takımınızın 3 puana çok ihtiyacı var. aynı zamanda takımınızda birçok eksiklik var ki bu yüzden ligdeki 10 maçta sadece 10 puan toplayabilmiş durumda. inişli çıkışlı ama çok da çıkışlı olmayan bir grafik çiziyor...
rakip şampiyonluğa oynuyor. onunda mutlak kazanması gerekiyor. kağıt üstünde takımınızın durumu ve rakibinizin durumu düşününce rakip maçın tek favorisi...
maç başlıyor ve kağıt üstündekilerin hiçbiri sahada yok. takımınızdaki her oyuncu son derece istekli, arzulu bir şekilde mücadele ediyor. hatta doğru mevkisi olmamasına rağmen sol bekde hakan aslantaş, rakibinin en büyük silahlarından olan yattara'yı öyle bir tutuyor ki görülmeye değer. hatta bir ara çizgiye kadar inen yattara karşısında duran hakan aslantaşı çalımlamak için nerdeyse 1-2 dakika uğraşıyor ama yattara ne hamlesi yapsa hakan'ın cevabı hazır! ardından topu kazanıyor hakan ve tribünler bir anda "hakan, hakan" diye bağırmaya başlıyor...
takımınız aman aman, süper etkili ataklar yapamasa da topu ayağında tutmaya, rakibe pozisyon vermemeye ve bir yandan da pozisyon yaratmaya çalışıyor. bunlardan bazıları bayağı tehlikeli olacak gibi oluyor ama sonuç gelmiyor. rakibin atağını kesip hızlı bir şekilde takım çıkışlarında tribünler hareketleniyor "gençler gençler!" diye... ilk yarı 0-0 bitiyor. kağıt üstündekilerin tam tersi sahada. "gençlerbirliği böyle devam ederse 2. yarı atar bir tane ve maçı alırız" diyor tüm gençler tribünleri.
2. yarı rakip biraz daha istekli. birkaç önemli pozisyon yakalıyorlar ama onlarda pek becerikli son vuruşları sergilemiyorlar. ve işte o an geliyor... 5 dakikada 3 korner ve sanırım 3 tane serbest atış kullanıyor rakip. özellikle serbest atışlar "objektif" bir şekilde tribünden pek de çalınacak şeyler değil gibi geliyor doğrusu ama hakem "çalıyor" işte. ceza alanı içinde 2 trabzonlunun kafasında top sekiyor ve kaleye giriyor. büyük bir soğuk duş etkisi tüm takımınızın tribünlerinde...
ama takımınız bırakmıyor. asılmaya çalışıyor. pozisyon yaratmaya çalışıyor. direkden topunuz dönüyor. derken uzatma anlarında çaprazdan vurulan bir top 1 saniyenin altında bir sürede kaleye doğru giderken tribünler nefesini tutmuş sanki 10 dakika topu izliyorlar ama top auta çıkıyor...
ve son düdük... rakip "kötü gününde de kazanarak" şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu gösteriyor. rakip tribünler çılgına dönüyor. takımınız tribünü ise sessiz, üzgün... herkesin aklında sadece "11 maçta 10 puan... ne olacak bu takımın hali?" diye bir soru geçiyor. sinirlisiniz, mutsuzsunuz ama kızamıyorsunuz ki hiçbir şeye! takım çıkmış elinden geleni yapmış. arzuda var istekte ama olmamış işte, olmamış! saçma sapan bir golle yenilmişsiniz işte!
bu arada rakip oyuncular saatli kale arkası ile kapalının ortasında yuvarlağı kurmuşlar "ankara misket" oynuyorlar... işin ilginci ortaya ilk geçip oynayan da geçen yıl takımınızın formasını giyen "isaac"...