kapalı ve yağmurlu bir ankara gününe, birkaç kere gözlerimi açmama rağmen "daha erken" diyerek uyumaya devam etmiştim. sonuncusunda "saat 10 civarıdır ama bir bakayım" deyip saate uzandığımda, "14:12"'ye inanmak için birkaç kere daha bakmam gerekmişti. maçın 15'de başlıyor olması ve kahvaltı yapıp çıkma isteğim resmen üzdü beni...
yataktan kalkarken içimden "şimdi o kadar uğraşla maça gideceğim, bir de yenilirsek hiç çekemem. inşallah yeneriz" diye geçiriyordum...
manchester city'nin bu yıl deplasman forması olarak yaptığı kırmızı-siyah çubuklu 19 nasri forması ile stada vardığımda saat 14:45 civarı idi.
arkadaşlarla buluşup birkaç laklak yaptıktan sonra maç başladı. maçın daha 4. dakikasında hurşut'un nefis birkaç hareketle sıfıra inmesi ve yerden pasının antalyalı bir oyuncunun ayağına çarpıp kaleye yönlenmesi ve.. ve ömer'in çizgi üzerinden topu aldıktan sonra doğrulurken elinden kaçırması bizim için bile sürpriz oldu...
gerçi bu golü biz maratondan antalyalı futbolcunun kendi kalesine attı olarak görmüştük. tvden maçı izleyen bir arkadaşımız ömer'in kendi kalesine attığın belirtti. sonradan özetlerde golü görünce hemen aklıma 2008-09 sezonunda ömer çatkıç'ın bizim kalemizi korurken ankarasporlu vederson'un kornerini içeri tokatlayıp "kendi kalesine gol atan kaleci" diye mimlenmesini hatırlattı...
golden sonra son yıllarda gördüğümüzden çok farklı bir gençlerbirliği vardı sahada. bir yandan sürekli pres yapıyor ve rakibini bozuyor bir yandan da topluca hücum ve topluca defans yapıyordu.
derken 22. dakikada azo'nun kornerini antalya defansı çıkaramayınca aykut ortadan düz bir vuruşla skoru 2-0 yaptı. 33'de de hurşut'un oktay'a nefis pasında oktay'ın topu kontrol edip sürerken önce karşısında olan, sonrada yanında kalan antalyalı oyuncudan sıyrılışı (ki bu arada futbolunun yere düşüp arkada kalışı) ve ömer'in yanında skoru 3-0 yapması ile tribünler şenleniyordu...
ikinci yarının ilk 10 dakikası haricinde yeniden pres ve hızlı çıkışlar yapan gençlerbirliği 4 tane net pozisyon kaçırdı. özellikle soner'in uzaktan, ömer'in en sağına yaptığı plasenin ve zec'in karşı karşıya attığı şutun ömer tarafından çıkarışları hem görülmeye değerdi hem de bizim için üzücü idi.
bu maçın en garip özelliği ise sanırım risp'in gittiği günden bugüne (yaklaşık 4.5 sezon) gençlerbirliği ceza alanı içinde rakibine sıfır hava topu vermesiydi.
kısaca son yılların en rahat, en telaşsız ve en iyi gençlerini izledik. moral oldu. umarım böyle devam ederiz. antep (d), kayseri, mersin (d) maçlarından alınacak 7 ve üstü puan hem takımın kendine güvenini perçinler hem de bizleri heveslendirir...
inşallah inşallah :)
samsun'da yaşayan ve ilk haftaki samsun deplasmanında tribündeki yerini alıp bizi yalnız bırakmayan esra'nın iş için geldiği ankara'da maçı denk getirmesi ve daha önce gittiği gençler maçlarındaki "talihsiz" skorları unutturacak bir maçta tribünlerde yerini almış olması çok güzel oldu.
maçtan sonra tribünleri boşaltırken herkes bu güzel galibiyet için bir uğur arıyordu. hepimizin uğurları farklıydı ama tek birleştiğimiz konu, tribünde yer almayan orcan, serkan, mahir, bülent ve abreg'den hangisinin ya da hangilerinin olmamasının takıma uğurlu geldiğinin araştırılması gerektiğine karar vermemizdi. bana kalırsa bundan sonra 5'i de gelmese... :)