m. paşa'da ilk maç beykoz - göztepe, ikinci maç beşiktaş - altay arasında. 19 mayısta ptt - g. saray, g. birliği - feriköy karşılaşıyor
türkiye liginde bugün ikisi şehrimizde ikisi de ankara’da olmak üzere dört karşılaşma yapılacaktır.
ikinci karşılaşmayı 14.45 de beşiktaş ile altay yapacaklardır. siyah - beyazlı kulübün başkanı hakkı yeten «rakiplerimiz zorlu, fakat mutlak surette hem altay'dan, hem de göztepe’den ikişer puanı almak zorundayız» demiştir.
siyah-beyaz'lıların yegâne golünü ahmet'in varol'dan dönen penaltısına yetişen coşkun attı
kahraman bapçum
"büyüklerden biri vardı ortada, bir de «büyüğüm» diyen biri... oysa bunlar «büyüklük» filân şöyle dursun, biraz önce seyrettiğimiz ikinci kümeden geri gelmiş beykoz’dan daha küçüktüler... tabi! eğer bu «büyük» sözü futbol ölçüsünü anlatıyorsa...
bir defa beşiktaş bütün tarihi boyunca kendisine hiç yakışmamış, aslında hiç denemediği bir «didişme» merakında idi. şöyle geniş hareketli, uzun paslı, şütlü, ahenkli bir futbol yerine, rakibi gagalayıp gagalayıp yormak isteyen «pır - pır» bir oyun tutturmuşlardı.
iş bu alana dökülünce tabii altay'dan ciddi bir üstünlükleri kalmayacaktı. nitekim kalmadı da... ortada böylece başa baş mücadele eden, hattâ daha doğru bir deyişle başa başa didişen iki takım kalıyordu. hele maçın son onbeş dakikasında attığı tek golü korumak isteyen bir beşiktaşla, bir gol atsa kurtulacak bir altay arasındaki mücadele çabukluğuna çabuk, fakat alabildiğine beceriksiz ve zevksiz bir kovalamaca haline geliyordu.
her zamanki haliyle bir suat, iyi ve istekli bir sanlı bu beşiktaşı toparlar, pır-pır'lıktan kurtarır ve futbol oynatırlardı herhalde... ama suat hiç yoktu ve sanlı kendi futbolunu başkalarına oynatmak yerine başkalarına uymak zorunda kalmıştı.
yavaş, tedirgin, dikkatli başlamışlardı oyuna... iki tarafın da saldıran ve oyuna «el koyan» bir hali yoktu. eğer 90 uncu dakikadaki penaltı olmasa belki de maç böyle sürüp gidecekti.
coşkun'un -ki o zamana kadar hiç bir şey yapmamıştı- çok güzel bir ara pasına dalan ahmet ceza sahasında ilerlerken enver'le rıza makasa alıp düşürdüler. penaltı kesindi. altay’a penaltı atılacaktı ve cin gibi kaleci varol'un bir başka beşiktaş maçındaki üç penaltı kahramanı oluşu hatırlarda idi. nitekim varol bu defa da yerinde duramıyor ve... ahmet vurdu. varol yatarak karşıladı. fırlayan coşkun'un patlattığı sert şüte de yetişti varol... ama eline çarpan top ağlara takıldı.
altayın penaltıdan önce feridun'un ayağından kaçırdığı bir fırsatla ikinci devrede ayfer'in patlattığı şüt dışında önemli hiç bir şey yoktu oyunda. bir de ikinci devrede ahmet'in sert şütünü varol'un kornere çıkartışı...
kötü futbol oynadılar. her iki takım da yapıcı'dan mahrumdu. ne ferdi ne de ekip halinde bir futbol tekniği vardı sahada... işte bu kadar.