halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
köln maçı öncesinde milli takım kampındaki moral gecesinde söyleştikten sonra ayrılırken, "iyi günlere" demiştik. futbolcularıma da bir ağızdan bağırmıştı: "artık almanlardan korkmuyoruz."
bir süre sonra arnavutluk maçı yaklaşırken yine kampa koştuk. necmi tanyolaç, fahri somer, orhan ayhan, islam çupi, karikatürist cafer zorlu, foto mahmut küçük'le birlikte.. konuştuk, söyleştik, gülüştük yine... necmi tanyolaç'ın o akşam söylediği bir sözü hiç unutmam. meksika'da yakından izlediğimiz italyan yıldızı riva'yı anlatmıştı tanyolaç... sonra da şımarık davranışlarını ekleyerek "çocuklar" demişti. "futbolda büyüklük güzeldir, fakat riva gibi olmayın." federasyon adına saim kaur ve milli takım adına da kaleci ali artuner konuşmuştu: "geçen sefer almanlar'dan korkmuyoruz" demiştik. korkmadık ve yenilmeden döndük. şimdi arnavutluğu yeneceğiz diyoruz."
ve çıktılar. yendiler de...
macar birotski'nin yönettiği maçta: ali (göztepe)- ergün (gs), ercan (fb), muzaffer (gs), alpaslan (istanbulspor)-kamuran (eskişehir) sanlı (bjk), ziya (fb)- metin kurt (gs), cemil (ist.spor), ender (eskişehir) onbiriyle çıkmıştık. kaptanımız, kaleci ali artuner'di.
mithatpaşa stadı'nın tribünleri, köln maçının da etkisiyle daha maç öncesi coşmuştu. hele bir de oyunla birlikte golümüz gelince... daha 4'üncü dakikada 1-0 öne geçmiştik. metin kurt'un atağı faulle kesilmişti. ergün'ün yolladığı topa, kale ağzında metin ve sanlı birlikte atak yapıyor, metin yakından akıllı bir vuruşla topu kaleye sokuyordu. eh artık keyfimiz iyiydi.
ancak ilerleyen dakikalarda keyfimiz kaçacaktı yavaş yavaş... hele bir de arnavutluk takımının beraberlik golü gelince... aslında talihsiz bir goldü. emektar mithatpaşa'mızın azizliği... ya da kendi sahamıza kendimizin bakmayışından doğan bir hatanın günahıydı bu... arnavutların geri adamı ziu'nun vurduğu top kalecimizin kucağına gelirken, arızalı zemindeki bir toprak çıkıntısından falso almış ve o falso ile kaleci ali'nin yanından sıçrayıp içeri girivermişti. sonra yine üstünlüğü ele alıyor, bastırıyor ve galibiyete ulaşıyorduk. ortayı yapan köln kahramanı kâmuran'dı. genç cemil'de arnavutluk liberosuyla birlikte çıkmıştı kafaya... havadaki düelloyu cemil kazanıyor ve topu ağlara takıyordu. 2-1'lik üstünlük güzeldi. fakat koca ikinci yarı boyunca oyun tempomuzu hızlandıramıyor, gollerimize oller katamıyorduk. yine de 2-1'le sevindik. çünkü az ulaştığımız bir mutluluk yaratmıştı bu galibiyet. bir avrupa kupası'nda üstelik federal almanya'yı ve o 8-0'cı polonya'yı gerimizde bırakıp puan cetvelinin başına kurulmuştuk... kimbilir bir daha ne zaman görürdük bu saltanatı?