dava bir hukuk dâvası değil, bir ahlâk davasıdır. bunun içindir ki devlet bakanı ve futbol federasyonu spor çevrelerinin içinde ve dışında kendilerini ve kararı destekleyen pek çok sağduyu sahibi bulacaklardır.
olayı sadece bir hukuki mesele olarak ele alanlar aldanmaktadır ve üstelik bunların bastıkları çürük tahtaların çatırdadığını görmek için kararın gerekçesini okumak yetecektir.
bir defa, gürültü çıkaranların bütün iddiaları şimdiden hemen hemen bir tek noktada toplanmaktadır: delil yetersizliği.
oysa, yönetmelik, şike olayını açıkça ispatlayacak delillerin değil, şike olayına kanaat getirtecek maddi vakıaların tespitini istemektedir. düşünmek gerekir ki, hakem kararlarındaki takdirlerin bile kesin olduğu spor sahalarında, maçın sonucu üzerinde anlaştığına kanaat getirilenleri «yenik» saymak için ceza hukukunun anladığı anlamda «ispat edici delil» aramakta mantık yoktur.
nerede kaldı ki, kararın gerekçesi karşıyaka kulübünün bu işle ilgisini hukuki açıdan da «ispatlayacak» nitelikte deliller, göstermektedir.
mesele bu değildir. karar verilmiştir ve her idari karar gibi bunun için de başvurulacak kanun yolları vardır. mesela işin ahlaki yönündedir.
şike yapılmıştır. bir kulüp idaresi, rakip kulübün futbolcuları ile maçtan önce, maç sonucu hakkında anlaşmaya varmış ve bunun için para vermiştir. ortada bir kulübün idaresi ve bir başka kulübün, futbolcuları vardır. kasımpaşalı futbolcular gereken cezayı almışlar ve üstelik sporculuğa, yakışmayan hareketlerinin asıl cezasını özel hayatlarındaki dostluklarını, itibarlarını kaybederek, acı acı görmüşlerdir.
nihayet, yönetmelik icabı, kaybettikleri maçta «hütmen yenik» sayılmışlardır. ama burada kasımpaşa kulübünün hukmi şahsiyetine hücum etmek kimsenin aklına gelmemiştir.
karşıyaka'da ise futbolcular şerefle mücadele etmişler, kendi sahalarında - zaten yenmeleri mümkün olan- bir takımı yenmişlerdir. ama karşıyaka kulübünü — spor sahası dışında— temsil edenler, sonradan «bizimle ilgisi yoktu diyebilecekleri bir adamı kullanacak kadar ince düşünerek düpedüz «şike» yapmışlardır.
şimdi türk spor tarihinin en eski kulüplerinden biri olan karşıyaka'ya ve karşıyaka'yı sevenlere düşen bir görev vardır: bu idarecilere, kasımpaşalı sporseverlerin kasımpaşalı futbolculara yaotıklarını yapmak.
karşıyaka'nın şerefli adını «sporda şerefsizlik» demek olan «şike» ye karıştırmayı idarecilik sananlara en kesin ve en iyi cevabı bizzat karşıyaka verecektir.
şimdi karşıyakalılar olayları dikkatle izlemeli ve kendilerini kurtarmak için 52 yıllık karşıyaka'yı sonu gelmez badirelere sürüklemeğe uğraşanların ardından gitmektense, onların yakasına yapışıp kulüplerinin şerefinin hesabını sormalıdırlar.
ortada lekelenmiş bir karşıyaka değil, karşıyaka'yı lekelemeyi marifet saymış işgüzarlar vardır. yeşil - kırmızılılar yıllarca spor sahalarında nice galibiyetler ve nice mağlûbiyetler almıştır. bunların hiçbiri karşıyaka'nın şerefine fiske vurdurmamıştır. ve eğer bir spor kulübü olarak karşıyaka bu işgüzarlara haddini bildirirse — ki mutlaka sonuç bu olacak — şerefi gene zedelenmemiş olarak türk sporunun geleceğinde kendisine düşen görevleri eskisi kadar şerefle yerine getirecektir.