halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
ikinci kez ay-yıldızlı takımımızın maçını anlatıyorum, ilkinde varşova'daydım. şimdi ise istanbul'da. rakibimiz, romanya... yenmem iz, hattâ iki farkla yenmemiz bile yeterli değil... en azından üç farklı galibiyet gerek. durum denkleştirmemiz için... tur atlama şansımız ise, dört farklı galibiyetten geçiyor.
o sıralarda gerçekten güçiû bir milli takımımız vardı. mısır'ı mısır'da, hem de 4-0 yenmiştik. polonya'yı varşova'da 1-0, hollanda'yı amsterdam'da 2-1 yenmeyi başarmıştık. çekoslovakva'yı 1-0'la devirmiştik. bir süre sonra avrupa üçüncüsü olacak çekoslovakya'yı... belçika ile iki kez 1-1 kalmıştık. sadece kubala'nın ispanya'sına dayanamamıştık. bir de romanya'ya... haydi, kubala'nın fırtınalaştığı maçta 3-0 yenilmemizi anormal bulmayalım, ama romanya önündeki 3-0'lık yenilgimiz, her şeyden önce şanssızlığın kol gezisiyle açıklanabilirdi. sahiden talihsiz bir maçtı o... sakatlanan turgay'ın yerine sonlarda kaleye can bartu'nun geçmek zorunda kalışına kadar... işte şimdi 3-0'lık o yenilginin rövanşı için romanya ile oynuyorduk.
lefter'in kaptanlığını yaptığı milli takımımız şu onbirle çıkmıştı: özcan (fb) - ismail (gs), basri (fb) - mustafa (muhafızgücü), naci (fb), büyük ahmet (bjk) - hilmi (vefa), can (fb), suat (gs), lefter (fb), kadri (karagümrük).
italyan hakem lo bello'nun yönettiği maça hızlı girmiştik. seyircimiz de coşkundu. işte daha 12'nci dakikada ilk golü kazanıverdik. can topla dalmış, düşürülmüştü. sonradan ülkemizde, fenerbahçe takımında top koşturacak olan nunweiller romen takımının aslarındandı. can'ın düşürülmesi sırasında nunweiller'in topa elle müdahalesi, lehimize doğan penaltıyı pekleştirmişti. lefter penaltıyı falsolu bir vuruşla ağlara gönderince, durum 1-0 oldu. ama gerisi gelmiyordu. daha ikinci, üçüncü, hatta dördüncü goller gerekliydi bize... fakat hayır!.. bir tek gole razı olacaktık ilk 45 dakika sonunda...,
ikinci yarının hemen başında, yine lefter'le gole gittik. büyük ahmet'in soldan atağı ve ortası sonunda gelen topu lefter şöyle ayağının ucuyla dokunarak içeri yollamıştı. 2-0, ümit ışığıydı. çünkü daha vaktimiz çoktu. fakat... fakat ne kadar bekledikse gelmedi başka bir gol... hakem maçın 2-0 bittiğini ilan ederken, stadda sessizlik, üzüntü vardı. bir milli maçtan 2-0 galip çıkmanın sevinci kaybolmuştu. antrenör italyan remondini kenarda, başını iki eli arasına almış, üzgün üzgün oturuyordu. ben ise iki gol müjdesi vermiş, ama fazlasını iletememiş, tur atlama sevincini duyuramamıştım. buruk duygular içinde kalkıyordum mikrofon başından...