maçı tanıl abilerdeki “deplasman tribünümüzde” izledik. yavaş yavaş zor fikstüre doğru yaklaşırken bu maçı kazanmamız gerektiğini düşünüyorduk. bir ek bilgi olarak antalyaspor deplasmanı (lig tarihi boyunca) bizim açımızdan her zaman çok zor geçiyor. onları evlerinde sadece bir kere yenebildik…
bizim gibi “dar kadrolu” bir anadolu takımı için en büyük bela sakatlıklardır. ikinci yarının başından itibaren sakatlıklar canımızı yakmaya başladı. önce ilk on birden azo ve aykut ardından hurşut, kulusic ve son olarak curri’nin takımdan ayrı kalması çok canımızı sıktı. azo daha geçen hafta geri geldi. hurşut ise 2 haftalık bir aradan sonra geri dönmüştü ama diğerleri hala yok. böyle olunca takım defans-orta kurgusunda sürekli değişimler yaşıyoruz. kısacası kolay gol yemeye başladık ama fuat hocanın sezon başından beri aşıladığı “savaşan takım” olma özelliğimiz sayesinde “yenilmemeyi” öğrendik.
maç klasik olarak ev sahibi takımın baskısı ile başladı. daha 14. dakikada ceza alanımız içinde “tabanla” kazanılan topun ardından tita golü attı. roller değişti ve gençler baskılı oynamaya başladı. sağ kanattan yüklenirken minev’in 2 dakikada gördüğü 2 sarı kartın ardından oyun dışı kalması dengeleri gençlere kaydırdı. 45+’da azo’nun kişisel çabası ile ceza alanında düşürülmesi üzerine kazanılan penaltının ardından hurşut golü attı ve ilk yarı berabere bitti.
ikinci yarıda fuat hoca defanstan burak ile zec değişikliğini yaparak galibiyet istediğini gösteriyordu. burak’ın yerine (geri-ortaya) özgür’ün geçmesi ise radikal bir karardı doğrusu. ikinci yarıda maçın hakimi kırmızı-siyahlılardı. ama bir türlü gol gelmedi derken cem can’ın oyun dışı kaldı. cem’in yerine sağ beke mehmet akgün geçti. sahadaki oyuncu sayısını eşitlemenin verdiği moralle antalyaspor’un daha baskılı oynamaya başladığı anlarda gelen bir karambol golü ile yenik duruma düştük. tanıl abi “şartlar düşünülürse bu dakikadan sonra çok zor!” diyordu ama hemen ardından “ama gol bu. aniden ve bir anda olur. ne zaman geleceği belli olmaz! hadi bakalım” diye ekliyordu.
derken hurşut’un “kadife” bir ortası ve tum’un ömer’in hatalı çıkışının da etkisi ile attığı kafa golü ile havaya sıçrayışımız… tum’un ligdeki 10. golü…
maçın sonlarına doğru oyuncularımızın “safça” kaybettikleri toplar ve antalya’nın mutlak golleri kaçırması ve maçın 2-2 bitişi…
deplasmanda iki kere geriye düşmeye rağmen maçtan berabere ayrılmak ekibimizin “zor yenilen” bir takım olma özelliğini iyice pekiştirdi. cem can’ın da haftaya antep maçında yer alamayacak olması ise defansımız için büyük sıkıntı.
maçın hakemi cüneyt çakır bana göre güzel bir maç yönetti. çakır türkiye'deki diğer hakemleri göre "standartı" olan sanırım tek hakemimiz. kolay kart gösteren ya da bol penaltı veriyor. ama bu kuralını hiçbir takıma göre değiştirmiyor. kendine göre kuralları var ve bunu "herkese" uyguluyor. bu yüzden de samimi ve doğru görünüyor. umarım böyle devam eder ve sadece gördüğünü çalarak ve standartını koruyarak birilerine örnek olur...
önümüzde 11 maç var ve umarım bu maçların ardından 4. sırada olup şampiyonluk play-off’unda yer alırız.