halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
bir adanaspor-galatasaray maçı hatırlarım. garip gollü bir maç... oyun golsüz sürerken, galatasaray savunmasından aydın ileri çıkmış ve kaleye doğru bir şut savurmuştu gökmen'in dönüp de aydın'a işaret edişi, hiç gözlerimin önünden gitmez.... "topu niye buraya atmıyorsun?" gibilerden bir işaretti gökmenin hareketi... öteki galatasaraylı futbolculardan bazısı, hareketleriyle aydın'a kızdıklarını belli etmişlerdi sanki... ya da dışardan bize öyle görünmüştü. fakat takımca hücuma kalkıldığı sırada geriden bir futbolcunun topu kaleye atması hatalı karşılanabilirdi. çünkü şut çok sert değildi. futbol deyimiyle, "gollük bir şut" değildi yani...
ben de haklı olarak radyoda maçı anlatmaya devam ederken, "top aydın'da. ilerde bir arkadaşına pas mı verecek, sürecek mi? hayır hayır, aydın topa vurdu. ve doğru kaleye yolladı... adana kalecisi topu..." diyeceğimiz anda... ne görsem: kaleci topu birden kaçırıverdi. ve yanından içeri girdi top... yani? yani'si "gol" oldu. staddaki seyircinin büyük çoğunluğu adanasporlu olduğu için, tabii tribünlerde "gooool" diye bir bağırış patlamadı... işin garibi, galatasaraylı futbolcular da, kendilerine pas vermesi beklenirken niye topu kaleye gönderdiği için aydın'ı suçlamaya hazır... hakemin ortayı işaret ettiğini göürür görmez... önce bir şaşkınlık...
sonra sevinçle birbirine koştular. ve aydın'a doğru... aydın'ı kucaklamaya... bu golle galatasaray o gün 1-0 kazandı adana'da... o günden sonra maç yayınlarında, kaleye öylesi şut atıldı mı, beklerim hep... sonu ne olacak, diye... çünkü hiçbir topun nereye nasıl gideceği belli olmuyor bu futbol denen oyunda...