karşıyaka maçında şike yapmadıklarını bildiren futbolcular, idareciler yüzünden işsiz, güçsüzi perişan bir takım haline geldiklerini söylediler
hepsi 14 kişiydi.. ikişer, üçer seneden 31 yıl müddetle «futbol oynamamaya» mahkûm edilmişlerdi...
31 yıl... nasıl biteceği, nasıl geçeceği, nasıl aşılacağı bilinmeyen bir ceza dağı üzerlerine yıkılmıştı adeta.. ne yapacaklarını, nereye baş vuracaklarını bilmiyorlardı. bir buçuk, iki ay evveline kadar herkes onları kasımpaşalı futbolcu olarak biliyordu. şimdiki sıfatları ise» yüz kızartıcı idi, şikeci.
kasımpaşa'lılar acı şeyler anlattılar. cemiyet ellerinden tutmadığı için çukura yuvarlandıklarını anlatmaya çalıştılar... sadece futbolculukları değil, kişilikleri de bitmişti. kasımpşa'daki fırınlardan birine gitmişti bir gün içlerinden birisi; bir baş uzanmıştı, fırının penceresinden: «sana ekmek yok.»
bir başkası manavın sessiz protestosunu naklediyordu. manav hiç oralı olmamış, olaylardan evvelki «sevgili müşterisini» adam yerine koymamıştı. bir başkasının kahvesi vardı. söylendiğine göre kimseler uğramaz olmuştu kahvesine... bir diğerini çalıştığı işten kovmuşlardı... başka biri evlenmek üzereydi. bekârlar, iş arıyor, evliler çoluk, çocuğunun nafakasını düşünüyordu. perişan olmuşlardı. biri, diğeri, öbürü, başkası. ahmed'i. mehmed'i... yıkılıp gitmişlerdi...
«suçlu değiliz»
türkiye'deki futbol kanunlarının 31 yıla mahkûm ettiği 14 kasımpaşa'lı bir gün gazeteye geldiler. içlerini dökeceklerdi. anlattılar, anlattılar, karşıyaka adına verildiği söylenen paraya niçin el uzattıklarını, niçin bu çirkin işe karıştıklarını anlattılar. hepsinin söylemek istediği bir şeyler vardı. bir ağızdan bağırır gibi başladılar konuşmaya: «suçlu biz değiliz.»
kasımpaşa idarecilerini itham ediyorlardı. alışılmış sözler değildi konuştukları. hamamda kültür-fizik yaptıklarını parası ödenmeyen hamamcının bir etin kendilerini kapıdışarı ettiğini açıkladılar. antrenmanlara otomobille gittiklerini hatırlayan yoktu içlerinde. kamyonlara, hatta idmana yetişsinler diye çöp kamyonlarına takılarak idmana gittiklerini açıkladılar... maaş, ücret, prim diye bir şey yoktu kasımpaşa'da... futbolu meslek olarak seçmişlerdi. ama, futbol onlara cevap vermiyordu. parasız, pulsuz, sefil bir topluluk haline gelmişlerdi. «niçin itirafta bulunduk»
sonra şike olayını ortaya çıkaran itirafın nedenlerine sıra geldi.
şöyle konuşuyorlardı: «neyi itiraf ettiğimizi kimse bilmiyor. biz, izmir'deki karşıyaka maçından evvel bir anlaşma yapmadık. maçtan sonra, bize galibiyet primi olarak beykoz'un vaadettiği primlere karşılık olarak karşıyaka'nın para vereceği bildirildi. sıkıntı içindeydik, aldık. bunu açıklamış olmamız iyi niyetimizi ispat etmektedir. karşıyaka maçından evvel şike maç oynayacağız diye anlaşma yapmadık. her takım birbirine prim vaadediyordu. 14 futbolcunun birden şike yaptığı dünyanın neresinde görülmüştür?»
cezalı kasımpaşa'lılar yeni bir tahkikat açılmasını ve kendilerine yeni bir savunma hakkı tanınmasını istiyorlar, şike iddiasını hayali ve gülünç buluyorlardı.
artık gidiyorlardı. çoğunun gidecek yeri, bir işi yoktu. kahvelere dağılacaklardı belki de. kahveler işsiz, güçsüz 14 adam daha kazanmıştı (!) ellerinden tutan olmazsa, kimbilir daha kötü haberler duyabilirdik onlar için. cemiyete kızgındılar. cemiyete küskündüler. aç, parasız, çırıl çıplak bırakıldıkları cemiyete...
giderken içlerinden biri, başını geriye çevirdi ve şöyle dedi: «bizim hikâyemiz maktûlu meçhul cinayet. kaatil var cinayet yok!»