'da lige çok hızlı bir giriş yapan iki takımın mücadelesi vardı. ilk 5 maç sonunda 7'şer puan toplayan eskişehirspor ve beşiktaş, eskişehir'de karşılaşıyordu. statta neredeyse 25.000 kişi vardı.
beşiktaş 10. dakikada k. ahmet'le 1-0 öne geçse de rahatlayamamıştı, çünkü es-es'ler dalga dalga geliyordu. 42. dakikada yusuf sahne almıştı, orta alanda bulduğu topu rakiplerini geçerek sağ kulvara taşıdı ve kafasını kaldırıp gördüğü kuzman'm önüne yuvarladı, durum 2-0 oldu.
6-0 biten maç sonunda (eskişehirspor o sezon evindeki tek mağlubiyetini alıyordu) gol atmasa da bu maçta oynadığı futbol ve maçı kopartan golü attırmış olması yusuf un nasıl bir futbol dehası olduğunun en büyük kanıtı değil mi? o 1966-67 sezonunu bir önceki sezon gibi beşiktaş şampiyon olarak kapatırken yusuf, attığı 6 golle takımın en golcü dördüncü ismi oluyordu kuzman (8), k. ahmet (8), sanlı (8)] kısa bir altay macerasından sonra tekrar yuvasına döndü ve futbolu başladığı yerde bıraktı.