halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
nihayet yüzümüz gülüyor... ankara'da 19 mayıs stadı'ndayız. 6'lık çekoslovak bozgununun üzerinden sadece iki hafta geçmiş. bükreş'te 3-0 yenildiğimiz romanya'nın karşısına çıkıyoruz. ümidimiz yok denecek kadar az... moralimiz ondan da az... ürkek, korkak çıkıyoruz maça... hayli değişik bir onbirle: nihat (beykoz) - şükrü (fb), fehmi (bjk) - tuncay (izmirspor), sabahattin (göztepe), onursal (hacettepe) - ogün (fb), nedim (fb), fevzi (göztepe), şeref (fb), yaşar (fb).
kaptanımız, şeref has... maçın hakemi de, arnavutluk'tan ramiz pregio...
mutlu bir gün... mutlu bir maç... mutlu sonu var çünkü... romanya'yı 2-1 yeniyoruz. romanya'yı yenmekle de, dünya kupası cetvellerinde sadece puanı değil, itibarı da "sıfır" olan bir takım kimliğinden kurtuluyoruz. çekoslovakya maçındaki kırmızı kuşaklı beyaz forma yerine beyaz kuşaklı kırmızı forma giymişti futbolcularımız...11 oyuncudan 8'i değiştirilmişti. maç yeri de farklıydı. birinden biri uğurlu gelmişti galiba...
şereften yaşar'a, yaşar'dan fevzi'ye, fevzi'den romen kalesine: gol 1.
yaşar'dan nedim'e, nedim'den bomba şut: gol 2.
sonrasında bir gol de onlar attı, önemli değil... galibiz ya... galibiyet özlemi içinde tribünler inliyor... ağlayanlar var sevinçten.. mikrofonda nasıl da sevinçle anlatıyorum. sanki dünya kupası'nı kazanmışız gibi... kolay değil, 6-0'ın ezikliğini atma savaşı bu...