bir ara 2-0 mağlûp duruma düşen sarı - kırmızılılar beraberliğe 88 inci dakikada ulaştılar.
yumuşacık bir lokma diye, beyoğluspor'u yutmağa hazırlanan g. saray'ın ağzında bomba patladı.
bir gol, bir gol daha... sarı - kırmızılılar kendilerine çekidüzen verene kadar 2-0 mağlup duruma düşüverdiler.
halbuki bir koca devre, boşu boşuna «itmiş, kontratağa ehemmiyet veren beyoğluspor üç forveti ile galatasaray'a korkulu dakikalar yaşatmıştı.
amaaa!... gel gör ki sarı - kırmızılıların da altı forvetle yaptıkları akınlar ve kaçırdıkları fırsatlar sayılmakla bitmezdi.
yeni bir tertip denemişti g. saray. açıkça, bu tertibi hiçbir şeye benzetemediğimizi söyleyebiliriz. yılmaz'ın hücum hattına alınışı sarı - kırmızılı forveti bir parça renklendirmişti. sert kaya gibi müdafaa karşında o eski yırtılıcığına alıştığımız galatasaray hücumcuları, kadife eldivenle tenis oynayan birer salon kibarı gibi kaldılar.
33. dakikada güngör'ün sağdan iri fulelerle bir sprinter gibi doğan'ın yanından sıyrılışı ve yaptığı ortaya avram'ın avrupai bir santrfor gibi dalarak turgay'ı mağlup edişi... koç kaleci «hatalıydı». biraz evvel çıkış yapsaydı gibi sözlerle tenkid edilirken, bu laflar gırtlakta düğümlenecek ve yine avram, dimitri'nin çektiği frikiki bir tilki gibi takip edecek bir burun darbesiyle topun seyrini değiştirecek turgay ve bahri'nin mahmur bakışları arasında ikinci golü kaydedecekti.
sonra g. saraylıların büyük bir güçle maça asıldıklarına şahit olduk. bu parlayış 60 dakikada ilk meyvasını verdi. yılmaz'ın çektiği sert şüt, direkten dönmüştü. uğur, işte bu an da var olduğunu gösteren ilk hareketi yaptı ve sert bir şütle golü atı verdi. talihsiz futbolcu
70. dakikada talihsiz futbolcu tarık kendisine sert giren corci ile çarpışarak sahayı sedye ile terketti. iste bu anda maçın yükselen tansiyonu had bir safhaya gelecek, hakemin daha önce mikael'in eline çarpan topu penaltı ile tecziye etmeyişi tribünleri büsbütün coşturacaktı. şişe ile birlikte tribünlerde bulunan buz parçaları da sahaya yağmaya başladı.
beyoğluspor dayanıyordu. bu sert hırçın mücadelenin tek sakin ve akıllı adamı olarak f. bahçe'nin ve milli takımın uzun yıllar kaptanlığını yapan beyoğluspır'un yeni santrhafı naci parlıyordu. naci hem metin kompleksini üzerinden atmış ve hem de kendisini kiralayanlara «ben de varım» dercesine bir futbol çıkarmıştı. hakikaten vardı naci... ve en azından bugün fenerbahçe'de yer alabilecek - klasa demiyoruz - forma sahipti.
maçın bitmesine iki dakika kala kornerin karıştırdığı kaleye topu sokmak kadri'ye nasip oldu: 2-2
2-2'lik netice milli lig maratonuna giren g. saray için bizce pek de parlak bir başlangıç sayılmayacaktır.